Gazi Mahallesi olayları, Metin Göktepe, Şerzan Kurt ve Uğur Kaymaz davalarında olduğu gibi, Ethem Sarısülük ve Ali İsmail Korkmaz cinayetleri davaları da farklı kentlere taşınarak kamuoyundan kaçırılmak isteniyor
Esra Koçak-Doğu Eroğlu (13 Kasım 2013 BirGün Gazetesi)
Vatandaş desteğinin önlenmesi, basın ve sivil toplum ilgisinin azaltılması için farklı kentlere taşınan davalara, Ethem Sarısülük ve Ali İsmail Korkmaz cinayetleri de eklenmek üzere. İlk duruşmasında salona alınan onlarca çevik kuvvet polisi yüzünden çıkan arbede yüzünden başlayamayan Ethem Sarısülük cinayeti ve 20 Ekim’de ilki görülecek Ali İsmail Korkmaz cinayeti davalarının, “kamu güvenliği” gerekçesiyle farklı şehirlere taşınacağı iddia ediliyor. Hem Sarısülük, hem de Korkmaz ailelerinin avukatları davaların başka kentlere taşınma ihtimalini doğrularken, hukukçu Ömer Kavilli ise dava taşıma geleneğine, “Devlet gideceği yerde devletliğini sağlıyor da, olduğu yerde sağlayamıyor mu?” yorumunu getirdi.
Türkiye siyasi davalarda yer beğenmiyor. Gazi Mahallesi olayları, Metin Göktepe, Uğur Kaymaz, Şerzan Kurt cinayetleri ve daha niceleri. Mahkemeler başladığı yerde değil ailelerden ve olay yerinden uzağa, “kamu güvenliği” gerekçe gösterilerek başka illere taşınıyor. Geçmişte güvenlik gerekçeleriyle farklı kentlere taşınan davalara, bugün Gezi eylemleri sırasında polis memurları tarafından öldürülen Ali İsmail Korkmaz ve Ethem Sarısülük’ün davalarının da eklenmesi gündemde.
Ali İsmail Korkmaz cinayetine bakacak heyet aranıyor
Eskişehir’de 2 Haziran gecesi Gezi eylemleri sırasında 5 polis ve 4 sivil tarafından darp edilen Ali İsmail Korkmaz 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitirdi. 4 polisin yargılanacağı davanın iddianamesi kabul edilip, ilk duruşmanın 20 Ekim’de görüleceği belli olduktan sonra ise davanın “kamu güvenliği” gerekçesiyle farklı bir ile taşınması gündeme geldi. Davaya bakan Eskişehir 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Eskişehir Valiliği ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na birer yazı göndererek duruşmanın kamu güvenliğine tehdit oluşturup oluşturmadığını sordu. Valilik yanıtında, Korkmaz’ın ölümünden sonra kentte artan eylemlere dikkat çekerek, “Eskişehir ilinde marjinal grupların etkin ve örgütlü eylemleri artırma çabaları, bu tür örgütlerle bağlantılı avukatların Ali İsmail Korkmaz davasına da katılarak provokatif davranışlarla adli sürecin normal işleyişini sabote edebileceği ve Eskişehir’in coğrafi konumu itibariyle kolay ulaşılabilir olmasının, ilimizde tertip edilecek muhtemel eylemlere diğer illerden de yoğun katılım olabileceği değerlendirilmektedir” değerlendirmesini yaptı.
Ali İsmail Korkmaz’ın avukatları, Valiliğin yanıtıyla birlikte davanın başka bir ile gönderilmesi ihtimalinin arttığı görüşünde. Korkmaz Ailesi’nin avukatlarından Önder Öztürk BirGün’e yaptığı açıklamada, davanın kamu güvenliği gerekçe gösterilerek başka bir kente alınmasının kuvvetle muhtemel olduğunu belirtti. Kendilerine henüz bir tebliğ ulaşmadığını ifade eden Öztürk, “Davayı görüşecek uygun bir heyet aradıklarını tahmin ediyoruz” diye konuştu. Öztürk’e göre, davanın görüşüleceği il, davaya bakacak uygun heyetin tespitinden sonra belli olacak: “Korkmaz ailesinin avukatı Önder Öztürk: “Davanın güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’den uzaklaştırılacağını, kurumlar arasındaki yazışmalardan biz de tahmin ediyorduk. Fakat ulaşım sorunu dolayısıyla Samsun, Trabzon gibi kentlerin isimleri öne çıkıyordu. Kendimizi daha uzak bir kente hazırlarken Kayseri kararı sürpriz oldu.”
‘Kavga çıkartıp kamuoyunu yönlendirmek istiyorlar’
1 Haziran tarihinde Ankara’daki Gezi eylemleri sırasında, çevik kuvvet polisi Ahmet Şahbaz tarafından öldürülen Ethem Sarısülük’ün davası için de aynı son düşünülüyor. Şahbaz’ın tutuksuz yargılandığı davanın Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde 23 Eylül’deki ilk duruşmasına sivil giyimli çevik kuvvet polislerinin alınması üzerine tartışma çıkmış, Sarısülük Ailesi’nin avukatları duruma itiraz etmiş, salonda arbede yaşanmıştı. Bu gelişmeler üzerine, davaya bakan savcının diğer siyasi davalardakine paralel biçimde, “kamu güvenliği” gerekçesiyle davanın farklı bir ile taşınmasını istediği iddia ediliyor. Sarısülük Ailesi’nin avukatlarından Murat Yılmaz, ilk duruşmadaki olayların kasıtlı olduğu görüşünde. Duruşma sırasındaki gerginliğin, davanın kamuoyu desteğini kaybetmesi için özellikle tasarlandığını belirten Yılmaz, “Yaratılan kargaşayla, davanın farklı bir kente taşınması halinde oluşacak tepkiyi önlemek istemiş olabilirler. Asıl niyet davanın kamuoyu gözünde tarafsızlaştırılması ve suçun gizlenmesidir. Duruşmadaki arbede de bu amaca hizmet etti” ifadelerini kullandı.
Davaların kamuoyundan kaçırılması devlet geleceği
Gazi Mahallesi davası: Mart 1995’te İstanbul Gazi Mahallesi’nde dört kahvehane ve bir pastanenin taranması sonucunda başlayan olaylara çevik kuvvet polisleri ve özel tim birimleri müdahale etti. Olaylarda yaşamını yitiren 17 kişinin 7’sinin polis kurşunlarıyla öldüğünün belirlenmesi üzerine 20 polis hakkında Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava, “kamu güvenliği” gerekçesiyle Trabzon’a taşındı. Trabzon’daki duruşmalar sırasında yapılan protestolarda polis ve halk defalarca karşı karşıya geldi. 27 Şubat’ta görülen 6’ncı duruşma sırasındaki olaylarda Trabzon Emniyet Müdürü, “Burası Adliye Sarayı, sizin eğlence yeriniz değil” diyerek protestocuları yumrukladı. Davaya katılan hukukçular ve destek olmak için Trabzon’a gelen vatandaşların otobüsleri taşlandı.
Metin Göktepe davası: 8 Ocak 1996’da, cezaevinde yaşamını yitiren Orhan Özen ve Rıza Boybaş’ın cenaze törenini izlemek için Alibeyköy’e giden Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe, pek çok kişiyle birlikte gözaltına alındı. Eyüp Kapalı Spor Salonu’nda polisler tarafından ölünceye kadar darp edilen Göktepe’nin cansız bedeni, spor salonunun büfesine terk edildi. Göktepe’nin fenalaşarak duvardan düşerek öldüğünü iddia eden polisler hakkında açılan dava, güvenliğin sağlanamayacağı gerekçesi ile İstanbul’dan önce Aydın’a, sonrasındaysa Afyon’a gönderildi. Göktepe’nin katillerinin yargılandığı duruşmaları ve Gazi Davası’nı takip eden Sınır Tanımayan Avukatlar örgütünden Yves Oschinsky, “Davalar sayesinde devletin baskıcı yüzünü çok iyi hissettik ve Türkiye’nin birçok ilini gezdik. Diyarbakır, Afyon, Trabzon’u ise yakından tanıdık” yorumunu yaptı.
Şerzan Kurt davası: 2010’da Muğla’daki öğrenci olayları sırasında polis kurşunuyla öldürülen üniversite öğrencisi Şerzan Kurt’un katili polis memuru Gültekin Şahin’in yargılandığı dava, Muğla’dan Eskişehir’e gönderildi. Baba Ömer Kurt, Uğur Kaymaz’ın katillerinin beraat ettiği davanın da Eskişehir’de görüldüğünü anımsatarak, “Eskişehir katilleri aklama merkezi olmasın” dedi. Şerzan Kurt’u vuran polis memuru Eskişehir’de görülen davada 8 yıl hapis cezası alırken, Yargıtay kararı bozdu ve katil memur serbest bırakıldı. Davayı izlemek için gelen vatandaşlar, bozkurt işaretleri yapan sopalı bir güruhun saldırısına uğradı, polis ise biber gazı kullanarak destekçileri uzaklaştırdı.
Uğur Kaymaz davası: 21 Kasım 2004’te, Mardin Kızıltepe’de özel harekât mensuplarının sıktığı 13 kurşunla yaşamını yitiren 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın faillerinin yargılandığı dava Mardin’den Eskişehir’e nakledildi. Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi, Kaymaz’ın katilleri hakkında, “Meşru müdafaa sınırları içinde hareket ettikleri” gerekçesiyle beraat kararı verdi. Davaya destek vermek için duruşmayı takip eden vatandaşlar ve Kaymaz’ın ailesi, çivili sopalar kullanan ülkücülerin saldırılarına hedef oldular.
“Amaç güvenlik değil, karar”
12 Eylül davası avukatlarından Ömer Kavilli, siyasi davaların bu şekilde farklı kentlere taşınmasına ilişkin, “Devlet gideceği yerde devletliğini sağlıyor da, olduğu yerde sağlayamıyor mu?” yorumunu yaptı. Hukukta dürüst yargılama ilkesi diye bir kavramın olduğunu hatırlatan Kavilli, yapılanın kanunla hâkimden dava kaçırmak olduğunu ifade etti. “Bu şekilde devlet, güvenlik sağlayamadığını yurttaşlarına itiraf ediyor” diyen Kavilli, davaların taşındığı yerlerde yaşanan linçlere dair de şunları söyledi: “Devlet eskiden beri işlerini tetikçilere yaptırdı. Devletin adalet sağlamak gibi bir derdi yok. Adalet halkın ekmeğidir ve onun için savaşır. ‘Kamu güvenliği’ kavramı içi boş ve kof bir kavramdır. Güvenlik değil, asıl amaç devlet nasıl bir karar istiyorsa onu verecek mahkemeyi bulur.”