Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kabul ettiği iddianamede talep edilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Halis Bayancuk ile devlet arasındaki ilişkilerde önemli bir kırılmaya işaret ediyor 

Doğu Eroğlu (11 Kasım 2017 – Diken)

“Türkiye’deki Selefilik” veya “Türkiye IŞİD’i” olgularının kamuoyu algısında maddeselleşmiş bir karşılığı varsa, bu muhakkak Ebu Hanzala veya Halis Bayancuk’un imgesidir. İslam Devleti bağlantılı yapılara karşı güvenlik tedbirlerinin düşük olduğu dönemde pek gündeme gelmeyen, hatta 17-25 Aralık 2013 Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturmaları sonrasında Gülen Cemaatinin gadrine uğradığı yönünde bir söyleşi bile veren Bayancuk, uzun süre makbul bir isim olarak kaldı. Bayancuk 21 Aralık 2014’te, yani İslam Devleti için örgütleme faaliyetlerinin en yoğun gerçekleştiği dönemde Star Gazetesinde yayınlanan söyleşisinde, el-Kaide bağlantılı pek çok soruşturma kapsamında tutuklanıp yargılanmasını, Gülen Cemaatinin yargı ve polisteki varlığına bağlıyordu.

Bayancuk’un bu konumu, Türkiye ile ABD’nin İslam Devleti Karşı Koalisyon konusunda 24 Temmuz 2015’te vardığı mutabakata kadar sürdü. Türkiye’nin İslam Devletine yönelik bombardımanlara katıldığı gün, 13 kentteki eşzamanlı operasyonlarda gözaltına alınanlar arasında Bayancuk da vardı. 7 ay önce Bayancuk’la söyleşi yapan Star Gazetesinin gelişmeyi okuyucularına, “Türkiye’yi tehdit eden o isim gözaltına alındı” ifadesiyle duyurması, değişen konumu da gösteriyordu.

Halis Bayancuk, babası Hacı Bayancuk’un Türkiye Hizbullah’ının etkin figürlerinden biri olmasından ötürü radikal bir çevrede yetişti. 1984’te Diyarbakır’da doğan Halis Bayancuk, imam hatip lisesini de bu kentte bitirdi. Kendi ifadesine göre, o dönemde imam hatip lisesi mezunlarının üniversitelere girişte karşılaştığı katsayı probleminden ötürü eğitim almak için Mısır’a gitti. Doğrulanamayan iddialar arasında Halis Bayancuk’un bir dönem el-Ezher Üniversitesindeki derslere devam ettiği ancak buradaki eğitimi yeterince radikal bulmadığı için eğitimini yine Mısır’da resmi olmayan bir biçimde, Selefi itikadı benimsemiş hocaların bulunduğu mescitlerde sürdürdüğü de bulunuyor.

Türkiye IŞİD’inin yerelleri arasındaki köprü

Hizbullah’a yakın isimler arasında yetişen Halis Bayancuk’un Mısır’da bulunduğu sırada Selefi görüşleri benimsediği varsayımında bulunmak yanlış olmaz çünkü 2006 yılı sonunda Türkiye’ye dönen Bayancuk’un ismi kısa süre içinde İstanbul’daki el-Kaide faaliyetlerine karşı açılan soruşturmalarda geçmeye başladı. 2003 İstanbul Saldırılarındakine benzer biçimde, bir sinagoga yönelik eylem düzenleneceği iddiasıyla 2008’de tutuklananlardan biri de Bayancuk’tu. 15 Mayıs 2009’da serbest kalan Bayancuk, 12 Nisan 2011’de yeniden gözaltına alınıp tutuklandı ancak 24 Ocak 2013’te delil yetersizliği gerekçesiyle tahliye edildi. Bayancuk, 14 Ocak 2014’te Van’da başlatılan ve 6 kente daha uzanan operasyonlar kapsamında bir defa daha tutuklandı. İnsani yardım malzemesi görünümü altında Suriye’ye silah gönderildiği iddiaları da operasyonun odağında olduğundan, Gülen Cemaatiyle ilişkilendirilen operasyon kısa sürede itibarsızlaştırıldı ve Bayancuk da 9 Ekim 2014’te bir defa daha serbest kaldı.

Mısır’dan Türkiye’ye dönüş yaptığı 2006’dan İslam Devleti için Türkiye’de geniş çaplı örgütleme faaliyetlerinin başladığı 2014’e dek Bayancuk’un çalışmaları sohbet toplantıları üzerinden cemaatleşmek, diğer yandan da basılı yayınlar ile çevrimiçi içerikler yoluyla sürekli olarak Türkiye Selefi cemaatine hitap ederek etkin bir figür haline gelmek üzerine kuruluydu. Bayancuk’un İstanbul’da Fatih ve Bayrampaşa’da başlattığı sohbet toplantılarını, 2007’de TevhidDersleri.com internet sitesi izledi. Erişime engellenmesi sonrası TevhidDersleri.tv adresine taşınan sitede, 10 yıllık sürede çekilmiş, neredeyse tamamında Halis Bayancuk’un bulunduğu yüzlerce ders ve sohbet videosunu bulabilmek mümkün. 2011’de çıkmaya başlayan Tevhid Dergisi ise hâlâ bu isimle basılmaya ve internetten çevrimiçi olarak ulaşılabilir olmayı sürdürüyor.

10 yıllık süreçteki yayınlar ve çevrimiçi faaliyetler, Halis Bayancuk’un Türkiye’deki Selefi komünitenin en muteber vaizi olmasını sağladı. Daha yüksek teorik bilgiye sahip Murat Gezenler ile saha faaliyetleriyle bilinen İlyas Aydın’a kıyasla, karizması, hitabet yeteneği ve polemikçi üslubuyla Bayancuk daha geniş kitleler tarafından takip edildi, buna karşın yerel faaliyetlerini de terk etmedi.

Diyarbakır’da ve buradaki faaliyetlerle yakından ilişkili olan Bingöl’deki yapılanmada Bayancuk’un önemli etkisi vardı. Ancak Bayancuk’un Türkiye IŞİD’i ağlarındaki konumu bu iki kentle sınırlı olmanın çok üzerindeydi. 2014’ten itibaren şöhreti artan Halis Bayancuk, büyük etkinliklerde kalabalık kitlelere hitap etmekle kalmadı, yerel yapılanmalar arasında mekik dokuyarak hem yerel yapılanmalar arasındaki iletişimi güçlendirdi hem de ziyaret ettiği yerel hücrelerdeki radikalleşme süreçleri için kolaylaştırıcı rol üstlendi. Öyle ki, Bayancuk ziyaret ettiği kentlerdeki yerel yapılanmaların nüfuzlu isimlerinden izin almaksızın toplantılar düzenleyebiliyor ve bu kentlerdeki Selefi komüniteyle bir araya gelebiliyordu. Bayancuk İstanbul, Diyarbakır, Bingöl ve Konya’ya ek olarak, Tevhid Dergisi bürolarının bulunduğu Van ve Bursa ile halihazırdaki yargı sürecine konu olan Sakarya’da oldukça etkindi.

Devletle ilişkilerde kırmızı çizgileri belirledi

Türkiye IŞİD’inin devletle ilişkilerine dair en açık ifadeleri kullanan isim de Halis Bayancuk’tan başkası değil. İstanbul’da 2015’te kılınan toplu bayram namazı etkinlikleri sırasında konuşan Bayancuk manifestovari söylevinde devletle ilgili her türlü faaliyetin niçin reddedildiğini tek tek açıklıyordu. Türkiye IŞİD’i ile devlet arasındaki ilişkilerin çerçevesini çizen konuşma, Türkiye’deki Selefi komünitesinin basınç noktalarını da özetliyordu: “Bizi gözaltına alıp, ‘Çocuklarınızı okula gönderiyor musunuz?’ diye saçma sorular sormayın. Biz putperest değiliz. Biz Atatürk’ün putunun karşısına çocuklarını dikip, sonra da eve gelip ‘Eşhedü enla ilahe illallah’ diyen münafıklardan değiliz. Biz inanıyoruz ki, putperestlik ve tevhit bir arada olmaz. Gidin Milli Eğitimin amaçlarına bakın. Diyorsunuz ki, ‘Bizim Milli Eğitimden amacımız çocukları laik, demokrat, anayasaya bağlı yetiştirmek.’ Biz de bunu küfür görüyoruz, putperestlik görüyoruz ve bundan dolayı da çocuklarımızı sizin okullarınıza göndermiyoruz. Biz askere gitmiyoruz. Bize, ‘Askere gidiyor musunuz? Askere gitmemenizin sebebi el-Kaide’nin falanca sitede yayınladığı falanca itikattan dolayı mıdır?’ diye saçma sorular sormayın. Biz askere gitmiyoruz çünkü [Arapçasını söyledikten sonra] iman edenler Allah yolunda savaşır, kafirler ise tağutun yolunda savaşır. Öyleyse size ‘tağut’ dedikten sonra nasıl gelip size askerlik yapalım? Biz münafık değiliz. ‘Oy kullanıyor musunuz? Oy kullanmamanızın el-Kaide’nin falanca sitede yayınladığı falanca broşürle alakası var mıdır?’ Eüzübillah! Biz oy kullanmıyoruz çünkü yaratan kimse hükmetme hakkı da ona aittir. Sizlerin yaratıcıyla hüküm konusunda çekişen zavallılar olduğunuza inanıyoruz. Madem böyle, nasıl bizden oy kullanmamızı bekliyorsunuz? Bize böyle sorular sormayın!”

Bayancuk’tan ‘sızma’ ve ‘muhbir’ şikayeti

Özellikle 2017’deki bazı gelişmeler, Halis Bayancuk ile resmi makamlar arasındaki ilişkinin karmaşıklaştığı şüphesini uyandırdı. Bu kuşkuyu doğuran olaylar dizisi, Ankara’nın Etimesgut semtindeki Tevhid Dergisi binasında düzenlenecek etkinliğin tanıtım kampanyasıyla başladı. Üzerinde, 26 Şubat 2017 tarihli toplantı ayrıntılarının ve konuşmacı Halis Bayancuk’un fotoğrafının bulunduğu afişlerin fotoğrafları sosyal ağlarda ve haber sitelerinde yaygınlaşınca tepkiler de gecikmedi. Afişlerin, TevhidiGundem.com internet sitesini yönetenler tarafından kurgulandığı, aslında Ankara’da herhangi bir reklam panosuna bu şekilde bir afiş asılmadığı kısa sürede anlaşıldıysa da tepkilerden ötürü etkinlik Ankara Valiliği tarafından, kamu güvenliği gerekçe gösterilerek iptal edildi. Ankara Valiliğinin etkinlikten birkaç saat önce aldığı iptal kararına Bayancuk, aynı gün yayınladığı videoyla karara sert tepki gösterdi. Kendilerini, Mekke’de müşrikler tarafından tehdit edilen Hz. Muhammed’e benzeten Bayancuk devletin kendilerine, “İstersek size ders yaptırmayız, istersek sizin bütün çalışmalarınıza engel alabiliriz. Ayağınızı denk alın, açıklamalarınıza, derslerinize dikkat edin” iması içeren üstü kapalı bir tehditte bulunduğunu savundu.

Yasaklama kararına tepkisini dile getirdiği videoda Bayancuk, o sıralarda dikkatini çeken bir örüntüden de bahsediyordu. Selefi komünitenin parçası olan şahısların, IŞİD üyeliği gerekçesiyle gözaltına alındığını belirten Bayancuk, gözaltılar sırasında emniyet ve istihbarat birimlerinin bu kişilere muhbirlik teklifi yaptığını ileri sürdü: “Gözaltına alınanlara polis veya istihbarat bir teklifte bulunuyor. Diyor ki, ‘Hocanın [Ebu Hanzala Hoca] cemaatine gidin, bize bilgi aktarın.’” Bayancuk’a göre, polis IŞİD, FETÖ veya PKK tarafından kendisine düzenlenebilecek bir suikastı bahane ederek gözaltına aldığı kişileri korkutuyor ve muhbir olmalarını istiyordu. Bayancuk devletle arasındaki gerilimi açıkça ifade etmekten de çekinmiyordu: “Bana diyorlar ki, ‘Ayağını denk al. Dilersek senin sesini kesebiliriz’. . . Bütün Müslümanların şunu bilmesini istiyorum. Bu son yaşananlardan sonra eğer bana yönelik bir şey olursa, devlet bunu kimin üzerine yıkarsa yıksın fark etmez, bunun devletten ve devletin içindeki bir klikten olduğunu herkesin bilmesini isterim.”

Ancak Bayancuk her ne kadar hedefi olabileceğini düşündüğü bir saldırıyı önceden ifşa ederek kendini korumaya çalışsa da, devletle köprüleri tam olarak da atmadı. Selefi komüniteye yönelik operasyonların, solcular ve Atatürkçü kesimlerin başlattığı kampanyalardan kaynaklandığını ifade eden Bayancuk, iktidarın bu itirazları susturmak için Selefileri hedefine aldığını söyledi ve olası bir uzlaşmaya açık kapı bıraktı: “Müslümanlarla [birlikte] durur, Allah’ın şeriatı için mücadele ederseniz başımızın üzerinde yeriniz var. Ama siz bu laik ve demokrat sisteme hizmet ettiğiniz müddetçe aramızda hiçbir dostluk, güzellik olamaz. Bir defa hayatınızda iktidarda omurgalı olun. Bir defa bu kafirler sizi yönlendirdiği zaman ‘İktidar biziz, siz bizi yönlendiremezsiniz’ deyin.”

Bayancuk planı tutmadı mı?

Bayancuk, etkinlik iptaline verdiği görüntülü cevabın yayınlandığı 26 Şubat 2017 tarihinden 10 gün sonra, 6 Mart 2017’de, İstanbul’daki evinin önünde arabasından inmek üzereyken gözaltına alındı. Ankara’ya götürülen ve 11 Mart 2017’de ifadesi alındıktan sonra 13 Mart 2017’de mahkemeye çıkarıldıktan sonra adli kontrol şartı ve yurtdışına çıkış yasağıyla serbest bırakılan Bayancuk, gözaltı sürecinde karşılaştığı telkinleri şöyle anlattı: “Gözaltı sürecinde dikkatimi çeken şey, ‘Bu üslubu yumuşatsanız; söylediklerinizi, ‘putperest, müşrik, Kemalist’ gibi kelimelerle değil de, yumuşak bir üslupla eleştirilerinizi yapsanız daha iyi olur’ gibi söylemlerdi. Hâkim de aynısını söyledi: ‘Sen fikirlerini konuşabilirsin ama senin fikirlerini anlatman başka bir gruba hakaret etme hakkını vermez sana, burada hakaret var. Sen toplum içinde konuşan bir adamsın. İnsanlar senin söylediklerini dinlediği için söylediklerine dikkat etmek zorundasın. Sen sadece kendi adına konuşmuyorsun. Bir topluluk adına konuşuyorsun.’ [Gözaltı ve yargılamadan] Ben şunu anladım: ‘Konuşurken dikkat edeceksin, dikkat etmezsen başın ağrır.’ Bunun usturuplu biçimde söylenmesiydi. ‘Konferans iptal edildi, ders iptal edildi. Bu anlamadı bizim ne demek istediğimizi. Anladığı dilden anlatalım’ dediler.”

Bayancuk’un bu anlattıklarına bakılarak, devletin Bayancuk aracılığıyla Türkiye’deki Selefi komüniteye daha ılımlı mesajlar iletilmesini sağlayarak bu topluluğun şiddet eylemlerine mesafelenmesini istiyor olabileceği varsayımı yapılabilir. Ancak Halis Bayancuk üzerinde nüfuz edinme planı gerçektiyse bile, 29 Mayıs 2017’de Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla Bayancuk’un gözaltına alınması ve hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen iddianamenin kabulü, bu girişimlerin şimdilik sonuçsuz kaldığını gösteriyor.

Bayancuk’un İslam Devletiyle karmaşık ilişkisi

Bayancuk Star Gazetesindeki söyleşisinde, bir sorgu sırasında polislerden birinin kendisine, “Biz senin el-Kaideci olmadığını biliyoruz, hatta el-Kaidecilerin seni sevmediğini de biliyoruz” dediğini aktarıyordu; polisin bu düşüncesi aslında tümden temelsiz değil. Halis Bayancuk ile el-Kaide arasında 2000’li yıllarda başlayan, Bayancuk’un el-Kaide namına çalışırken bir yandan da yerel bir iktidar oluşturma çabasından kaynaklanan sorunlar, 2014-2015 dönemin İslam Devletinin Suriye ve Irak’taki bölgesel egemenliği sırasında da tekrarlandı. Örneğin İslam Devleti Türkiye Kolu yetkilileri arasındaki 1 Kasım 2014 tarihli bir konuşmada Türkiye’deki Selefi komünitesinden yeterli destek alınamadığından şikayet ediliyor ve “Ebu Hanzala oturmuş hükmetmeye çalışıyor ve kardeşleri Devle’den ayırıyor” ifadeleri sarf ediliyordu.

Bayancuk’un tutuklandığı, Türkiye’ninse İslam Devleti Karşıtı Küresel Koalisyonla ilişkilerini artırdığı Temmuz 2015’ten sonra bu ayrım Türkiye IŞİD’i içinde de ortaya çıktı. Türkiye’deki Selefi komünitesi içindeki çalışmaları süresince Halis Bayancuk’un hep yakınında bulunan İlyas Aydın, bu dönemde Bayancuk’la ters düştü. Temmuz 2015’teki gözaltı dalgalarından önce İslam Devletine gittiği sanılan Aydın, Türkiye’deki Selefi komünite üzerindeki etkisini artırmak uğruna İslam Devletine hicretleri engellediği ve İslam Devletiyle Selefi komünite arasına mesafe koyduğu gerekçesiyle Halis Bayancuk’u sert ifadelerle eleştirmeye başladı. Aydın’a göre, Bayancuk kişisel çıkarlarından ötürü ilk hedef olarak etkili olduğu topluluğu büyütmeyi seçmiş, Temmuz 2015’ten sonra devletin baskısı sebebiyle hitap ettiği komüniteye mensup kişilerin cihat için İslam Devletine gitmesine mani olmaya başlamıştı.

‘Türkiye Emiri’ değil, vaizlerin en etkilisi

Diğer faaliyetleriyle birlikte değerlendirildiğinde, bu görüşme aynı zamanda Halis Bayancuk’un Türkiye IŞİD’i içindeki pozisyonunu da bir anlamda açığa çıkarıyor. Birçok yerel yapılanmayla kendi faaliyetleri yoluyla, Türkiye’deki diğer önemli yapılanmalarlaysa birlikte çalıştığı İlyas Aydın aracılığıyla bağlantı içinde olan Halis Bayancuk’un Gaziantep Yapılanması, İslam Devleti Hudut İdaresi ve İslam Devleti Türkiye Koluyla olan ilişkileri sınırlıydı. Hatta Bayancuk, İslam Devleti için cihat etme sorumluluğunu kendi çıkarları için kullandığına dair eleştiriler de alıyordu. Bu olgular Halis Bayancuk’un, Türkiye IŞİD’i hakkındaki soruşturmaları yürüten savcılıklar, fezlekeleri hazırlayan emniyet birimleri ve basının büyük kısmının önerdiği gibi “İslam Devletinin Türkiye Emiri,” “IŞİD’in Türkiye sorumlusu,” “DEAŞ’ın Türkiye yöneticisi” gibi iş tanımlarına sahip olmayabileceğini düşündürüyor.

İslam Devletinin bürokratik aygıtı da, İslam Devleti toprakları dışında kalan bölgeler için emir belirlenme gereksinimi duymuyordu. İslam Devleti kaynak ülkelerde, kendisiyle ilişkilenmesine izin verdiği yerel yapılanmalarla çalışmayı yeterli buluyor; İslam Devletinin hâkimiyet alanlarının bulunmadığı ülkelerde düzenlenen eylemler içinse İslam Devletinin Emni birimleri devreye giriyordu. Türkiye gibi hem kaynak ülke hem de lojistik bağlamda geçiş ülkesi olan bir örnekteyse kritik görevler İslam Devleti profesyonellerince üstlenildi. Bu pozisyonu Türkiye örneğinde İslam Devleti Türkiye Kolu yetkilileri doldurdu. Başka bir deyişle, İslam Devletinin “Türkiye Emirliği” gibi bir birim oluşturmasına gerek yoktu, dolayısıyla Halis Bayancuk da böyle bir titre sahip değildi.

Bayancuk her ne kadar Türkçe konuşan Selefi şahıslar arasında en şöhretlisi olsa da, Selefi komünite üzerindeki etkisi Selefiliğe ve cihat kavramına giriş için kolaylaştırıcı olmaktan öteye gitmiyor. Halis Bayancuk’un çevrimiçi sohbetlerini veya vaazlarını izleyen kişiler, TevhidiGundem.com veya TevhidDersleri.tv gibi Bayancuk’un ekibi tarafından yönetilen internet siteleriyle iletişime geçerek kendilerine en yakın mescit veya cemaati bulup buralara eklemlenebiliyordu.