“20 kilometrelik tahliye bölgesinin içerisinde kalan kasaba ve kentler, içinde hiçbir canlı ruhun kalmadığı hayalet şehirlere dönmüş haldeler. Tahliyeden etkilenmeyenler ise evler, dükkanlar ve araçlar. Tahliye emrinin duyurulduğu anı yaşamaya devam ediyorlar. Fukuşima Dai-ichi’de ise durum hala kontrol altına alınmaya çalışılıyor. Başından beri amaçlanan soğuk kapama gerçekleştirilebildi. Fakat en az üç reaktörde kısmi çekirdek erimesi gerçekleştiği için santral ve çevre binalar yoğun bir radyoaktif kirlenmeye uğramış durumda. Radyoaktif sızıntı tehdidi de henüz sona ermiş değil.” Monzurul Huq, Fukuşima’daki durumu işte böyle özetliyordu. Huq’ın ilk kısmını daha önce yayınladığımız analizinin devamını aşağıda bulacaksınız.


İkinci Bölüm

Yazan: Monzurul Huq

Türkçe’ye çeviren: Doğu Eroğlu

Tokyo’da faaliyet gösteren 15 farklı yabancı basın kuruluşundan gelen, gazeteci, fotoğrafçı ve kameramanlardan oluşan 17 kişilik grubumuzla santrale varışımızla birlikte, nükleer santralin durumunu aralıksız gözlemleyen ve temel fonksiyonu ortaya çıkabilecek acil durumlar karşısında çözümler üretmek olan Acil Müdahale Merkezi’ne yönlendirildik. Oval bir masa etrafına sıralanan nükleer enerji uzmanları ve yetkililer durumu değerlendirmeye devam ederken, bir yandan da hükümet kuruluşlarıyla ve Tokyo’da bulunan TEPCO merkezinde görev yapan acil durum müdahale ekibiyle temaslarını sürdürüyorlar. Hem video konferansları gerçekleştirmek hem de santralin kritik alanlarını gözetim altında tutmak için kullanılan iki devasa ekran, enerji santralinin ironik kaderini bize yeniden hatırlatıyor; bir zamanlar bu santral, Japonya’nın başkenti ve etrafına sıralanmış kentlerin enerji ihtiyacını karşılamakla yükümlüydü.

Merkezdeki ilk izlenimimizin ardından, santralin yöneticisi Takeshi Takahashi ile görüşmek üzere başka bir odaya götürüldük. Fukuşima Dai-ichi’nin 53 yaşındaki yöneticisi, şu sıralar Japonya’daki muhtemelen en kritik olan bu sorumluluğu geçtiğimiz yılın Aralık ayında üstlenmiş. Daha önce TEPCO merkezindeki acil durum müdahale ekibinde görev yaptığı için meselenin detaylarına oldukça hakim. Kazaya yol açan gelişmelerin perde arkasını öğrenmek ve TEPCO’nun sürdürdüğü acil durum çalışmalarının güncel durumunu ilk ağızdan öğrenmek için eşsiz bir fırsat yakalamış, hiç bir detayı atlamak istemeyen bir gazeteci ordusuyla karşı karşıya kalan Takahashi, bütün soruları elinden geldiğince samimi bir biçimde cevapladı. Temel görevinin, santralin durumunu kontrol altında tutmak ve bölgede yaşayan insanların evlerine bir an önce geri dönebilmesi için çevreyi güvenli hale getirmek olduğunun altını çizdi. Ancak çevre halkının evlerine ne zaman dönüş yapabileceğine ilişkin sorulara kesin cevaplar vermekten kaçındı, bazı bölgelerde durumun iyiye gittiğini ve yakında vatandaşlara evlerine dönme tavsiyesinde bulunabileceklerini belirtmekle yetindi. Biri 20 kilometrelik insansızlaştırılmış bölgenin bitimine oldukça yakın, diğeri ise bölgenin hemen dışında yer alan iki yerleşim biriminde radyoaktivite seviyesinin yavaş yavaş normalleştiğini ileri sürdü. Kazanın sorumlusu sorulduğunda ise Takahashi herhangi bir yorumda bulunmadı, çalışanı olduğu TEPCO’nun kendini olaydan sorumlu tuttuğunu belirtse de hükümet organlarının yürüttüğü soruşturmanın sürdüğünü anımsattı.

Sıra, hadiseyle ilgili bilgilerin gizlenmesi hakkındaki sorulara geldiğinde, Takahashi TEPCO’nun durumu olanca açıklığıyla kamuoyuna iletmekteki başarısızlığından ve uluslararası kamuoyunun santralle ilgili bilgilerin halktan ve hükümetten gizlendiğine ilişkin iddiaları reddetmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve bu gelişmelerden ötürü özür diledi. Kazanın ardından bir süre etkili iletişimin ihmal edildiğini itiraf etti. Bunlara ek olarak, şu andaki asıl amacının radyoaktif kirlenmeye maruz kalan sıvı ve gaz kütlelerinin santralden dışarıya sızmasını önlemek olduğunu aktardı.

Kısa süren bu görüşmenin ardından sıra, santraldeki öğle yemeği ikramına geldi. Hiçbirimiz, ikram edilen paketli sandviçler ile soğuk içeceklerin radyoaktif kirlenmeye maruz kalmış olabileceğini düşünmedik. Böylelikl, işlerin hayal bile edilemeyecek kadar ters gittiği nükleer santralde öğle yemeği olarak sunulanları geri çeviren olmadı.

Rotasında pek çok farklı noktayı içeren gezimizin ikinci kısmı, öğle yemeğinin ardından başladı. İlkin, diğer reaktörlerdeki sorunların yaşanmadığı, sağlam kalan tek pompanın soğutma işlemi için gereksinim duyulan suyu yakıt çubuklarına iletebilmesi sayesinde soğuk kapama durumuna geçirilebilen 5 ve 6 nolu reaktörlerin olduğu binalara yöneldik. Binalar yeni gibi gözüküyorlardı, felaketten en ufak bir iz bile yoktu.

Members of the media wearing protective suits and masks are escorted by TEPCO employees at Tokyo Electric Power Co.'s tsunami-crippled Fukushima Daiichi nuclear power plant

Reaktörlerin olduğu binalarda ve tesislerin geri kalanında en çok gözümüze çarpan ise devasa depolama tanklarıydı. Felaketten sonra tesisin her köşesine konuşlandırılmış olan bu tanklar, radyoaktif kirlenmeye maruz kalan suların depolanabilmesi için inşa edilmişti. Turumuz boyunca bize eşlik eden TEPCO yetkililerinin bildirdiğine göre, tanklarda şimdiye dek 130 bin metreküp su depolanmıştı. TEPCO’nun tankların sayısını artırarak 40 bin metreküp daha su depolama amacında olduğunu da öğrendik. Uzmanlar, tanklardaki suların radyoaktif kirlenme seviyelerinin birbirinden farklı olduğunu aktardı. Örneğin, felaketten sonra reaktör binalarının zemininden çekilen sular, reaktör çekirdeklerinin ve yakıt çubuklarının soğutulmasında kullanılan sulara kıyasla daha az kirlenmeye maruz kalmıştı. TEPCO yetkilileri, diğerlerine kıyasla daha temiz kalan bu suların, gerekli işlemlerden geçtikten sonra doğaya yeniden salınabileceği konusunda oldukça iyimser ifadeler kullandılar.

5 ve 6 nolu reaktörlere yaptığımız ziyaretin ardından yüksek bir noktaya, zarar gören dört reaktörün de rahatlıkla görülebildiği bir alana götürüldük. Yalnızca 15 dakikalık bir süre için, otobüsten çıkıp felaketten bu zamana dek uluslararası kamuoyunun dikkatini yönelttiği reaktörlere yakından bakmamıza izin verildi. Radyasyon sızıntısını engellemek için 1 ve 2 nolu reaktörlerin üzerleri örtülmüştü. Fakat olayların kontrolden çıktığı ilk üç günde meydana gelen hidrojen patlamalarının çatılarını havaya uçurduğu 3 ve 4 nolu reaktörler oldukları gibi duruyorlardı. Yüksek radyasyon seviyesi hala insanların reaktörlere yaklaşmasına izin vermediğinden, müdahaleler için uzaktan kumandayla kontrol edilen yüksek vinçleri görebiliyorduk. BBC ve CNN’in kamera ekipleri bize tanınan 15 dakikalık sürenin her saniyesini, zarar gören reaktörleri filme almak için kullandılar. Kameramanlara, çok zaman geçmeden deklanşörlerine durmaksızın basan fotoğrafçılar da katıldı. Çevredeki hiçbir şeye dokunmamız hususunda defalarca uyarıldık. Uzmanlar, radyoaktif kirlenmeye maruz kalmış en ufak bir kum tanesinin bile dokunma yoluyla üzerimize yapıştığı takdirde santralden çok uzaklara taşınabileceğini belirttiler.

J-village’a doğru dönüş yoluna geçmemizin hemen öncesinde, otobüsümüz en sonunda bizleri hasarlı dört reaktörün önüne getirdi. Otobüsün camlarından, reaktörlerin uğradığı hasarı gözlemleyebiliyorduk. Her yere dağılmış yamuk yumuk metal parçaları, tsunaminin devasa dalgalarıyla paramparça olmuş kapılar ve ters dönmüş arabalar gözlerimizin önünde öylece duruyorlardı. Tam 3 nolu reaktörün bulunduğu binanın önüden geçtiğimiz sırada TEPCO yetkililerinin radyasyon ölçümü yapmak için kullandığı cihazda bir anda günün en yüksek değeri belirdi; cihaz tam tamına saatte bin 500 mikrosievert değerini gösteriyordu. Böylece çıkışa doğru yöneldik ve bilimsel gelişmenin ortaya çıkardığı şeytani gücü zaptetme mücadelesinin hala sürdüğü, dünyanın en tehlikeli noktalarından birine yaptığımız 3 buçuk saatlik gezimiz sona erdi.

J-village’a geri döndükten sonra ise kimi TEPCO çalışanları ve sözleşmeli işçilerle topluca görüşme imkanı bulduk. 33 yaşındaki Toshiba çalışanı Satoshi Tarumi, 15 Mart 2011’den beri santralde çalıştığını ve bunu kendine yüklediği bir sorumluluk olarak değerlendirdiği için herhangi bir endişe duymadığını belirtti. Çalışanı olduğu ATOX şirketi tarafından santralin deniz tarafındaki çalışmalara katılması ve radyolojik kontrollerde bulunması için santrale gönderilen 38 yaşındaki Yoichiro Kitazato da Tarumi’ninkine benzer ifadeler sarfetti. Ancak Tarumi ve Kitazato’nunkinden farklı seslere de rastladık; felaketten önce santralin halkla ilişkiler departmanında çalışan ancak daha sonra emlak kısmına kaydırılan Saori Kanesaki, TEPCO’yu açıkça eleştirmekten çekinmedi. Kanesaki, daha önceleri insanlara nükleer enerjinin ne kadar güvenli ve muhteşem bir şey olduğunu anlattığını, ancak kazanın sonrasında aynı görüşleri ifade etmesinin mümkün olmadığını söyledi. Nükleer enerjinin reklamını yapmış olmaktan duyduğu üzüntüyü ifade eden Kanesaki, sözlerini “Nükleer enerjinin hala güvenli olduğunu söylesem, yalan söylemiş olurum” diye bitirdi.

Kanesaki kazadan önce Tomioka kasabasında yaşıyordu, yani tahliye emriyle birlikte evini ve sahip olduğu herşeyi terk etmek zorunda kalan bölge sakinlerinden biriydi. İşin aslı, Kanesaki bir zamanlar büyük bir şevkle övdüğü, yerlere göklere koyamadığı nükleer enerjinin kurbanı olmuştu.