Sitemizde sıklıkla yer verdiğimiz, “Türkiye’deki tutuklu gazeteciler” konusunda yeni bir yazıyı sizlerle paylaşıyoruz. Hafta içinde, New Yorker’daki “Derin Devlet” yazısıyla gündeme gelen Dexter Filkins’in Türkiye’yle ilgili kısa değerlendirmesi, yepyeni bulguları gözler önüne sermese de, önemli bir sentez olarak göze çarpıyor. Kişisel bir not düşmek gerekirse, bu konudaki makaleleri çevirmekten sahiden usandım, ancak mesele dış basında bunca yer bulmasına karşın hafiflemiş değil. Gazetecilere uygulanan baskı her geçen gün artıyor, görünüşe göre artmaya da devam edecek. Maalesef bu çeviriler de HomoInsurrectus’ta bundan sonra da yer bulacak gibi gözüküyor. Yazının aslına bu adresten erişebilirsiniz.


Türkiye’nin mahpus gazetecileri

9 Mart 2011, Dexter Filkins

Çabucak cevaplayın, en fazla gazetecinin hapiste tutulduğu ülke hangisidir?

Eğer cevabınız “Çin” ise yaklaştınız ama bilemediniz. New York’taki Gazetecileri Koruma Komitesi’ne göre Çin’de 27 gazeteci özgürlüklerinden men edilmiş durumda. “İran” diyenler daha da yakaştı; İran’da tutuk altındaki gazeteci sayısı 42’yi bulsa da cevabınız hala yanlış.

Kaçınızın tahmini “Türkiye”ydi?

Kriter olarak yalnızca özgürlüğün kısıtlanmasını ele alırsak, ABD’nin uzun soluklu müttefiki, NATO üyesi ve demokratik bir İslam ülkesi olarak örnek gösterilen Türkiye, dünyadaki en baskıcı ülkeymiş gibi gözüküyor.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’na göre, ülkede toplam 94 gazeteci tutuklanarak özgürlüklerinden ve gazetecilik yapmaktan men edilmiş durumdalar. Hapisteki gazeticilerin yarısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923’ten beri daha geniş haklar arayan Kürt azınlığa mensuplar. Hapisteki gazeteci sayısının daha fazla olduğunu iddia edenler de yok değil; Ahmet ve Nedim’in Gazeteci Arkadaşları Platformu’nun açıkladığı detaylı rapora göre, ülkedeki tutuklu gazetecilerin sayısı 104’ü buluyor.

Tüm bu tutuklamalar, ülkedeki gazeteciler ve hatta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a eleştiri getirebilecek tüm vatandaşlar için olağandığı bir korku atmosferi yarattı. Ülkeye yaptığım son ziyaret sırasında görüşme fırsatı bulduğum gazeteciler, editörlerinin kendilerine Erdoğan’ı eleştirmemelerini tembihlediğini belirttiler. Dergideki makalemde daha detaylı ele aldığım gibi, gazetecilerin tutuklanması, iktidara yönelik muhalefetin bertaraf edilmesi için Erdoğan tarafından yürütülen yaygın kampanyanın bir parçası. 2007’den beri, aralarında milletvekilleri, subaylar, üniversite rektörleri, yardım kuruluşlarının başkanları ve televizyon kanallarının sahiplerinin de olduğu 700’den fazla kişi tutuklandı.

Gerçekte, Türkiye bir demokrasi ülkesi, en azından öyle olduğu varsayılıyor. Erdoğan ve partisinin 2002’deki zaferi, Türkiye’nin siyasal tarihinde eşi benzeri görülmedik bir dönüşüm başlattı. 2002 seçimleri, ülkenin kuruluşundan beri iktidarda bulunan ve İslami kesimleri genellikle baskı altında tutan köklü seküler azınlığı meclis dışında bıraktı. İktidardaki 9 senesi boyunca, Erdoğan Türkiye toplumuna olumlu etki yapan pek çok değişikliğe imza attı. Lakin bu süre zarfında, Erdoğan’ın Türkiye’si gittikçe Putin’in Rusya’sına, yani tek parti egemenliğindeki bir demokrasiye evrildi.

Meseleyi Türk yönetimine ilettiğinizde ise tartışmanın pek de ilerlemeden sonlandığını görüyorsunuz. Geçtiğimiz ay Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na ülkedeki baskı ortamı hakkında sorular yönelttiğimde, Davutoğlu oldukça rahatsız olmuş bir sesle, olanlardan hükümetin sorumlu olmadığı karşılığını verdi. Erdoğan’ın danışmanlarından İbrahim Kalın ise, tutuklu gazetecilerin pek çoğunun gerçekte gazetecilikle alakalarının olmadığını, bu kişilerin aslında terörist veya suçlu olduğunu iletti. Kalın, “Basın kartı bulunduruyor olmaları gazeteci oldukları anlamına gelmez” diye konuştu.

Gazetecileri Koruma Komitesi Yetkili Müdürü Joel Simon, Erdoğan’a yazdığı mektupta, Erdoğan’ın Komite’nin yayınladığı yıllık raporları referans göstererek  Türkiye’deki basın özgürlüğünü kanıtlama çabalarını “sapıkça” bulduğunu belirtmiş ve Başbakan’dan yayınlarına atıfta bulunmaktan vazgeçmesini talep etmişti. Geçtiğimiz sene yayınlanan raporda, Türkiye’de gazetecilik faaliyetlerinden ötürü hapiste olan gazeteci sayısının 8 olduğu belirtiliyordu (Gurur duyulacak bir rakam olmadığı ortada; Simon’un da Erdoğan’a söylediği gibi, bu rakamla Türkiye “Burma’nın hemen arkasında” yer alıyor). Ancak Simon’a göre rapor henüz son halini almamış durumda; Simon, pek çok faktörün yanı sıra, Türkiye’deki tutuklamaların doğrulanması son derece zor bir iş olduğunu ve rapordaki rakamın “alt sınır” olarak okunması gerektiğini belirtiyor. Simon geçtiğimiz haftalarda, yüzü aşkın dosyanın incelenerek ülkedeki tutuklu gazeteci sayısının tespit edilmesi için Türkiye’ye bir araştırma ekibi gönderdi. Bana ilettiği kadarıyla, tutuklu gazeteci sayısının Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın açıkladığı 94 sayısına oldukça yakın olduğunu tahmin ediyorlar. Simon, geçtiğimiz aralık ayında Erdoğan’a gönderdiği mektupta, ülke çapında gerçekleştirilen operasyonlarla 30 kadar gazetecinin tutuklanmasını kınamıştı (Simon’un söylediğine göre, bu gazetecilerin büyük kısmı hala hapiste).

“Erdoğan’ın, ülkedeki basın özgürlüğünü kanıtlamak için Gazetecileri Koruma Komitesi’nin raporlarını kullanması son derece ahlaksızca” yorumunu yapan Simon, “Türkiye son derece baskıcı bir ülke” diye konuştu.

Unutmayın, gazeteciler tutuklanmaya başladığında, özgürlüğü kısıtlananlar yalnızca hapsedilenler olmaz. Türkiye’deyken görüştüğüm gazetecilerden biri de, Milliyet Gazetesi’nin cesur ve dobra köşeyazarı Nuray Mert’ti. Geçtiğimiz yıl Erdoğan’ın kamuoyu önünde Nuray Mert’i eleştirmesi üzerine, Mert’in ülke siyasetini konu edinen televizyon programı yayından kaldırılmıştı. İki hafta önce ise, Milliyet’teki editörlerince kovulduğunu söyledi.

Çeviren: Doğu Eroğlu