İlk yayın: 3 Kasım 2011 @ homoinsurrectus.com

Geçtiğimiz aylarda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu defalarca Suriye’ye gitmiş ve Esad yönetimiyle masaya oturmuştu. ABD ve batı ittifakının taleplerinin iletildiği toplantılarda, Türkiye dışişleri yetkilileri aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmemişlerdi.

Uluslarası basında Suriye ile ilgili yürütülen kampanyaya, WikiLeaks belgeleriyle bağlantılı bir şekilde, daha önce yer vermiştik. Son günlerde ise Suriye’den karışık haberler gelmeye devam ediyor. Uluslararası kaynaklar Humus ve Hama’daki operasyonları manşetlerine taşırken, Türkiye basınının bir kısmı ise bölgede her şeyin yolunda olduğunu, günlük hayatın normal seyri içerisinde sürdüğünü aktarıyorlar. Hafta başında Cüneyt Özdemir 5N 1K programı çerçevesinde Şam’ı ziyaret etmiş, Suriye’nin sükunet içerisinde olduğunu ileri sürmüştü. Geçtiğimiz hafta kalabalık bir ekiple Suriye’ye bir ziyaret gerçekleştiren CHP Genel Başkanı Birgül Ayman Güler ise belli bölgeler dışında Suriye’de her şeyin yolunda gittiğini söylemişti.

Bu ön değerlendirme çerçevesinde, dün Washington Post’ta yayınlanan başyazıyı yayınlıyoruz.


Arap Birliği ve Türkiye, Suriye’deki katliamı durdurabilecek mi?

Washington Post başyazısı
Çeviri: Doğu Eroğlu

Amerika artık ekonomik yaptırımları devreye sokmaktan bıktı usandı, NATO ise Libya’da gerçekleştirdiğine benzer bir operasyona girişmeyeceğini açıkladı. O halde Suriye meselesinde çözüm, şimdilik komşulardaymış gibi gözüküyor. Onlara da ne kadar güvenilebileceği şüpheli; Irak şimdiden Beşar Esad diktatörlüğüne yanaşmış vaziyette. Arap Birliği ülkeleri ve Türkiye ise sivillerin katledildiği olayları kınamakta oldukça geç kaldı, harekete geçmekte daha da yavaş kaldılar. Şimdi ise hem Ankara yönetiminin hem de Araplar’ın Esad’a baskı uygulayacağına dair güçlü bir olasılık var. Ortada Obama yönetiminin sevdiği gibi, işlerin arka plandan idare edilebilmesi adına iyi bir fırsat bulunuyor.

Arap Birliği, Çarşamba günü Suriye’nin şiddet olaylarına son vermeyi kabul ettiğini belirtmişti, böylelikle dış müdahale yolu kapanmıştı. Katar’ın başı çektiği birliğin ileri sürdüğü talepler şöyleydi: Tanklar ve askerlerin sokaklardan geri çekilmesi, siyasi mahkumların serbest bırakılması, Arap gözlemcilerin ve yabancı gazetecilerin ülkeye kabulü, muhalefetle görüşmelere iki hafta içersinde başlaması. Şam yönetiminin bu talepleri kabul etmesi, Esad diktatörlüğünün son bulması anlamına gelirdi, doğal olarak istekler yerine getirilmedi. Esad, son zamanlarda Türkiye’den gelen elçilere, Senatör John F. Kerry’ye ve diğer yabancı diplomatlara önemli sözler vermiş, ancak bu sözlerin hiçbirini yerine getirmemişti.

Mantık çerçevesinde akıllara gelen bir sonraki soru, ölümlerin devam etmesi halinde Arap Birliği’nin takınacağı tavırın ne olduğu. Suriye’nin üyeliğini askıya almak uygulanabilecek yaptırmlardan biri. Fakat bundan daha fazla bir yaptırım isteniyorsa, Obama yönetimi ve diğer batı hükümetlerinin yoğun bir lobi faliyetine girişmeleri gerekiyor. Arap Birliği’nin destek vermesi halinde, BM Güvenlik Konseyi’nin daha önce Rusya ve Çin tarafından veto edilen müdahale kararı onay görebilir ve bölgedeki şiddet durdurulabilir. Buna ek olarak, Araplar Suriye’deki sivilleri korumak için uluslararası bir çaba harcayacaklardır, tıpkı Libya’da yaptıkları gibi.

Eğer böylesi bir koruma çabasına girişilecekse, en önemli görev Türkiye’ye düşecektir. Türkiye’nin Suriye ordusundan ayrılan isyancı liderleri sığınma kamplarında barındırdığı konuşuluyor. Başbakan Erdoğan, yıllarca koruyup kolladığı Esad’ın, şiddetin sona ermesi ricasında bulunan Türkiye’yi görmezden gelmesine çok kızgın. Türk hükümeti bir dizi önlemin uygulamaya sokulacağını açıkladı. Türkiye’nin Suriye’ye uygulayacağı ekonomik yaptırımlar, Suriye’deki rejimin iş dünyasından aldığı desteği daha da azaltabilir.

Türkiye, daha önceden rejimden kaçan sivillere ve askerlere temel korunma, barınak ve yiyecek vermeyi kabul etmişti. Bu yetmezse, Suriye’ye topraklarına doğru uzanan bir tampon bölge oluşturulması, bu bölgenin uçuşa kapatılması da gündeme geldi. Suriye’nin saldırgan bir cevap vermesi halinde, Türkiye üyesi olduğu NATO’nun yardımına başvuracakatır.

Başkan Obama ise, Suriye konusunda yakın zamanda görüş alışverişinde bulunduğu Erdoğan ile olan iyi ilişkilerinin keyfini sürüyor. Şu aralar, Esad’ın işlediği suçlar hakkında kararlı bir tepki koyulması için Türkiye’ye baskı yapmanın tam zamanı. Aynı şekilde, ABD her durumda Suriyeli sivillerin korunması için Türkiye’ye yardımcı olacağını da belirtmeli.