Çatalağzı’ndaki 7 termik santral ünitesi bölge halkının tek geçim kaynağı haline gelince hava kirliliğine bağlı yaşanan hastalıklara kimse ses çıkaramaz oldu. Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün, “Çatalağzı’nın kaderi santrallerin iki dudağının arasında. Ses çıkarmayanın sağlığı gidecek ama karşı çıkan da ekmeğinden olacak” diyor
Doğu Eroğlu (22 Ocak 2019, Kömür Hikayeleri)
İthal kömüre dayalı bir termik santralin, kömür nakliyatı süreçlerinin, stok sahalarının ve atık depolarının yarattığı tüm olumsuz etkileri alın ve yediyle çarpın! Belki bu hayali hesap, Zonguldak’ın Çatalağzı beldesinde, iki kömürlü termik santralin faaliyetteki yedi ünitesinin yanı başında yaşayanların nelerle karşı karşıya olduğunu anlamanızı sağlayabilir. Mevcutları yetmezmiş gibi Çatalağzı’ndaki faal termik santrallere iki yeni ünite eklenmesi, beldenin santrallerin istilasına uğramamış ender sahillerinden birineyse yeni bir termik santral inşa edilmesi planlanıyor. Santral planlarına karşı çıkanların başındaysa, daha önce Çatalağzı Çevre Koruma Derneği’nin başkanlığını yürütmüş, eski maden mühendisi Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün bulunuyor.
1963 doğumlu Akgün’ün çocukluğu Çatalağzı’nda geçti. 1993’te maden mühendisi olarak çalışmaya başladı ama madenlerdeki mesaisi bundan önceye dayanıyor. Sivas’ın Kangal ilçesi yakınlarında süren demiryolu tüneli inşaatında, güzergâh üzerinde linyit damarları bulunduğu anlaşılmıştı ancak tünelin bir kilometrelik kısmının bir linyit göçüğü içinden geçmesi gerekiyordu. Göçük içinde madenciler tahkimat kurarak, yani çökmeyi engelleyici bir iskelet oluşturuyordu. Akgün de ilk madencilik tecrübelerinden biri sırasında 1983’te burada görev aldı. Kontrol için fotoğraf çekildiği sırada kullanılan projektör ve flaşlar, göçükte biriken metanın alev almasına yol açınca, Akgün ve beraberindekiler bir anda ateş topu içinde kaldı. Grizu patlamasından kendini korumayı başaran Akgün, göçüğün içindeki arkadaşını kurtarmak için tekrar patlama mahalline girdi. Bugün hâlâ elinde taşıdığı yanık izleri de o sırada oluştu.
Kömür ekonomisi içinde görev yapan Akgün, termik santrallerin Çatalağzı’nda yarattığı dönüşümü görünce önce Çatalağzı Çevre Koruma Derneği’nde etkin görev aldı, sonrasındaysa 2014’te beldeye belediye başkanı seçildi. Akgün seçildiği günden beri santrallerin yarattığı kirliliği azaltmaya ve beldeye yeni santral projelerinin kurulmasını önlemeye çalışıyor.
Yaka Tepesi’nden görülebilen termik santraller vadisini işaret eden Akgün, “Yedi ünite çalışıyor. Bir ünite daha devreye alınmak isteniyor. Bir de yeni santral projesi var. Santralleri çalıştıran firmalar Çatalağzı gündeme gelmesin, insanlar dertlerini anlatmasın istiyor. Soluduğumuz havayı zehirliyorlar. Zonguldak Türkiye’nin çocuk onkolojisi birimine sahip olan birkaç kentinden biri. Neden acaba? Çünkü çocuklar kanser oluyor! Santrallerin karşılığı bu işte!” diyor.
Santrallerin Çatalağzı’na en kritik etkisi hava kalitesindeki düşüş ve buna bağlı hastalıklar. Akgün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ekiplerinin yaptığı ölçüm çalışmalarında, Çatalağzı’ndaki hava değerlerinin kabul edilebilir sınırların çok üzerinde olduğunu, ölçümlerin sonuçları faleketi işaret edince raporun Bakanlık tarafından kamuoyuna açıklanmadığını anlatıyor.
Her gün hastalıklarla boğuşan pek çok yurttaşın sorunlarını dinlediğini söyleyen Akgün, tarım veya hayvancılığın olmadığı Çatalağzı’nda tek istihdam kaynağının termik santral olduğunu, dolayısıyla memurlardan başka kimsenin ilçeyi terk edemediğini söylüyor.
Çatalağzı, Zonguldak’ın yaklaşık 10 kilometre doğusunda yer alıyor; Kilimli’ye bağlı beldenin girişindeki dev lavvarlama tesisi (kömürün kalorice zenginleştirilmesi işlemleri için yıkandığı yer) ve onlarca metre yükseklikteki kömür yığınları ilk görüşte ürpertici fakat lavvarlama tesisi ile termik santraller etkileri bakımından mukayese bile edilemez.
Çatalağzı beldesinin merkezi, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) tesislerinde çıkarılan kömürü nakletmek ve ilçeye maden işçilerini getirmek üzere kurulmuş tren istasyonunun etrafındaki birkaç mahalleden oluşuyor; merkezin az ilerisindeyse termik santraller yer alıyor. Çatalağzı beldesinden sahile açılan boğazda, 1990’lı yıllarda sadece ÇATES’e (Çatalağzı Termik Santrali) bağlı iki termik santral ünitesi çalışıyordu. Bugünse boğazın ve sahilin tek hâkimi termik santraller. ÇATES’in karşısında 2,790 MW’lık kurulu gücüyle Türkiye’nin faal en büyük kömüre dayalı termik santrali olan ZETES (Zonguldak Eren Enerji Termik Santrali) tam beş ünitesiyle yükseliyor.
Kuzyaka Mahallesi’nin santral üniteleri arasında kalmış evleri, mahallelinin evlerini termik santrallere terk edip göç etmesi, santrallerin gürültüsü sebebiyle psikolojisi bozulan yurttaşlar, havadaki ağır koku, solunum yolları hastalıkları ve kanser, Çatalağzı halkının gündelik yaşamının birer parçasına dönüşmüş durumda.
Çocukları termik santralde çalıştığı için ismini vermek istemeyen bir yurttaş, 1970’lerde çocukken hatırladığı Çatalağzı’nı şöyle anlatıyor: “Burası 24 saat canlı bir yerdi. Ufacık bakkallar tonlarca helva, peynir satardı. Kahvehanelerde Çatalağzı’nın yerlileri yer bulamazdı, lokantalarda insanlar ayakta yemek zorunda kalırdı. Bir tane termik santral vardı ve işçiler lavvarlama tesisinde ve Karadon’daki TTK ocaklarında çalışmaya geliyordu. Buranın bir termik santral kültürü vardı ama işler eskiden bu kadar hunharca yapılmıyordu. TTK döneminde burada bale salonu, ünlü sanatçıların sahne aldığı gazinolar, birçok açık hava sineması, tiyatrolar vardı. İkinci santral [ZETES] planlanırken insanlar, Çatalağzı yine eski günlerine dönecek zannetti ama beklendiği gibi olmadı.”
Çatalağzı’nda konuştuğum yurttaşların tümü, gazeteci olduğumu öğrenince endişeye kapılıyor. Hepsinin ortak bir tedirginliği, termik santraller hakkında olumsuz görüş bildirirlerse santraldeki işlerinden olabilecekleri ya da santralde çalışan yakınlarının zarar görebileceği. Santral çalışanı orta yaşlı bir erkek, “Çatalağzı’nı seviyordum ama artık burada yaşamak istemiyorum. Herkes hastalıktan ölüyor” diye konuşuyor. Bir başka santral çalışanı artık tepki göstermek için geç olduğu görüşünde: “Yeni santral kurulsun mu kurulmasın mı diye konuşmak saçma. Buranın hali ortada! Zaten iş işten geçmiş. Her yeri santral yapsınlar!”
Akgün’e göre, Çatalağzı’nın bugün içinden geçtiği kaosa sürüklenmesinde, TTK’nın üretimi yavaşlatması, çalıştırdığı işçi sayısını azaltması ve madencilik faaliyetlerinin Türkiye genelinde özel sektöre devredilmesi belirleyici oldu. İşsizlik sorununun ortaya çıkmasıyla birlikte, Eren Holding ve diğer yatırımcıların termik santral kurma planlarına yönelik direnç de azalmış.
Akgün, Çatalağzı sakinlerinin santraller aleyhinde açıkça konuşmaktan imtina ettiğini çünkü TTK’nın üretim kapasitesinin düşmesinin ardından Çatalağzı sakinlerinin santrallerde çalışmaya mahkûm olduğunu anlatıyor: “Eskiden sadece ÇATES vardı. Ekonomi canlıydı, burası göç alan bir yerdi. TTK küçülmeye gidilince ekmek kaygısı başladı. 30-40 esnaf dükkanını kapadı, 10 binin üzerindeki nüfus yedi bine düştü. Santraller işsizliğe çare olmadığı gibi hava kirliliği, gürültü ve sağlık problemleri başladı. Ama yine de kimse santrallere açıkça karşı çıkmak istemiyor çünkü vatandaşın ya kendisi ya eşi ya da çocuğu santralde çalışıyor. Halkın yüzde 90’ı burada santral istemiyor. Ama başka iş de yok, toplumun belki de yüzde 80’i santrallerde çalışıyor. Çatalağzı halkının kaderi santrallerin iki dudağının arasında. Mağdur insanın sesi yok burada. Ses çıkarmayanın sağlığı gidecek ama karşı çıkan da ekmeğinden olacak. Çatalağzı’nda toplum böyle bir girdabın içerisine atılmış…”
İthal kömür döngüsü
Hükümetin yerli kömüre dayalı termik santral politikasının Zonguldak ve çevresi için anlamlı olmadığını aktaran Akgün, bu politikanın etrafından nasıl dolaşıldığını şöyle anlatıyor: “Buraya santral yaparken, ‘bölgede kömür var’ diyorlar ama mevcut santraller yerli kömürle çalışmıyor. Zonguldak’taki koklaşabilir kömürdür. Bu kömür demir-çelik sanayisi için olmazsa olmazdır. Erdemir ve Kardemir o yüzden burada kuruldu. Bu kıymetli kömürün termik santralde yakılması düşünülemez yani! TTK zaten az üretim yaptığı için kömür çıkmıyor, santraller de ‘Buradaki kömür yetmedi’ deyip dümen çeviriyor!”
Türkiye’de yerli kömürü öne çıkaran enerji politikalarına karşın, kömür kaynaklarına yakın inşa edilen pek çok santral, “kömür yetersizliği” gerekçesiyle ithal kömürle çalıştırılıyor. İthal kömüre dayalı termik santrallerin birçoğu deniz kıyısına kuruluyor; bu yolla hem santrale soğutma suyu sağlanmış oluyor hem de ithal kömür gemilerle taşınarak santrale kolaylıkla getirilebiliyor. Kömür taşıyan dev tankerlerin yanaşabilmesi için inşa edilen mendirek yapıları, kömürün gemilerden indirilip sahile taşınabilmesini sağlayan bant sistemlerini de içeriyor. Kömür karaya indirildikten sonra stok sahalarına götürülüyor. Santral yakınlarında stoklanan kömür yakılıp elektrik üretiliyor. İnşa edilen elektrik iletim hattı da üretilen elektriğin sisteme aktarılmasını sağlıyor. Elektrik üretim döngüsünün son aşaması, yakılan kömürden geriye kalan atıkların bertarafı (Atıkların ortadan kaldırılması veya zararsız hale getirilmesi). Santraldeki elektrik üretiminden arta kalan kül ya da cüruf, genellikle kül barajlarında biriktiriliyor.
Santrallerde düşük maliyetli operasyon hedefleri çoğu zaman bu süreçlerin tümünün ölümcül hale gelmesine yol açıyor. Kömürün stoklanması ve nakliyesindeki özensizlik, bant ile kamyonların toz emisyonu kaynaklarına dönüşmesine sebep oluyor ve nakliye rotasındaki ya da stok sahaları yanındaki alanlar toza boğuluyor. Santral atıklarını taşıyan kamyonlar yıllarca santralden çıkan külü belirlenen bölgelere döküyor; biriken kül zamanla betonlaşıp, döküldüğü yeri ölü bir gezegenin yüzeyine benzer hale getiriyor. Santrallerin havaya deşarj ettiği kimyasallar ve partikül maddeler, soğutma sisteminde ısınıp denize bırakılan suyun ekosisteme etkisi de bunlara ekleniyor.
Çatalağzı’na termik santral istilası
2,790 MW kurulu gücüyle, Eren Holding’e ait ZETES projesi, Türkiye’deki kömüre dayalı termik santrallerin en büyüğü. Çeşitli sanayi tesisleri için üretim yapan termik santralleri (otoprodüktör santraller) kenara koyup Türkiye’nin kömüre dayalı faal 28 termik santraline baktığımızda, ortalama kurulu gücün yaklaşık 570 MW olduğunu görüyoruz. Çatalağzı’nda kurulu ZETES ise 2,790 MW kurulu gücüyle, Türkiye’deki ortalama bir termik santralin beş katından daha büyük!
160 MW’lık ilk ünitesi (ZETES I) hakkında 14 Kasım 2005’te ÇED Olumlu Kararı verilen dev santralin, 615 MW’lık iki üniteden oluşan ikinci kısmı (ZETES II) 22 Mayıs 2009’da onay aldı. 700 MW kurulu güce sahip iki üniteye sahip üçüncü kısım (ZETES III) hakkındaki ÇED Olumlu Kararıysa 30 Kasım 2012’de geldi. ZETES I ve ZETES II 2010’da elektrik üretmeye başladı, santralin en büyük kısmı ZETES III ise 2016’ta devreye alındı. Yine de ZETES’in büyüme planları sona ermiş değil. Eren Holding 2008 ve 2015’te, santralin bir sonraki kısmı olarak planladıkları, 700 MW kurulu güce sahip ZETES IV projesi için ÇED süreci başlattı ancak bu girişim Bakanlık tarafından 10 Ocak 2017’de iptal edildi.
ZETES IV projesinin akıbeti henüz belli değil ancak Çatalağzı’ndaki termik santral bakiyesine çok yakında yenileri eklenebilir. Demir Madencilik A.Ş. tarafından Çatalağzı kent merkezinin iki kilometre kuzeydoğusunda, sahile kurulmak istenen 160 MW’lık kurulu güce sahip DETES Entegre Termik Santrali için 5 Ekim 2017’de İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu Toplantısı (İDK) gerçekleştirildiancak proje hakkında henüz karar çıkmadı.
86 MW kurulu güçle 1948’de üretime başlayan Çatalağzı-A Termik Santrali ömrünü tamamlayınca 1989 sonrasında yerini, 150 MW kurulu güçte iki ünitesi bulunan Çatalağzı-B Termik Santrali’ne bıraktı. 2014’te özelleştirilen Çatalağzı-B Termik Santrali’ninse kapasitesi artırılmaya çalışılıyor. 2014’te yapılan özelleştirme ihalesini, bugünYatağan Termik Santrali’ni de işleten Bereket Enerji kazandı. Halihazırda 314 MW kurulu güce sahip termik santrale, 660 MW’lık yeni bir ünite eklenmesi için başlatılan ÇED sürecinde, 9 Ağustos 2018 tarihinde İDK Toplantısı yapıldı. DETES projesinde olduğu gibi, ÇATES’in ilave ünitesi hakkındaki ÇED kararı da hâlâ açıklanmış değil.
- Fotoğraflar: Caner Özkan
- Video: Barbaros Kayan