Türkiye’deki çevre, enerji ve kent yatırımlarını düzenleyen ÇED Yönetmeliği’nde, projeler hakkında bildirilmeyen kurum görüşünün ‘olumlu’ sayılmasına yol açan ve projelerin kapasite artışlarını bütüncül değerlendirme kapsamından çıkaran değişiklikler Danıştay tarafından durduruldu

Doğu Eroğlu (22 Kasım 2018 Medyascope)

26 Mayıs 2017’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğe karşı, Ekoloji Kolektifi Derneği tarafından açılan davada üç maddenin daha yürütmesi durduruldu. Danıştay 14. Dairesi 4 Aralık 2017 tarihli kararında, açık maden işletmelerinin ÇED Yönetmeliği denetiminden kaçırıldığına ilişkin itirazı kabul etmiş, Ekoloji Kolektifinin diğer durdurma taleplerini ise reddetmişti. İtiraz sonucunda, reddedilen talepleri inceleyen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, ÇED Yönetmeliği’nde yatırımcı kuruluşlar lehine düzenlemeler içeren üç maddenin daha yürütmesini durdurdu. 5 Temmuz 2018 tarihli yürütmeyi durdurma kararıyla birlikte yürürlükten kalkan maddeler arasında, resmi kurumların 30 gün içinde bir proje hakkında görüş vermemesi halinde ‘kurum görüşünün olumlu sayılmasını’ öngören değişiklik ile tesislerdeki kapasite artışlarının, tesisin toplam kapasitesinden bağımsız olarak değerlendirilmesinin önünü açan değişiklik bulunuyor.

“Bildirilmeyen görüş olumlu sayılır” maddesi durduruldu

26 Mayıs 2017 tarihinde ÇED Yönetmeliği’nde gerçekleştirilen değişikliklerin belki de en kritiği, ÇED sürecine katılan resmi kurumların görüşleri hakkında olandı.

ÇED Yönetmeliği’ne göre, enerji, çevre veya kent yatırımı gerçekleştirmek isteyen bir kuruluş Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurduktan sonra, eğer ilgili projenin büyüklüğü veya kapasitesi ÇED Yönetmeliği’nin Ek-1 listesinde yer alan limitlere denk geliyorsa, proje hakkında ÇED Raporu hazırlıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından projeye özgü belirlenen özel format uyarınca hazırlanan ÇED Raporu, prosedürler tamamlandıktan sonra incelenmek üzere Bakanlığa sunuluyor. Bakanlık da ÇED Raporunu, resmi kurumlar, üniversiteler ve araştırma enstitülerine göndererek görüş istiyor. ÇED Raporunun görüş hazırlanmak üzere kurum ve kuruluşlara gönderildiği, ardından da kurum görüşlerinin bir toplantıda masaya yatırıldığı ÇED süreci ayağına İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Toplantısı adı veriliyor. Bir projenin onaylanması, yani kendi jargonu çerçevesinde söylenecek olursa, proje hakkında ÇED Olumlu Kararı verilmesi de, büyük ölçüde kurumlardan proje hakkında olumlu geribildirim gelmesi halinde gerçekleşiyor. İnceleme ve Değerlendirme Kurulu ÇED Raporunda önemli eksiklikler bulunduğunu tespit ederse ÇED sürecini durdurabiliyor veya sonlandırabiliyor.

26 Mayıs 2017’de yapılan değişiklik, İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Toplantısının niteliğini bir anda değiştirmişti. Yeni düzenlemede, ÇED Yönetmeliği’nin 12. maddesinin 2. fıkrası ve 17. maddesinin 1. fıkrasında, “İnceleme değerlendirme toplantısı sonrasında otuz (30) takvim günü içerisinde görüş bildirmeyen komisyon üyesi kurum/kuruluşun görüşü olumlu kabul edilir” ifadeleri yer almıştı. Ancak Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Ekoloji Kolektifi Derneği’nin açtığı davada, 30 gün içinde bildirilmeyen kurum görüşünün proje lehine sayılmasını düzenleyen iki maddenin de yürütmesini durdurdu. Kararda, “İnceleme değerlendirme komisyonu toplantısı sonrasında görüş bildirmeyen komisyon üyesi kurul/kuruluşun görüşünün olumlu kabul edilmesi halinde, çevreye önemli etkisi olabilecek projelerin yol açabileceği olası zararların önlenmesi hususunun göz ardı edilmesinin söz konusu olabileceği açıktır” değerlendirmesi yapıldı.

ÇED Yönetmeliği’nde yapılan bu değişikliğin bir benzerini hükümet, geçtiğimiz sene Maden Kanunu’na da eklenmek istemişti. 2017 sonbaharında TBMM gündemine gelen Torba Kanun Tasarısının 54. Maddesi, madenler hakkındaki ÇED süreçlerinin üç ay içinde bitmemesi halinde projelere izin verilmiş sayılmasını düzenliyordu. Ekim 2017 boyunca TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerde muhalefet partileri bu maddenin tasarıdan çıkarılmasını sağladı. Madenleri ilgilendiren bu maddenin sadece tasarı aşamasında kalması sonrası, ÇED Yönetmeliği’nde 30 gün içinde bildirilmeyen kurum görüşünün olumlu sayılacağına ilişkin değişikliğin yürütmesinin de durdurulmasıyla, zaman sınırları oluşturarak denetim mekanizmalarını etkisizleştiren bir başka düzenleme daha önlenmiş oldu.

Danıştay bütüncül değerlendirmeyi önleyen değişikliği de önledi

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından yürütmesi durdurulan diğer madde ise ÇED Yönetmeliği’nin kapasite artışlarını düzenleyen 20. maddesinin 1. fıkrası oldu. 26 Mayıs 2017 tarihinde yapılan değişiklikle birlikte, kapasite artışı planlayan projelerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurması halinde, sadece artışı söz konusu olan kapasite miktarı için izin almasının önü açılmıştı. Bu yolla, örneğin kurulu gücü 8 MW olan bir HES için 4 MW’lık bir kapasite artışı planlanması halinde, proje sahibi şirket yalnızca 4 MW’lık artış miktarı için izin süreci yürütüyor, toplamda 12 MW kurulu güce ulaşacak HES projesinin kurulu olduğu su kaynağına, ekosisteme ve topluma etkileri bütüncül biçimde değerlendirilmiyordu.

Kapasite artış başvurusunda bulunulan projelere, sadece artış miktarı esas alınarak ÇED Raporu veya Proje Tanıtım Dosyası düzenleme yükümlülüğü getiren düzenlemenin yürütmesi de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından durduruldu. Kararda, kapasite artış oranlarının mevcut proje kapasitesinden bağımsız, tekil olarak değerlendirilemeyeceği bir kez daha vurgulandı. Böylelikle, “ÇED Olumlu” veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı bulunan projelerde kapasite artışı ya da genişletilme planlanması halinde, artıştan kaynaklanacak etkilerin, mevcut karara esas çevresel etkilerle birlikte kümülatif olarak değerlendirilmesinin bir zorunluluk olduğu tekrar tescillenmiş oldu.