Danıştay’ın durdurma kararları ardından ucu açık bırakılan projelerdeki kapasite artışı meselesinde, yeni tebliğ kümülatif incelemeyi zorunlu kıldı fakat tebliğde yalnızca başvuru usulleri düzenleniyor. Kapasite artışı yoluyla projelerin ÇED süreçleri kamuoyundan kaçırılabilir
Doğu Eroğlu (9 Haziran 2016, Birgün Gazetesi)
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile açılan iptal davalarında yürütmeyi durdurma kararı veren Danıştay’ın Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği inatlaşmasında, Danıştay kararının ardından Yönetmeliğe giren maddelerden biri aracılığıyla projelerdeki kapasite artışlarında bütüncül incelemeye gidildi. Ekoloji Kolektifi ve Çevre Mühendisleri Odasının açtığı davalarda Danıştay, ÇED Yönetmeliğinin bazı maddeleri için iki defa yürütmeyi durdurma kararı vermiş, Bakanlıksa bu maddeleri önce olduğu gibi Yönetmeliğe yeniden sokmuş, ikinci yargı kararı sonrasındaysa bazı maddelerde değişikliğe gitmişti. 9 Şubat’ta değişikliğe uğrayan ÇED Yönetmeliğinde, projelerde denetim esasları ile ÇED süreçlerinde halkın katılımını düzenleyen maddelerde belirsiz ifadeler yer almış, özellikle enerji projelerini ilgilendiren kapasite artışı maddesiyse ucu açık bırakılmıştı. Dün Resmi Gazetede yayımlanan tebliğle birlikte, kapasite artışlarında ‘kümülatif etki analizi,’ yani bütüncül etkilerin incelenmesi uygulaması ilk defa resmileşti. Ancak buna rağmen, kümülatif analiz yapılacak kapasite artış taleplerinin nasıl veya kimler tarafından değerlendirileceği, yeni ÇED süreci yürütülüp yürütülemeyeceği tebliğde belirtilmiyor. Bu belirsizlikle, düşük kapasiteli planlanıp ÇED süreci yürütülen projelerin, sonradan kapasiteleri artırılarak gerçek büyükleri gizlenebilir, yani ÇED süreçleri kamuoyundan kaçırılabilir.
Artışlar ana projeden bağımsız inceleniyordu
Daha önce Danıştay tarafından yürütmesi durdurulan düzenlemeye göre, enerji santrallarını da kapsayan projelerdeki kapasite artışları, ana projenin kapasitesi hesaba katılmadan, ayrı birer projeymişçesine değerlendiriliyordu. Örneğin, 600 Mw kurulu güce sahip kömüre dayalı bir termik santrala 300 Mw’lik yeni bir ünite eklenmek istendiğinde, ÇED Yönetmeliği kapsamında yalnızca 300 Mw’lik yeni projenin doğa ve toplum sağlığına olan etkileri irdeleniyor, 900 Mw’ye ulaşacak toplam kapasitenin getireceği hasarlar hesaba katılmıyordu. Bir başka deyişle, ek kapasiteler başlı başına yeni birer proje gibi değerlendirilip toplam hasar göz ardı edildiğinden, enerji projelerinin etkileri tüm gerçekliğiyle masaya yatırılmıyordu. Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı verdiği 24-1-f bendinin Yönetmelikten çıkmasının ardından, Yönetmeliğe eklenen 27-A maddesiyle bu konudaki düzenlemeler ileride yayımlanacak bir tebliğe bağlanmıştı. Tebliğ ise ÇED Yönetmeliğindeki değişikliklerin yapılmasının 4 ay sonrasında dün yayımlandı.
‘Kümülatif olarak değerlendirilir’
Resmi Gazetede yayımlanan “ÇED Olumlu veya ÇED Gerekli Değildir kararı bulunan projelerde yapılacak kapasite artışı ve/veya genişletilmesi planlanan projelere ilişkin tebliğ” yoluyla, kapasite artışı getirilen projelerde bütüncül analiz ilk defa telaffuz edilmiş oldu. Tebliğe göre, “Planlanan artış veya artışlar toplamı” ÇED Yönetmeliğinin eklerinde belirtilen eşik değere eşit veya bunun üzerindeyse şirketler İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüklerine veya doğrudan Bakanlığa başvuracak. İnceleme ise, “Projelerde kapasite artışı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, planlanan projenin etkileri, mevcut karara [kapasitesi artırılmak istenen proje hakkındaki ÇED Olumlu veya ÇED Gerekli Değildir kararı] esas çevresel etkiler ile birlikte kümülatif olarak değerlendirilir” ilkesine göre yapılacak.
Belirsizlikler daha büyük zararın habercisi mi?
Kümülatif değerlendirme ifadesi tebliğe girmiş olsa da, hukukçulara göre hem bu düzenlemenin bir tebliğ yoluyla gerçekleştirilmesi hukuka uygun değil hem de kümülatif değerlendirme usulünün nasıl işleyeceği belirsiz. Çevre Kanuna göre, ÇED’e tabi projelere dair usul ve esaslar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının çıkartacağı yönetmelikle belirlenebiliyor; dolayısıyla tebliğle düzenleme yapılması Çevre Kanununa aykırılık içeriyor. Öte yandan tebliğde ÇED sürecinin usulü de tanımlanmıyor; yalnızca kapasite artışlarındaki başvuru esaslarını düzenleyen tebliğde kümülatif değerlendirme yapılacak mevcut kapasitesini yükseltmek isteyen projeler için yeniden ÇED süreci işletilip işletilmeyeceğine dair bir ibare yok. Kapasite artışı talebinin nasıl veya kimler tarafından değerlendirileceğine, halkın bu karar alma sürecine katılıp katılamayacağına da tebliğde değinilmiyor.