Cezaevi operasyonunda jandarmanın yol açtığı hasarın 61 eski mahkûmdan istendiği davada, aralarında kolu kopan Veli Saçılık’ın da bulunduğu mahkûmların tazminat ödemesine karar verildi
Doğu Eroğlu (10 Aralık 2014 BirGün Gazetesi)
5 Temmuz 2000’de Burdur Cezaevine düzenlenen operasyonda kolu kopartılan Veli Saçılık ve 60 kişinin cezaevine verdikleri zararı ve yıkılan duvarın masrafını ödemeleri istemiyle yargılandığı davanın Burdur’da görülen karar duruşmasında, adalet bir defa daha yıkılan duvarın altında kaldı. Burdur 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın karar duruşmasında, jandarmanın Burdur Cezaevine düzenlediği ve incelemelere göre 25 bin 369 TL tutarında hasara yol açan operasyonun bedelinin, 61 eski mahkûmdan alınmasına karar verildi. Operasyona maruz kalan mahkûmlar bu bedeli, 5 Temmuz 2000 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizle birlikte devlete ödeyecek.
‘Kolumu bir kez daha kopardınız’
Operasyon sırasında mahkûmlara müdahale eden kepçenin, duvara sıkıştırarak kolunu koparttığı eski mahkûm Veli Saçılık kararı, “Bu kararla kolumu bir kez daha kopartıp köpeğe yem ettiniz” diye yorumladı. Saçılık BirGün’e yaptığı açıklamada, “Kararı duyunca hâkime, ‘Siz hâkim değil işkencecisiniz’ diye seslendim. ‘Gerekçeli kararımızı bekleyin’ demekle yetindi” değerlendirmesinde bulundu.
‘Burdur operasyonu katliam provasıydı’
22 kişinin ağır yaralandığı 5 Temmuz 2000 tarihinde Burdur Cezaevine yapılan jandarma operasyonu, pek çokları tarafından 19 Aralık 2000 katliamının provası olarak değerlendiriliyor. Saçılık daha önce BirGün’e yaptığı açıklamalarda jandarma kuvvetlerinin operasyon boyunca “prova yapar gibi” hareket ettiğinin altını çizmiş, her eylemlerinden sonra mahkûmların tepkilerini ölçtüklerini vurgulamıştı: “3. Koğuşta 2-3 saat kaldık. Jandarmanın kararlı olsaydı bizi etkisiz hale getirip koğuşu ele geçirebilirdi. Ama bir gaz bombası atıp bekliyor, bir süre yan duvarı deliyor, durup konuşup sonra yukarıdan deliyorlardı. Kendi aralarında demirleri nasıl keseceklerini konuşuyorlardı. Yani bizi hemen ele geçirmekten ziyade prova yapıyor gibiydiler. Ellerindeki kuvvet düşünüldüğünde 3-4 saatte bitirebilecekleri bir direnişi 8-10 saate yaydılar. Tepkilerimizi ölçtüler; atılan gaza ne kadar dayandığımızı, nasıl karşılık verdiğimizi gözlemlediler. 6 ay sonra 19 Aralık’ta yaptıkları katliam için bilgi topladılar.”
AİHM ‘İsyan değil’ demişti
Burdur Cezaevinde isyan çıkarıldığına ilişkin açılan ceza davası zamanaşımına uğramış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise 2011’de aldığı kararda olayların isyan olmadığı değerlendirmesinde bulunmuştu. AİHM Saçılık ve diğer mahkûmların başvurusu hakkında aldığı kararın esas kısmında şu değerlendirmeyi yaparak olayın isyan biçiminde değerlendirilemeyeceğini bildirmişti: “Başvuranlar askerler cezaevine girdiklerinde barikatlar kurduklarını kabul etmişlerdir ancak bunu kendilerini askerlerin saldırılarından korumak için yaptıklarını ileri sürmüşlerdir. Yalnızca bir yıl önce bir başka cezaevindeki bazı mahkûmlar askerler tarafından öldürülmüşlerdi. Bu tür koşullar altında kendilerini askerlerin saldırılarından koruma teşebbüsleri Hükümet’in ileri sürdüğü gibi ayaklanma olarak sınıflandırılamaz. Buna ek olarak, ayaklanma çıkardıkları için cezaevi arkadaşları aleyhinde başlatılan cezai kovuşturmanın, zamanaşımından düşmesi Hükümet’in iddialarının dayanaktan yoksun olduğunu kanıtlamıştır.”