Alpu Termik Santralı projesine karşı açılan iptal davasının bilirkişi keşfinde, santral projesini tasarlayan Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) ile projenin uygunluk denetimini yapmakla sorumlu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir ağızdan savunma yapmaya kalkınca davacılar şaşkınlıklarını gizleyemedi

Doğu Eroğlu (29 Ağustos 2018 Diken)

Eskişehir’de, ‘tarımsal üretim potansiyeli yüksek’ olduğu gerekçesiyle, Bakanlar Kurulu kararıyla 2017’de ‘büyük ova koruma alanı’ ilan edilen Alpu Ovası’na kurulmak istenen Alpu Termik Santralı projesinin iptali için açılan davada bilirkişi keşfi geride kaldı.

Projede santral ana ünitesi, kül depolama alanı ve yeraltı kömür madeni olarak öngörülen alanlar, davaya bakan Eskişehir 1’inci İdare Mahkemesi heyeti ve bilirkişiler tarafından incelendi.Reklam

Davacı kurumlar ile davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri ve davaya müdahil EÜAŞ temsilcileri bilirkişi heyetine proje hakkındaki iddia ve gerekçelerini sıraladı.

Keşfin hemen başında proje sahibi ile projenin denetiminden sorumlu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı temsilcileri birlikte savunma yapmaya kalkması şaşkınlık yarattı.

Alpulu yurttaşlar keşif öncesinde Diken.com.tr’ye konuşmuş, tarım ve hayvancılığa dayalı yaşam biçimlerinden vazgeçmek istemediklerini, termik santral projesine karşı olduklarını aktarmışlardı.

Bakanlık ile EÜAŞ’ın ortaklığı alenileşti

Alpu Termik Santralı projesinin iptali için açılan davada bilirkişi keşif yaptı. (Fotoğraf: Doğu Eroğlu)

Alpu Termik Santralı projesine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu’ kararının iptali için TMMOB tarafından açılan dava kapsamında yapılan bilirkişi keşfi, dün saat 11.30 sıralarında Alpu’daki Beyazaltın Köyü’nü de içine alan proje alanında başladı.

Keşfin en enteresan anları da, ilk beyan ve iddiaların dinlenmesi sırasında yaşandı. TMMOB avukatlarının Alpu Termik Santralı projesine verilen ÇED olumlu kararının niçin iptal edilmesi gerektiği konusundaki iddialarını açıklamalarının ardından söz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hukuk müşavirine geçti. Kısa bir açıklamanın ardından, bakanlık müşaviri ile EÜAŞ yetkilileri, birlikte beyanda bulunacaklarını açıkladı.

Bu talebe sert şekilde itiraz eden TMMOB avukatları, iki kamu kurumunun farklı kimliklerle davada yer aldığını, EÜAŞ’ın proje sahibi olduğunu, bakanlığınsa projeyi denetlemekle sorumlu merci olduğunu açıklayarak kurumlar arasında birlikte savunma yapmaya varan organik bağın kamusal denetim ilkelerini ortadan kaldırdığını ve kabul edilemez olduğunu belirtti.

Bu andan itibaren bakanlık hukuk müşavirleri söz almaktan kaçınırken, EÜAŞ adına termik santral projesinden sorumlu yetkililer konuştu.

Tanıdık gerekçe: ‘Sehven’

TMMOB avukatları ile TMMOB tarafından keşif sırasında görüşlerine başvurulan uzman bilim insanlarının ÇED raporunda tespit ettiği hata ve eksikliklere EÜAŞ yetkililerinden çoğu zaman benzer yanıtlar geldi.

TMMOB avukatları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın belirlediği özel formata aykırı biçimde, ÇED raporunun hazırlanmasında hidrobiyolog ve harita mühendisinin yer almadığını, ziraat mühendisinin imzasının da raporda bulunmadığını aktardı. EÜAŞ tarafı özel formatın bakanlık ile yaptıkları görüşmelerde değiştirildiğini, imzanın ise ‘sehven’ rapora konmadığını belirtti.

TMMOB hukukçularına göre, üç ayda hazırlanan ve bakanlığa teslim edilen ÇED raporu, 177 günde onay almıştı. Dolayısıyla üç aylık sürede sahadan flora ve fauna verisi toplamak mümkün değildi. ÇED raporunun hazırlanmasında yalnızca literatürden alınan verilerin kullanıldığı iddiasına EÜAŞ yetkilileri, 2015’ten itibaren bu konuda çalışma yaptıkları, 35 profesörden oluşan bir ekiplerinin olduğu yanıtını verdi. TMMOB hukukçularıysa, ÇED raporlarının ÇED danışmanlık şirketlerinin, ÇED süreci içerisinde yaptığı araştırmalar kapsamında hazırlanacağını, dolayısıyla EÜAŞ yetkililerinin açıklamalarının, ÇED yönetmeliğine uyulmadığının itirafı niteliğinde olduğunu belirtti.

‘Tarım dışı kullanım kararı hükümsüzdür’

TMMOB’nin bilirkişi heyetine sunum yapmak üzere keşif sırasında dinlettiği uzmanlarsa, projenin yer seçiminden ötürü hukuksuz olduğu konusunda ortak bir görüş açıkladı.

Çoğunluk sağlanamadığı için yönetmelik değişikliği yapıldıktan sonra, 30 Ocak 2018’de alınan Toprak Koruma Kurulu kararıyla santral projesinin planlandığı bölgenin tarım arazisi vasfının ortadan kalktığını fakat Danıştay kararıyla bu işlemin iptal edildiği hatırlatıldı. İptal kararıyla birlikte alanın izinsiz, projeninse hükümsüz kaldığını ifade eden uzmanlar, “Proje alanı büyük ova koruma alanı kapsamındadır. Toprak Koruma Kurulu kararı hükümsüz. Dolayısıyla projenin çevresel etkilerini tartışmak bile abestir” yorumunu yaptı. 

EÜAŞ yetkililerine göre Eskişehir’de lüle taşı yok, varsa bile onlar halledecek

İptal davası reddedilirse, Alpu Termik Santralı projesi, tarıma elverişliliğinden ötürü ‘büyük ova’ vasfı da taşıyan bu topraklara kurulacak. (Fotoğraf: Doğu Eroğlu)

Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Can Ayday, dünyanın en önemli lületaşı kaynaklarının da proje sahası içinde kaldığını belirterek, projenin ÇED süreci kapsamında yapılan İnceleme Değerlendirme Kurulu toplantısı sırasında EÜAŞ yetkilileriyle yaptığı konuşmaları aktardı: “Toplantıda EÜAŞ yetkilileri, ‘Köstebek yuvası gibi şeyler var. Onlar maden değil ki! Gözle göründüğü kadarıyla baktık, bölgede lületaşı bulunmadığına karar verdik. Bulursak da sahiplerine veririz’ ifadelerini kullandı.”

Prof. Dr. Ayday’ın bu sözlerini, keşifte bulunan başka EÜAŞ yetkilileri doğruladı.

Özellikle projenin kül depolama alanı olması planlanan, Kozlubel Köyü yakınlarındaki bölgede çok sayıda bulunan lületaşı ocaklarını da kapsayan inceleme sırasında EÜAŞ yetkilileri, “Zaten biz kepçeyle açacağız, bulursak o alanları tıraşlarız. Valiliğe haber veririz, gelir lületaşını alırlar”ifadelerini kullandı.

Dünyadaki işlenebilir lületaşı rezervlerinin neredeyse tamamını barındıran Eskişehir’de, özellikle de Alpu’da bugün hâlâ geleneksel yöntemlerle lületaşı madenciliği yapılıyor. EÜAŞ’ın “Yok” dediği lületaşının ismini verdiği Lületaşı Festivali, 1998 yılından itibaren Eskişehir valiliği tarafından düzenleniyor. Ayrıca kentte Odunpazarı belediyesi tarafından açılmış bir de lületaşı müzesi bulunuyor.

Deneyimli maden mühendisi: Bu yöntemle tüm ova göçer

Kendisi de proje kapsamındaki maden ocaklarının açılacağı Kızılcaören Köyü’nden maden mühendisi İsmet Nural Öztürk, Maden Mühendisleri Odası yetkililerinin isteği üzerine dinlendi.

Öztürk, Alpu Termik Santralı projesine kömür sağlayacak yeraltı madeninde uygulanacak ‘sublevel caving’ (ara katlı göçertme) yönteminde, dolgu yapılmadığı takdirde göçmelere yol açacağını aktardı.

ÇED raporunda dolgu yapılacağına dair bir ifadenin olmadığını vurgulayan Öztürk projenin yeraltı kömür madenciliği ayağı hakkında şu değerlendirmeyi yaptı: “Gidip köylüye, ‘Toprağın altından madeni alacağız, toprağın üzeri size kalacak’ derseniz elbette teşekkür ederler. Ancak bu projeyle çökme olacak, göçüksüz toprak kalmayacak. Dolgu yapılmadığı takdirde, yeraltındaki kömür damarından 12 katlı bina yüksekliğinde bir kesiti çıkartırsanız toprak göçer. Üstelik alınamayan kömür damarları metana ve grizu patlamalarına yol açar. Üst katmanlar çöktükçe, Alpu Ovası’nda tarım yapan çiftçiler tarlalarına adım atamaz hale gelir.”

Madencilik faaliyetleriyle ilgili görüş bildiren diğer uzmanlarsa, ÇED raporunda kömür çıkarılması öncesinde bölgede ‘lokal susuzlaştırma’ yapılmasının öngörüldüğünü aktardı ve bu uygulamanın ovada tarlalarını yeraltı sularıyla sulayan çiftçilerin suya erişimini tamamen ortadan kaldıracağını ifade etti.

Bekletici sebep: Toplumsal davadan tek davacıya

Alpu Termik Santralı projesine karşı çıkanların canını sıkan bir ayrıntıysa bilirkişi keşfi sırasında alenileşti.

Alpu Termik Santralı hakkındaki ÇED olumlu kararının iptali için, aralarında Eskişehir büyükşehir belediyesinin de bulunduğu pek çok kurum ve yurttaş dava açmış olmasına karşındavalara bakan Eskişehir 1’inci İdare Mahkemesi, TMMOB tarafından açılan ilk davada bilirkişi keşfi kararı vermiş, bu keşfi diğer davalar içinse ‘bekletici sebep’ olarak değerlendirmişti. Diğer bir deyişle, bu yolla TMMOB’nin açtığı dava kapsamında bilirkişi raporu hazırlanması ve bu raporun diğer dava dosyalarına da eklenmesi hedeflendi. Ancak bu yöntem yüzünden davacı diğer kurum ve yurttaşlar bilirkişi keşfi sırasında görüş ve beyanda bulunamadı, ilerleyen aşamada da bilirkişi raporuna itirazda bulunamayacak.

Mahkemenin seçtiği bu yöntemin, yani dosyaları birleştirmek yerine tüm davacıları saf dışı bırakıp tek bir davacı üzerinden davayı yürütme kararının sonuçları keşifte ortaya çıktı. Projeye dava açan isimlerden biri olan, Anadolu Üniversitesi’ndeki görevinden KHK yoluyla ihraç edilmiş çevre mühendisi Ozan Devrim Yay, mahkemenin bekletici sebep kararından ötürü keşif sırasında söz alamadı ve yazılı beyanda bulunma isteği de reddedildi.