Bir önceki hafta, Pentagon’dan gelen açıklamalar üzerine yeniden başlayan Uludere Katliamı tartışmaları, Başbakan Erdoğan’ın kürtaj açıklamaları üzerine yönünü kaybetmişti. Öyle ki, “Her kürtaj bir Uludere’dir” söylemi bile Uludere tartışmasının sönümlenmesine engel olamamıştı.

Görünen o ki dış basın gündemi reaksiyoner bir biçimde takip etme hatasına düşmeye ulusal basınımızdan daha az meyilli. Türkiye’deki son gelişmelerin kısa bir derlemesi niteliğindeki The Economist makalesinin Türkçe çevirisini aşağıda bulabilirsiniz.


Uludere Katliamı

Kürtler’in öldürüldüğü olayın siyasi yankıları hala sürüyor

9 Haziran 2012

Türkçe’ye çeviren: Doğu Eroğlu

Kaynak: The Economist

Artık Türkiye’nin Kürt politikasını simgeleyen, yeni bir zalimlik sembolü var. 28 Aralık’ta Türk savaş uçaklarından gerçekleştirilen bombardımanla, Irak sınırından Türkiye’ye geçen 34 Kürt kaçakçı öldürüldü. Çoğu gençlerden oluşan grubun en küçüğü henüz 12 yaşındaydı. Memleketleri Uludere ilçesi ve çevresindeki Kürt köyleriydi. Bombardımanda ölenlerin aileleri, yakınlarından geriye kalanları katırlardan ayırt etmekte zorlandı. Olayda 16 yaşındaki oğlunu yitiren Abdurrahman Yürek, “Elimizden geldiğince parçaları birleştirip defnettik” diye konuştu.

Anlaşıldığı kadarıyla, kurbanlar ayrılıkçı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) militanları zannedilmişlerdi. Aslında, köy sakinleri arasında PKK’ya karşı milis [korucu] olarak savaşmaları karşılığında devletçe maaşa bağlanan kişiler de bulunuyordu. Türk ordusuna ait insansız uçaklarından elde edilen görüntüleri izleyen meclis araştırma komisyonu üyeleri, görüntülerde köylülerin silah taşımadığını, katırların ise mazot yüklü olduğunu belirttiler. Halk öfkeden deliye döndü. Kürt yanlısı Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) milletvekilerinden Ertuğrul Kürkçü büyük bir öfkeyle, “Bu kaza değil, planlı bir katliam” açıklamasında bulundu.

Gerçekte ise olay bir katliamdan öte, korkunç bir hataymış gibi gözüküyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, silahlı kuvvetlerin “köylülerin arasında PKK militanlarının da olabileceği” şüphesiyle hareket etmiş olabileceğine ilişkin açıklaması da bu görüşü kuvvetlendirdi. Ancak ortada yanıt bulunamayan pek çok soru vardı. Niçin siviller hedef alınmıştı, istihbarat kim tarafından sağlanmıştı ve emri kim vermişti? Bombardımana kurban veren köylerden birinin muhtarı Haşim Encü, “Herşeyin bir yana, niye hükümet özür dilemedi?” diye soruyor.

Şu günlerde Türkiye’deki Kürtler, kendilerini her zamankinden daha da fazla yabancılaştırılmış hissediyorlar. BDP ve PKK’ya olan sempati ise yükselişte. Bir kararlılık göstergesi olarak, Uludere kurbanlarının mezartaşları Kürtçe afişlerle kaplandı. Köylüler ise adalet yerini bulmadan teklif edilen tazminatı kabul etmeyeceklerini bildiriyorlar. Şırnak Valisi Vahdettin Özkan, olayların Erdoğan’ın ılımlı İslamcı AKP’sinin imajına “büyük bir darbe” vurduğu görüşünde. Wall Street Journal’da yayınlanan bir makale ise Pentagon yetkililerinin, Amerikan insansız hava araçlarının kervanı tespit ettiğine ve Türk makamlarını uyardığına ilişkin açıklamalarına yer verdi. Makaleye göre, Amerikalı yetkililer kervanla ilgili daha fazla istihbarat teklifinde bulunduysa da “Türk tarafı bu teklifi kabul etmek yerine, Amerikalılar’dan insansız hava uçaklarını bölgeden çekmelerini talep etti.”

Başbakan Erdoğan, “yabancı provokatörler”in olaydan fayda sağlamaya çalıştığını ileri sürdü. BDP ve PKK’nın olaydan siyasi kazanç elde etmeye çalışan “ölü seviciler” olduğunu, gazetecilerin de bu emeli gerçekleştirmek için onların hizmetine girdiğini ilan etti. Başbakanın verdiği mesaj, hükümet yanlısı Sabah Gazetesi’nin belirttiği gibi, “Kes sesini”den ibaretti. Başbakan ilk kurbanını buldu bile; bir başka hükümet yanlısı Yeni Şafak Gazetesi’nde çalışan tecrübeli köşe yazarı Ali Akel işinden oldu.

Başbakan Erdoğan şimdi de kürtajın yasaklanmasına ilişkin planlarından bahsediyor ve “her kürtaj bir Uludere’dir” benzetmesini yapmakta beis görmüyor. Çileden çıkan feministler çoktan sokaklara indi bile. Başbakanın kürtaj çıkışı üzerine konuşan muhalefetteki CHP’nin kadın milletvekillerinden Aylin Nazlıaka, “Başbakan vajina bekçiliğini bıraksın” açıklamasında bulundu. Haşim Encü ise “Eskiden Başbakana güvenirdik, şimdi ise elimizde ölülerden başka bir şey yok” diye konuştu.

Doğrusunu söylemek gerekirse Erdoğan, Kürt sorunun çözümü için kendinden önceki başbakanların hepsinden daha fazla çaba sarf etti. Erdoğan, bu hususta devletin geçmişte hatalar yaptığını kabul eden ilk Türk lider oldu ve PKK’yı meseleyi müzakere etmeye davet etti. Ancak görüşmeler geçtiğimiz yıl rafa kalktı. Erdoğan bu gelişmeden PKK saldırılarını sorumlu tutuyor. Kürtler ise Erdoğan’ı samimiyetsizlikle suçluyorlar ve bu iddiayı aralarında 38 belediye başkanının da olduğu binlerce tutuklu Kürt’ü göstererek destekliyorlar. Daha önce 10 yıl hapis yatan BDP milletvekili Leyla Zana, daha geçenlerde bir on yıl daha hüküm giydi. Gelinen noktada İslamcılar bile Erdoğan’a olan itimatlarını kaybetmeye başladılar. Kadın bir ilahiyatçı yazar Hidayet Şefkatli Tuksal’ın Uludere’deki analar kürtaj yaptırmamıştı. Çocuklarını doğurdular ama cesetleri geldi” açıklaması gelinen noktayı gözler önüne seriyor.