Eskişehir’de kimsenin istemediği termik santral projesi için yürütülen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci 177 gün gibi rekor bir sürede sonuçlanmış ve santral projesi hakkında ‘ÇED Olumlu’ kararı verilmişti. Kararın iptali için açılan davalar kapsamındaki bilirkişi keşfi bugün (28 Ağustos) gerçekleştirilecek. Yargı denetimi de sonuç vermezse, Alpu Ovası’ndaki tarım arazileri üzerine kurulacak santralın pek çok çiftçi ve besiciyi yerlerinden etmesinin önündeki son engel de kalkacak.

Doğu Eroğlu (27 Ağustos 2018 Diken)

Türkiye’de kamuoyu ile yerel toplulukların çevre ve enerji projelerindeki karar alma süreçlerine katılımlarını düzenleyen ÇED yönetmeliği oldukça uzun bir süredir ‘usulen’ gerçekleştirilen işlemlerin ötesine geçemiyor. ÇED yönetmeliğinin gerçek doğası, yatırımcıların önerdiği projelerin, ilgili bölgelerde doğaya ve yerel topluluklarının yaşayışlarına etkilerini ölçmek ve buna göre projelere izin vermekten ibaret. Çevresel ve toplumsal maliyetlerin projenin sağlayacağı işlevler ile ekonomik faydanın üzerinde olduğu anlaşılırsa projelerin reddedilmesi, ekoloji ve yerel yaşamla uyumlu olduğu belirlenen projelerinse kabul edilmesi gerekiyor. Fakat kamudan özele kaynak transferlerinin en önemli ayaklarından biri enerji santralları ve bu santrallar için devletçe sağlanan, uzun yıllara yayılmış elektrik alım garantileri olunca, ÇED süreçleri de siyasallaşıyor.

Merkezi planlamayla önerilen projelere karşı direnen yerel topluluklar, ÇED sürecinde karar alma mekanizmasına dahil edilmedikleri için (Halkın Katılımı Toplantısı ve İnceleme Değerlendirme Komisyonu gibi ÇED süreci ayaklarında halk görüşünü ifade edebilse de, bu görüşler süreç üzerinde bağlayıcı nitelikte olmadığından şirketler ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bildiğini okuyor) demokratik katılım için çareyi yargıda buluyor. ‘ÇED Olumlu’ veya‘ÇED Gerekli Değildir’ kararlarına karşı açılan iptal davalarında mahkemeler genellikle bilirkişi heyetlerinin ÇED Raporlarını inceleyerek oluşturduğu raporları esas alıyor. Direnen yerel topluluklar şanslılarsa, kaygılarını bilirkişi heyetlerine aktarmayı başarıyor ve yerel mahkemelerden lehlerinde kararlar aldırabiliyor. Bazı durumlardaysa bilirkişi raporlarında projelerin felaket getireceği söylense bile temyiz makamı olan Danıştay, yerel mahkeme kararlarını bozup şirketler ve bakanlıktan yana tavır alabiliyor.

ÇED sürecinde itirazlarına kulak asılmadığından çareyi yargıda arayanlar arasında Alpu ve Eskişehir halkı da var. Elektrik Üretim A.Ş. tarafından, yani bir kamu kuruluşunca planlanan termik santral projesi, tarımsal öneminden ötürü büyük ova ilan edilen Alpu Ovası’nın tümünü etkileyecek. Projeye hem çok önemli bir kısmı tarım ve hayvancılıkla uğraşan Alpu sakinleri hem de kent merkezine yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bir termik santral istemeyen Eskişehirlilerin karşı çıktığı proje, rekor bir hızla ÇED sürecini tamamlamış, Bakanlığa yapılan ilk başvurudan 177 gün sonra santral hakkında ‘ÇED Olumlu Kararı’ verilmişti.

Alpu Termik Santralı Nihai ÇED Raporu Hukuki Değerlendirmesi isimli belgeyi yayınlayan Ekoloji Kolektifi Derneği’ne göre, ÇED Raporu hazırlanmasında uygun personel görev almamış, projeye kömür sağlayacak maden için ayrı ÇED Raporu hazırlanarak entegre proje kuralı ihlal edilmiş, kül analizi yapılmayarak çevresel etkiler belirsiz bırakılmış, bölgedeki araştırmalar için saha verisi kullanılmamış ve sadece literatür taraması yapılmış, santralın kullanacağı su planlanırken ise Eskişehir’in su ihtiyacı dikkate alınmamıştı.

ÇED sürecinde Bakanlığı ikna edemeyen proje karşıtları, şimdi kaygılarını mahkemeye anlatacak. Eskişehir 1. İdare Mahkemesi’nde görülecek davanın ilk etabında, 28 Ağustos’ta bilirkişi keşfi düzenlenecek; hazırlanacak bilirkişi raporu mahkemeye ulaştıktan sonra gerçekleştirilecek bir duruşmanın ardından davada karar çıkacak. Cumhurbaşkanlığının 3 Ağustos’ta yayınladığı 100 Günlük İcraat Programı belgesinde termik santral projesine de yer verilmiş, “Yerli kömür kaynaklarımızın ekonomiye kazandırılması kapsamında; Eskişehir Alpu’da yaklaşık 1.000 MW kurulu gücünde termik santral kurulması için ihaleye çıkılması” ifadeleri metinde yer almıştı.

Alpu’nun geleceğine termik santral gölgesi

Mahkeme süreci öncesinde görüştüğüm Alpu halkı projenin hayata geçirilmesi halinde yaşamlarının geri dönüşü olmayacak şekilde değişeceğinin farkında. Arpa, buğday, pancar, mısır ve daha pek çok ürün eken, kendi ekip biçtiği yemlerle hayvancılık da yapan Beyazaltın Mahallesi sakini Süleyman Özsak, ailesinden devraldığı geçim kaynaklarını sonraki kuşaklara devredebilmenin derdine düşmüş: “Gelecek nesiller yarın bize, ‘Dedem zamanında hiç mi uğraşmamış?’ demeyecekler mi? Yaşam hakkımızı arıyoruz. Santral yapılırsa bu ova bitecek! Bu yeşilliği bir daha göremeyeceksiniz! Termik santrala ‘hayır’ diyorum.”

Özsak ailesine ait 60 dönümden fazla tarım arazisi, inşa edilmesi halinde termik santral proje alanının içinde kalacak.

Alpu Ovası’ndaki santral projesinden en çok etkilenecek bölgelerden biri, santralın ana ünitelerinin inşa edilmesi planlanan Beyazaltın Köyü çevresi. Burada arpa, buğday, pancar, mısır, ayçiçeği gibi pek çok ürün yetiştiriliyor. Yeraltı ve yağmur suları ile yakınlardaki göletten alınan su, çiftçinin sulu tarım yapmasına da olanak sağlıyor. Ancak termik santral projesiyle birlikte yaşanan belirsizlik çiftçiyi şimdiden etkilemiş. Münavebeli ekim yapan, yani farklı bitkileri birbirini izleyen dönemlerde ekerek tarım yapan Alpulu çiftçiler daha ne kadar süre topraklarında çalışabileceklerini kestiremedikleri için ekim takvimi belirlemekte zorlanıyor.

Özsak ailesinden bir başka isim, 78 yaşındaki İsmail Özsak geçimini besicilikten kazanıyor. İsmail Özsak santral projesi hayata geçirilirse tüm faaliyetlerini taşımak zorunda kalacak ancak halihazırda çiftliğini yeniden konumlandırabileceği bir arazisi yok: “Türkiye Cumhuriyetinin Ziraat Bankası var; e işte, bizim orası da Ziraat Bankası! 700 koyun, 400 kuzu, 15 iri sığırımız var. Orası bizim ekmek teknemiz. Orayı kapattılar mı biz bittik! Orası giderse ne yapacağız? Erdoğan’ın yanında koruma duracağız. Alabilir mi bizi koruma?”

Lületaşı arazilerine santral

Beyazaltın köyü ve çevresindeki pek çok çiftçi, belirli dönemlerde geleneksel yöntemlerle yapılan lületaşı madenciliğiyle de uğraşıyor. Kumul bölgelerde kazı yapılarak kimi zaman derinliği 100 metreye ulaşan kuyular açan madenciler, dünyadaki rezervlerinin yaklaşık dörtte üçü Eskişehir’de bulunan, Viyana taşı ismiyle de bilinen lületaşını çıkarıyor. Ancak termik santral projesi lületaşı çıkarılan alanlardaki faaliyetleri de engelleyecek.

Beyazaltın köyü yakınlarındaki lületaşı kuyularından biri (Fotoğraf: Doğu Eroğlu)
Santral projesinin getirdikleri: Arazi spekülasyonu ve vaatler

Alpu sakinlerine göre, termik santral sürecinin başlamasıyla birlikte hayatlarına giren iki şey oldu: Arazi spekülasyonları ve santralla birlikte gelen vaatler. Santral proje alanında kalan arazilerin dönümü için 25 ile 50 bin TL arası ödeme yapılacağı söylentilerinin kahvelerde dillendirildiğini aktaran Süleyman Özsak: “10 bin lirayı bulurlarsa şapkalarını göğe atsınlar. Üç beş kişi rant peşinde koşuyor, geride kalan o parayı alsa bile hayatını nereye taşıyacak? Ben tarlam gitmesin, gelecek nesiller de buraları işlesin istiyorum.”

Arazi spekülasyonlarına ek olarak, santralın getireceği kazanımlar da santral yanlıları tarafından Alpu halkına anlatılıyor. Futbol sahalarının, spor salonlarının ve sosyal tesislerin inşa edileceği, santralda ısınan suyun bölgede kurulacak seralarda kullanılacağı vaatler arasında. Termik santral yanlılarını, madende ve termik santralın yaratacağı istihdam da Alpu köylerindeki işsizliği ortadan kaldıracağı iddiasında. Alpulular ise bu vaatlere itiraz ediyor: “Hep iyi yönleri anlatıldı, hiç kötü bir şey duymadık ki! Ama termik santralların yakınlarında yaşayan dostlarımız telefon açıp, ‘Sakın yaptırmayın!’ diyor. Biz gerekirse spor salonumuzu, futbol sahamızı kendimiz inşa ederiz!”

Bir tarafta ‘temiz ve örnek santral Çan,’ bir tarafta Çatalağzı

Alpululara göre, vaatleri takip eden, ‘temiz ve örnek bir termik santral’ olduğu söylenen, Çanakkale’deki Çan Termik Santralı’na düzenlenen geziler oldu. Santrala karşı çıkan Alpu sakinleri, bu gezilerden önce Çan Termik Santralı’nın çalışmasına ara verildiği ve bölgede temizlik yapıldığı, normalde çalışmayan filtrasyon sistemlerinin devreye alındığı ve bu yollarla termik santralın ‘şirin’ gösterilmeye çalışıldığını anlatıyor. Beyazaltın Köyü Muhtarı Yüksel Girgin de Çan Termik Santralını ziyaret ettikten sonra gazetecilere, “Bakanlık yetkilileri ile birlikte Çanakkale’de kurulan Çan Termik Santrali’ni gezdim. Yeni nesil kurulan bir santral. Alpu’ya kuracakları santralinde böyle olacağını söylüyorlar. Ben orayı görünce ikna oldum”açıklamasını yapmıştı.

Beyazaltın sakini Turan Sabır, santral yanlılarının düzenlediği ‘temiz termik santral gezilerini’ anlatıyor (Fotoğraf: Doğu Eroğlu)

Beyazaltın köyü sakini, emekli madenci Turan Sabır, Çan Termik Santralı’na gerçekleştirilen gezilerin ardından termik santralların gerçek yüzünü görmek isteyen Alpulularla birlikte Zonguldak’ın Çatalağzı ilçesine gidenlerden. Sabır, termik santrallarla dolu Çatalağzı ilçesini şu sözlerle anlatıyor: “Çarşının içi simsiyah duman. Meyve sebze yetişmiyor, hayvan üremiyor… İnsanlar kapılarından dışarı çıkamıyorlar, çarşıda oturacak yer yok. Suyu dahi içilmiyor. Denizde balık bile yetişmiyormuş. Kanser olmuş herkes.” 

Çatalağzı’nı gören Turan Sabır, döndükten sonra Alpu’da pek çok tanıdığıyla tartışmış: “Buradan muhtar götürdü. ‘Çan’da her taraf tertemiz, pırıl pırıldı’ diyorlardı. Ben de onlara, ‘Zonguldak’a gidin de görün!’ dedim.”

Santrala alım garantisi, Eskişehir’in yıllık vergi gelirinin yüzde 79’una eşit

EÜAŞ’ın planladığı projeye, kömüre dayalı termik santralın hem Alpu’da hem de Eskişehir’de yaşamı olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle pek çok kurum ve kuruluş karşı çıkıp davacı oldu. Ancak Greenpeace Akdeniz, termik santral projesinin yaşama yapacağı etkinin yanı sıra kamu maliyesine de büyük bir yük getireceği kanısında. EÜAŞ’ın planladığı termik santral projeleri üzerinden bir projeksiyon oluşturan Greenpeace Akdeniz’e göre, işletmeye geçmesi halinde Alpu Termik Santralı’na 2020-2034 yılları arasında, elektrik alım garantisi kapsamında devlet tarafından yıllık yaklaşık 423 milyon dolar ödeme yapılacak. Bu da, Eskişehir’den toplanan yıllık vergi gelirinin yüzde 79’unun, Alpu’daki termik santral projesi için sağlanacak alım garantisine harcanacağı anlamına geliyor.

Bu tutar açlık sınırındaki 1 milyon 143.275 ailenin bir aylık açlık sınırındaki yaşam maliyetine, 350.938 ailenin bir aylık yoksulluk sınırındaki yaşam maliyetine eşit. Santrala devlet tarafından alım garantisi kapsamında ödenecek bedel, tüm Türkiye’de çalışan asgari ücretlilerin ödediği vergininse yüzde 10’una denk düşüyor. Alpu Termik Santralı’na alım garantisi kapsamında ödenecek yıllık 423 milyon dolarla, 257 adet temel eğitim okulu veya 11 adet 700 yataklı hastane ya da 14 adet opera, tiyatro ve yapısı ile konser salonu inşa edilebilir. Alpu Termik Santral veya 15 yıl süresince ödenecek alım garantisi bedeliyle, toplam kurulu gücü 3.942,1 MW olan güneş enerjisi kapasitesi üç katına çıkarılabilir ve ek olarak 8.455,37 MW kurulu güçte güneş enerjisi santralı kurulabilir.