Son dönemin tartışılan konularından biri de “online aktivizm” olgusu; yani, internet kullanıcılarının bilgisayarları başından toplumsal kampanyalara katılarak taleplerini ifade etmeleri durumu. Meselenin en çok tartışılan yönlerinin başında, bu yeni tip aktivizmin sokak eylemliliğini azalttığı, bu tip online kampanyalara katılanların da üzerlerine düşen görevi yerine getirdiklerini düşünerek başka türlü eylemliliklere soğuk baktığı geliyor. Facebook ve Twitter gibi yaygın kullanılan ağlarda toplumsal duyarlılığını sıklıkla ifade edenlerin, iş gerçek dünyaya geldiğinde edilgen tavırlar takındıkları iddia ediliyor. Online aktivizm denildiğinde öne çıkan adreslerden biri de Avaaz.org, bir diğer deyişle Avaaz. Empire Strikes Black’te yazan Martin Iqbal, online aktivizmin sokağa olan etkisini tartışmaya açmadan, Avaaz.org’un asıl ajandasını ve (varsa) görünenin dışındaki niyetlerini sorguluyor.


Avaaz: Toplumsal aktivizm kisvesi altında egemen propoganda

Yazan: Martin Iqbal

Türkçe’ye çeviren: Doğu Eroğlu

“Aktivizm” ve “insan hakları” kuruluşu Avaaz, Hula Katliamı’ndan Esad yönetimini sorumlu tutuyor ve dış müdahale çağrısında bulunuyor. Avaaz’ın arkaplanına şöyle bir göz attığınızda, kuruluşun egemen devletlerden yana tavrını ve organizasyonun arkasında kimlerin bulunduğunu hemen görüyorsunuz. Son derece karanlık bir organizasyon olan Avaaz’ın bir sivil toplum girişimi olduğu iddia ediliyor ve kuruluşun, “içinde yaşadığımız dünya ile birçok kişinin içinde yaşamak istediği dünya arasındaki uçurumu kapatmak amacıyla tüm dünya yurttaşlarını örgütlemek” amacında olduğu belirtiliyor.

Suriye’deki Hula Katliamı’nın yalnızca üç gün sonrasında, henüz olaylardan kimin sorumlu olduğunu kimse kestiremezken, Avaaz yakaladığı fırsatı kaçırmadı ve Esad rejimini suçlu ilan eden bir imza kampanyası başlattı. Dahası, bir “insan hakları” kuruluşu olduğunu ileri süren Avaaz, sayısız insanın hayatını kaybetmesi muhtemel bir dış müdahale çağrısını üstü kapalı da olsa dillendirmekten çekinmedi.

Duygusal ve ustaca bir metin kaleme alan Avaaz Kampanya Direktörü Alice Jay, kimi Batı ülkelerinin Suriyeli diplomatları sınırdışı etme kararına da göndermede bulunarak, Hula Katliamı’ndan ötürü dolaylı yoldan Esad’ı suçladı:

Üzerleri kanla kaplanmış düzinelerce çocuk; yüzleri ölmeden önce yaşadıkları korkuyu, masum cansız bedenleri ise yaşanan katliamın dehşetini yansıtıyor. Bu çocuklar, terör tohumları ekme emri almış kişilerce katledildiler. Ancak diplomatların şu ana dek tek yaptıkları, az sayıda Birleşmiş Milletler “gözlemcisinin” şiddet olaylarını takip ettiğini açıklamak oldu. Şimdi ise dünyanın dört bir tarafındaki hükümetler, Suriyeli diplomatları sınırdışı ediyorlar; fakat sert tedbirler alınması için ses çıkartmadığımız takdirde olaylar yarım yamalak diplomatik önlemlerle geçiştirilecek.

Bu ifadeleri, yabancı güçlerin Suriye’yi işgal etmesi yönünde üstü kapalı bir çağrı takip etti:

BM şu sıralarda konuyla ilgili neler yapılabileceğini tartışıyor. Katliamlar ancak, sivilleri korumakla görevli uluslararası bir gücün Suriye’ye konuşlanması ve siyasi liderlerin çatışmaların son bulması için çabalamasıyla önlenebilir. Bu şiddeti durdurabilmek için hepimizin tek ses olup Suriye’deki çocukların ve ailelerin güvenliğinin sağlanması gerektiğini haykırmamız lazım. Bu acil imza kampanyasına destek vererek BM’yi göreve çağırın, kampanyayı tanıdığınız herkesle paylaşın.

Avaaz organizasyonuna ilişkin küçük bir inceleme, kurumun Suriye konusunda belirlediği savaş yanlısı pozisyonu da açıklar nitelikte.

Avaaz: Zannettiğinizden de kirli

Avaaz’ın 2010 yılında ABD Hazine Bakanlığı’na sunduğu 990 sayılı vergiden muaf tutulma talep formu kimi soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Forma göre Avaaz’ın 16 çalışanı var ve kayıtlarda şirket olarak geçiyor. Hükümetlerden ve şirketlerden para kabul etmediğini iddia eden bir kuruluş olmasına karşın, 2010 yılında 6,7 milyon dolarlık bir gelir bildiriliyor ve bu gelirin 180 bin dolarlık kısmının başkana maaş olarak ödendiği belirtiliyor (Hala bağışta bulunmanız gerektiğini düşünüyor musunuz?). Tüm bunlara ek olarak, 2010 yılında Avaaz’ın Res Publica’ya 100 bin dolarlık bir hibede bulunduğu görülüyor (Res Publica’ya sonra değineceğiz). Oldukça yakın bir zamanda, 2006’da kurulduğu göz önünde bulundurulduğunda Avaaz’ın muhteşem bir iş çıkardığı görülüyor. Peki tüm bu paralar nereden geliyor?

Avaaz, “ABD’nin Delaware Eyaleti tarafından 501(c)4 statüsünde kar amacı gözetmeyen bir organizasyon olarak tanımlanmıştır.” Kuruluşun merkezi 857 Broadway, Manhattan olarak belirtilmiştir; bu adres, Avaaz’ın kurucularından Ricken Patel tarafından kurulan Res Publica’nın da adresidir.

Res Publica’nın arkaplanı, Avaaz’ın yapısı hakkında da ipuçları verecektir. Darfur için 24 Saat ve Darfur’dan Sesler (Farsça’da ve kimi Orta Doğu dillerinde “ses” anlamına gelen “Avaaz”la aynı etimolojik kullanımı burada da görüyoruz) projeleri, Res Publica’nın çalışmalarından bazıları. Bu projeler, uluslararası kamuoyunun dikkatini Darfur’a çekerek Sudan’daki Arap hükümeti kötülemeyi ve tahrip etmeyi amaçlıyor.

Sudan’daki etnik ve dini ayrımcılığın körüklenerek ülkenin bölünmesinin, İsrail’in uzun süredir güttüğü emellerden biri olduğu biliniyor.

İsrailliler Sudan’da 1950’lerden beri harıl harıl çalışıyor; çatışmaları teşvik ediyor ve Güney Sudan’ın ülkeden ayrılması fikrini dillendirip duruyorlar. Bu siyaset, özellikle Arap dünyasındaki egemen devletlerin etnik bölünmeye uğramasına da etki ediyor.

Darfur için 24 Saat, Darfur’dan Sesler ve Res Publica’nın ortakları ve finansörlerinin kim olduğuna bakarsanız meseleyi tüm açıklığıyla kavrayacaksınız. Bu kurumlar, yalnızca siyonist ve egemen devletlerle saf tutan oluşumlarla sınırlı kalmıyor, destekçiler arasında ABD Dışişleri Bakanlığı’nı bile bulabiliyorsunuz.

Bu ortaklardan biri olan Genocide Intervention’ın yönetim kurulundaki haham Steve Gutow, aynı zamanda Yahudi Kamu İşleri Konseyi’nin (Jewish Council for Public Affairs) de başkanlığını yürütüyor ve Sudan hükümetinin İsrail’i desteklemesi konusunda ısrar ediyor. Gutow aynı zamanda, Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi’nin (American Israel Public Affairs Committee) güneybatı bölge sorumlusu ve Ulusal Yahudi Demokratik Konseyi’nin (National Jewish Demoratic Council) kurucu yöneticilerinden biri.

Genocide Intervention’ın yönetim kurulundaki bir başka isim olan Ruth Messinger ise Amerikan Yahudi Dünya Hizmeti (American Jewish World Service) kuruluşunun başkanlığını yürütüyor ve Barack Obama’nın kurduğu Küresel Yoksulluğa Karşı Kalkınma Timi’nin (Task Force on Global Poverty and Development) de bir üyesi.

Kuruluşun yönetiminde Gutow ve Messinger’a ek olarak, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch, NATO’nun Libya ve Suriye argümanlarını destekleyen propoganda araçlarından biri) yönetim kurulundaki Joan Platt da bulunuyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nü kuran da, 2010’da kuruluşa tam 100 milyon dolar bağışlayan, siyonizmin ağır toplarından George Soros’tan başkası değildi.

Söylemeye gerek yok, George Soros’un Açık Toplum Enstitüsü de elbette Res Publica’nın ortaklarından biri.

Siyonistlerin “demokrasiyi yaygınlaştırma” misyonu üstlendiği ileri sürülen Ulusal Demokrasi Fonu (National Endowment for Democracy) organizasyonu da bir diğer proje ortağı. Ulusal Demokrasi Fonu, yaygınlaştırdığı sahte raporlarla Muammer Kaddafi yönetiminin vahşi uygulamalara imza attığını iddia etmişti. Son olarak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın da ortaklardan biri olduğunu belirtelim. Daha fazla yorum yapmaya gerek yok.

Avaaz’ın kurucularından Ricken Patel, bir başka savaş yanlısı düşünce kuruluşu olan Uluslararası Kriz Grubu’na (International Crisis Group, ICG) da danışmanlık yapmış bir isim. ICG’nin danışmanları arasında İsrailli savaş suçlusu Şimon Peres ve Suudi Arabistan’ın ABD eski büyükelçisi Türki El Faysal gibi isimler bulunuyor, yönetim kurulunda ise yine George Soros’a rastlıyorsunuz.  İsrail eski dışişleri bakanı Shlomo Ben-Ami, ABD eski ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski, İsrail Bankası Başkanı Stanley Fischer, ABD Kongresi eski senatörü ve Dünya Bankası başkanlık danışmanı Matthew McHugh, NATO eski genel sekreteri Lord Robertson, ABD eski dışişleri bakan yardımcısı ve eski Türkiye büyükelçisi Morton Abramowitz ve NATO eski başkomutanı Wesley Clark gibi üst düzey isimler de ICG’nin kadrolarında yer alıyorlar.

ICG’nin başkanı Thomas R Pickering ise ABD adına Birleşmiş Milletler, Rusya, Hindistan, İsrail, Ürdün, El Salvador ve Nijerya gibi ülkelerde elçilik görevlerinde bulunmuş, Hills & Company kuruluşunun ise başkan yardımcılığı görevini yürüten bir isim.

ICG’nin icra kurulu başkanı Louise Arbour, daha önce Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ve Yugoslavya ve Ruanda için kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi savcılığı görevlerinde bulunmuştu.

Bu insanlar krizlerin önlenmesi için ne yaparlar? Hiçbir şey. ICG, aralarında NATO, ABD ve İsrail’in de olduğu destekçilerinin çıkarlarını ileri götürmekten başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen bir kuruluştur.

Res Publica’nın kendi sitesinde yer alan “Hakkımızda” sayfasında Ricken Patel’in Rockefeller Vakfı ve Birleşmiş Milletler için de danışmanlık görevleri üstlendiği görülebilir.

Tıpkı ICG gibi, Res Publica’nın danışma kurulu da finanörler, iktisatçılar ve Başkan Clinton döneminde müsteşar olarak çalışmış kişilerden oluşuyor.

Zalim yalanlar ve duygusal propoganda üzerine bina edilen bu sahte “insani müdahale” konsepti, birbiriyle yakın ilişki halinde olan ve “insan hakları,” “demokrasinin yaygınlaştırılması,” “krizlerin önlenmesi” gibi alanlarda çalıştığı iddia edilen kuruluşlarca desteklenmektedir. Bu konularda duygusal tepkiler vermeden evvel, söylemleri ortaya atanların arkasında kimlerin olduğunu araştırmalıyız. Avaaz’ın son derece ateşli bir başlık attığı “Suriyeli Çocukları Koruyun, Hemen Şimdi!” kampanyası halihazırda 780 bin imzaya ulaşmış durumda. Avaaz gibi, “insan hakları” söyleminin arkasına saklanan Orwell’ci yapılar, iyi niyetli aktivist ve özgürlükçüleri kandırıyor ve onları gerçekte karşı oldukları şeye destek verir hale getiriyor, nihayetinde onları siyonistlerle, neo muhafazakarlarla ve savaş çığırtkanlarıyla aynı safta buluşturuyor. Bu durum, zahiri sağ-sol ikiliğini hiç olmadığı kadar net bir biçimde ortaya koyuyor. Daha da vahimi, bu yolla NATO – Körfez Ülkeleri İşbirliği Konseyi (GCC) – İsrail savaş koalisyonu, amacına bir adım daha yaklaşıyor; bu sefer namlunun ucundaki ise Suriye.

Kaynaklar

(1) Avaaz.org – ‘About Us’

(2) Avaaz Petition: ‘Protect Syria’s Children Now!’

(3) Avaaz Foundation – Form 990: Return of Organization Exempt From Income Tax, 2010

(4) Avaaz.org – ‘Avaaz Expenses and Financial Information’

(5) DarfurianVoices.org – ‘About Us’

(6) ‘Israelis can tell the whole story of Sudan’s division – they wrote the script and trained the actors’ by Fahmi Howeidi

(7) Genocideintervention.net – ‘Board’

(8) HRW.org – ‘George Soros to Give $100 million to Human Rights Watch’

(9) ‘Lies, Damned Lies, and Wikipedia’ by Martin Iqbal

(10) Therespublica.org – ‘About Us’

(11) Crisisgroup.org – ‘Crisis Group Senior Advisers’

(12) Crisisgroup.org – ‘Crisis Group’s Board of Trustees’

(13) Therespublica.org – ‘Advisory Board’