Doğu Eroğlu (12 Temmuz 2013 BirGün Gazetesi)
Mısır, 30 Haziran ve sonrasında ülke tarihinin en büyük eylemliliklerine sahne oldu. Yaklaşık 27 milyon kişinin sokaklara indiği protestoların ardından ordu Mursi’yi devlet başkanlığını koltuğundan indirdi. Ancak tüm dünyada darbe kınanırken, Mısır solu asker müdahalesinin halk hareketinin meşruiyetini azaltmadığını belirtiyor. Mısır Komünist Partisi Genel Sekreteri Salah Adli ve dış ilişkiler sorumlusu Ali Suşan, solun darbeye bakışını, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin aldığı yarayı ve siyasal İslam’ın zor günlerini BirGün’e anlattılar.
Seçim kampanyasını demokratik hakların genişletileceği iddiası üzerine kuran fakat Mübarek rejimi kadar otoriter bir yönetim sergileyen Mursi’nin eksi destekçilerini karşısına aldığını ifade eden Adli, “Azınlıklara hiçbir hak tanımayan, siyasal İslam dışındaki siyasi akımları dışarıda bırakan anayasa hevesi, Mursi’nin sonunu getirdi. Daha iktidardaki ilk yılında Mübarek rejiminin neden devrildiğini unuttu. 25 Ocak 2011’de halkın sokaklara inmesiyle birlikte başlayan devrimci durum zaten sona ermemişti. O dönemden beri grevler ve eylemler sürüyordu. Mursi iktidarı Mübarek’in bile yapamadığını yaptı ve Gazze konusunda ABD ve İsrail’in tüm arzularını yerine getirdi. Bundan da önemlisi, kalabalıkların asıl fark ettiği bu rejimin İslami söylemlerinin tamamen bir kurgudan ibaret olduğuydu; İslam’ı Büyük Ortadoğu Projesi’nin Mısır ayağını yürütmek için kullandılar” diye konuştu. Mursi’nin milyonlarca Mısırlının sokağa inmesiyle devrilmesinin ABD ve diğer emperyalist güçlerin çıkarlarını tehdit ettiğini belirten Adli, “Mübarek rejimi resmen devrilir devrilmez müdahale edip Müslüman Kardeşler’e yol veren ABD’ydi. Ama Müslüman Kardeşler’in sermaye sınıfına bile baskı yaptığını, kapitalist ilişkiler ağını yönlendiremeyecek kadar beceriksiz olduğunu görünce geri adım attılar ve reformlar yapması için Mursi’ye baskı yapmaya başladılar. 30 Haziran sürecindeyse ordudaki generallere Mursi’yi devirmemeleri yönünde telkinlerde bulundular; işlerin hala reformlarla çözülebileceğini düşünüyorlardı ama artık çok geçti. Ordu ABD’ye rağmen Mursi’yi devirdi ve ilk defa Mısır Silahlı Kuvvetleri ABD’nin emrinden çıkmış oldu. Mursi devrilmeseydi iç savaş ve dış müdahale ihtimali gündeme gelebilirdi” açıklamasını yaptı. Devrimin gücünü koruması halinde ABD baskılarının süreceğini ve ülke genelinde bir kargaşa ortamı oluşturmak için komploların başlayabileceğini ifade eden Adli, 5 Temmuz’daki ölümlü çatışmaların da ABD, İsrail ve Müslüman Kardeşler ittifakının işi olduğunu, Mısır halkının bu komploya kanmadığını belirtti.
‘Ordu halk iradesini destekledi’
Mısır Komünist Partisi’nden Ali Suşan ise darbe tartışmaları hakkındaki görüşlerini açıkladı. Suşan, “Devrimin barışçıl ve demokratik karakterini sürdüren bir kampanya yapıldı ama Mursi talepleri değerlendirmedi bile. Mursi’yi asker değil, Tamarrud’un imza kampanyasına katılan 22, 30 Haziran’da sokağa inen 27 milyonu aşkın Mısırlı devirdi. Meşruiyeti zedeleyen, insan haklarını alaşağı eden, yasaları tanımayan Mursi’nin kendisiydi. Ordu ve halk, faşist Müslüman Kardeşler rejimine karşı iş birliği yaptı diyebiliriz” değerlendirmesinde bulundu. Geleneksel sol kesimlerin, halkın iradesini destekleyen askeri müdahaleyi olumlu karşıladığını, bir kesiminse asker varlığını hiçbir şekilde onaylamadığını belirten Suşan, ülkedeki sol kesimleri ezber bozmaya çağırdı: “Benzer koşullar 1952’de Nasır’ın yaptığı devrimde de oluşmuştu. Devrim bir askeri müdahale olarak başlamış, sosyal demokrat ve antiemperyalist bir çizgide ilerlemişti. Mursi’ye darbe yapıldığını ve demokratik süreçlerin ihlal edildiğini iddia edenler, aslında Batı’nın ve ABD’nin emperyalist emellerini savunuyorlar. Batılılar olan bitene gözlerini kapatıp Mursi’ye bir darbe yapıldığını, bunun kabul edilemez olduğunu söylüyorlar. Biz Marksistler, vizyonumuzu kısıtlamamalı ve hazır formüllerle hareket etmemeliyiz. Bu bir devrimdir ve sonradan ortaya çıkan Müslüman Kardeşler’in gasp ettiği Ocak 2011 Devrimi’nin devamıdır.”
Siyasal İslam darbe aldı
Devrimin bundan sonra sivil hakların tanındığı, insan hakları odaklı, kadın haklarını önemseyen ve emekçi sınıfların toplumsal taleplerini yadsımayan bir anayasa yapmakla görevli olduğunu belirten Suşan, sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerinin özgürleşmesiyle toplumsal adaletin sağlandığı bir ülke kurabileceklerini söyledi. Suşan, Mısır’daki siyasal İslam’ın da büyük darbe aldığı görüşünde. Ülkedeki siyasal İslam geleneğini Müslüman Kardeşler’in temsil ettiğini, devrimin ABD’nin bölgede diktatörlere alternatif olarak ortaya koyduğu sekter ılımlı İslam rejimini ortadan kaldıracağını ileri sürdü. Suşan, “Siyasal İslam’ın bitmesi için önümüzde uzun, toplumsal ve kültürel bir direniş süreci var. Ama yalnızca Müslüman Kardeşler’in değil, siyasal İslam’ın da bölgede büyük bir darbe aldığını ve toparlanmakta çok zorlanacağını söyleyebiliriz” dedi.