İlk yayın: 9 Kasım 2011 @ homoinsurrectus.com
Orta Doğu için son derece ilginç bir yıl oluyor 2011. Tunus Devrimi’yle başlayan sene önce Mısır’da sonra da Libya’daki rejimlerin değişiklikleriyle devam etti (Kaddafi bu ay içinde öldüyse de son dönemde iktidarda Ulusal Geçiş Komitesi vardı). Katar’a ve Bahreyn’e de sirayet eden “Arap Baharı”nda gün geldi, rüzgar değişti. Daha doğrusu, diktatörlerin halk ayaklanmalarıyla devrilmelerinin heyecanıyla, ilk gelişmeleri yanlış/eksik değerlendirdiğimizi fark ettik.
Devrimin ilk adresleri Tunus ve Mısır nispeten sakinken, Libya ise “Koalisyon kuvvetlerinin” bombardımanlarıyla devrime yürüdü. Son gördüğümüzde Libyalı isyancılar Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun tavsiyesine uyup, zamanında Mekke’ye giren fatih Müslümanlar gibi Trablus’a giriyorlardı.
Libya hikayesini çeşitli şekillerde dile getirmeye çalışıyorum. Uzun soluklu diğer bir “devrim” ise Suriye’de yaşanıyor. Yazdan beri objektif bilgi anlamında “at iziyle it izinin birbirine karıştığı” Suriye’de, kimileri Esad rejiminin insan hakları ihlallerini ve sivillere yapılan katliamları öne çıkarırken, bazı kaynaklar ise İran’ın yalnızlaştırılması yolunda son adımın Esad iktidarının devrilmesi olduğunu belirtiyorlar. Homo Insurrectus’ta da konuyla ilgili iki farklı görüşe yer vermiştik ( El Cezire Leaks-2, Demokratik Suriye’ye Doğru).
Gelelim Orta Doğu’daki baskının son ayağına. Batı güçleri ve Orta Doğu karşı karşıya geldiğinde, son 30 yıl boyunca olduğu gibi, İran’ın ismi zikredilmezse olmaz. Mahmud Ahmedinejad’ın iktidara gelişinden bu yana en önemli tartışma maddesi olan “İran’ın nükleer programı” konusunda gündem yine yoğun. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun açıkladığı rapor tüm dünyada farklı yankılar buldu. Biz de konuyla ilgili El Cezire’de çıkan haberi sizlere iletiyoruz.
Son bir hatırlatma yapmakta fayda var, El Cezire’nin adı çıkmış bir kere…
İran’dan UAEK Raporu’na Sert Yanıt
Haberin orjinali
Çeviri: Doğu Eroğlu
İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad yaptığı açıklamada, dünyanın İran’da nükleer silah üretildiği iddialarıyla yanıltıldığını söyledi ve ülkenin nükleer programda geri adım atmayacağını belirtti.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) yayınladığı raporda İran’ın nükleer silah üretmesine ramak kaldığının belirtilmesi üzerine Ahmedinejad açıklamalarda bulundu. Ahmedinejad, UAEK’yi ABD’nin güdümünde hareket etmekle ve gülünç iddialar öne sürmekle suçladı. İran’ın merkezindeki Şehrekürd’de toplanan binlerce insana, “bu ülke çıktığı yoldan bir adım bile geriye atmayacaktır” şeklinde seslendi ve nükleer programın yalnızca barışçıl amaçlar için yürütüldüğü iddiasını yeniledi. Ahmedinejad UAEK’ye, “Gülünç ABD iddialarını dillendirerek niçin kurumunuzun prestijini düşürüyorsunuz?” şeklinde seslendi.
UAEK’nin Salı günü yayınladığı raporda yer alan 13 sayfalık ekte, İran’ın nükleer programının bir kısmının sivil ve askeri uygulamalar hedeflenerek yürütüldüğü, büyük bölümünün ise nükleer silah üretimine ayrıldığı belirtiliyordu.
UAEK’nin raporunda, İran’ın patlayıcı testleri yaptığı ve nükleer bombanın önemli kısımlarından biri olan tetik mekanizmasını geliştirdiğine dair önemli kanıtlara ulaşıldığını, nükleer başlığa ilişkin bilgisayar modemelleri üzerinde çalışıldığı iddia edilmişti. Raporda nükleer silahların test edilme aşamasına yakın olduğunun ve İran’ın orta menzilli Şahap-III füzelerine nükleer başlık entegrasyonunda son aşamaya geldiğinin altı çiziliyordu. UAEK raporunda, İran’ın nükleer araştırmalar için az zenginleştirilmiş uranyumu yer altı araştırma tesislerine aktardığını belirtilidi. Raporda yer alan bir başka iddia ise, %20 oranındaki (enerji tesisleri için %3,5 oranında saflığa ihtiyaç duyuluyor) saflığa ulaşmak için Kum kenti yakınlarındaki Fordow’da 174 ünitelik iki ayrı tesis kurulduğu, ancak bu tesislerin henüz faaliyete geçmediği yönünde. İran ise yüksek seviyede zenginleştirilmiş uranyumun, kanser hastalığını tedavisi için yapılan araştırmalarda kullanıldığını belirtiyor.
Suçlamaları reddetti
Konuşmasında daha önce belirttiği noktalara yeniden değinen Ahmedinejad, İran’ın nükleer silah üretmek gibi bir emelinin olmadığını söyledi. Televizyonlardan canlı yayınlanan konuşmasında Batı ülkelerini kast ederek, “İran ulusu bilge bir ulustur. Sizin elinizdeki 20.000 bombaya karşı 2 bomba yapacak değildir. Ama onun yerine sizin asla sahip olamayacağınız şeyler inşa eder. Ahlak, terbiye, tektanrıcılık ve adalet gibi” dedi.
Raporda belirtilenlerin önemli bir kısmı, kurum tarafından daha önce de duyurulan raporlardan derlendi. Nükleer ve benzeri silahların test edilebildiği metal alanla ilgili bilgilerin de dahi olduğu kimi bulgular ise dünya kamuoyuna ilk defa duyuruluyor. İran ise bu iddiayı reddetmiş, yapının tesislere kurulan tuvaletlerle alakalı olduğunu belirtmişti.
El Cezire’nin Tahran muhabiri Dorsa Cabbari’nin verdiği bilgiye göre, UAEK’nin açıkladığı rapordaki veriler, İran yönetimi tarafından güvenilir bulunmadı. Cabbari Tahran’dan yaptığı açıklamada “bu raporla açıklanan bilgilerin güvenilir olmadığı, tamamiyle yanlış olduğu ve bu iddialara geçmişte cevap verildiği belirtiliyor” şeklinde konuştu. Cabbari’ye göre, İran yönetimi bu raporun 2004 yılında İranlı bir nükleer bilimciden çalınan bilgisayardan ele geçirilen verilerle oluşturulduğunu düşünüyor. Yetkililer, raporda yer alan iddialara dört yıl önce 117 sayfalık ayrıntılı bir belgeyle cevap verildiğini belirtiyor. Raporun güvenilirliği konusunda şüphelerin olduğunu belirten yetkililer, bu verilere nasıl ulaşıldığı konusunda UAEK’den cevap bekliyor. İddialara geçmişte açıklık getirmelerine rağmen aynı ithamlarla yeniden karşı karşıya kalınması, UAEK ile işbirliğini de tartışılır hale getirdi.
ABD ve müttefik ülkeler, İran’ın nükleer silah sahibi olması durumunda bölgede amansız bir nükleer silahlanma yarışının başlayacağını, bu durumun da İsrail için doğrudan bir tehdit oluşturacağını öne sürüyorlar.
Eşi görülmemiş yaptırımlar
Avrupa Birliği ise raporda yer alan bilgilerin İran’ın nükleer programı hakkında duyulan kaygıları ciddi biçimde artırdığı yönünde görüş bildirdi. AB’nin dış ilişkilerden sorumlu yetkilisi Catherine Ashton’ın sözcülüğünü yapan Maja Kocijancic, rapora resmi bir yanıt vermeden önce 27 üye ülkeden görüş alınacağını söyledi.
Kocijanci açıklamasında, UAEK tarafından oluşturulan raporun oldukça ciddi olduğunu ve İran’ın askeri yönelimine ağırlık veren rapordan, İran’ın her şeye muktedir bir nükleer program oluşturduğu anlamının çıktığını söyledi. Raporun bazı UAEK üye ülkeleri ve farklı kaynaklardan geniş bir zaman diliminde edinilen verilerle oluşturulduğunun altını çizen Kocijanci, “UAEK, raporunda tutarlı ve güvenilir olduğu iddiasında ve verileri olabildiğince İran’da yaptığı ölçümlerle karşılaştırarak oluşturdu” dedi.
Ortak zemin arayışı
Ashton, uranyum zenginleştirilmesi faaliyetleriyle ilgili müzakerelerde dünyanın en güçlü devletlerinden altısını temsil ediyor. Bunlar Birleşik Krallık, Çin, Fransa, Almanya, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri. Ashton, daha önce İran’a gönderdiği mektupta, İran’ın herhangi bir ön koşul ortaya sürmemesi halinde müzakerelerin kaldığı yerden devam edebileceğini belirtmişti. Bu teklife Tahran yönetiminin cevabı ise müzakerelere yeniden başlamaya hazır oldukları fakat bir ortak zemine gereksinim duyulduğu yönünde olmuştu. Görüşmeler, İran’ın Orta Doğu’da kapsamlı bir nükleer silahsızlanma talep etmesiyle birlikte sene başında tıkanmıştı.
ABD ve Fransa UAEK raporunun yayınlanmasından sonra İran’a uygulanan yaptırımların sertleştirileceğini bildirdiler. ABD, AB ve Birleşmiş Milletler’ce İran’a uygulanan yaptırımlar halihazırda geçerliliğini koruyor. Fransa Dışişleri Bakanı yaptığı açıklamada “eğer İran uluslararası kamuoyunun taleplerini karşılamaz ve işbirliği yapmayı reddederse eşi görülmedik yaptırımlarla karşı karşıya kalacak” ifadelerini kullandı. Bakanlık, UAEK raporunda belirtilen faaliyetlerin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve UAEK Yürütme Kurulu’nun kararlarına aykırı olduğunu belirtti. Bakan, İran’ın nükleer enerjiyi toplumsal amaçlarla kullandığına ise inanmadığını ekledi.
Çinli yetkililer ise yaptıkları açıklamada hala UAEK’dan gelen raporu incelediklerini, İran’a uzlaşmacı ve ciddi bir tutumla müzakerelere başlama çağrısında bulunduklarını aktardılar. Bakanlık adına konuşan Hong Lei, “şu anda bütün tarafların diyaloğu geliştirici ve işbirliği yanlısı bir tavır benimsemeleri gerektiğini düşünüyoruz” dedi. UAEK raporunun kulislere sızdığı salı akşamı bir basın açıklaması yayınlayan Rus Dışişleri de benzer ifadeler kullandı.
İsrail’e uyarı
Aynı gün açıklama yapan İran Devrim Muhafızları komutanlarından Tuğgeneral Mesud Cazayeri İsrail’i uyardı ve İran’ın nükleer tesislerine gerçekleştirilecek en ufak bir saldırının İsrail’in mahfolması manasına geleceğini söyledi. Cazayeri İran televizyonlarına yaptığı açıklamada, İran’ın nükleer tesislerinin bulunduğu Dimona’nın oldukça açık bir hedef teşkil ettiğini fakat bu hedefe yapılacak bir saldıraya verecekleri cevabın yalnızca Orta Doğu coğrafyasıyla sınırlı kalmayacağını ileri sürdü: “İsrail’in tertipleyeceği [İran’a karşı] en ufak saldırı, onların yok olmasına sebep olur.” Cazayeri’nin uyarısı, İsrail devlet başkanı Şimon Peres’in İran’a saldırı ihtimalinin giderek arttığını söylemesi üzerine geldi.