Doğu Eroğlu (9 Ocak 2013)

İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu’nun, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 100 Temel Eser listesindeki Fareler ve İnsanlar eserinde ahlaka mugayir ögeler bulmasıyla basılı yayınlardaki sansür olgusu yeniden kamuoyu gündemine geldi.

Eseri inceleyen Komisyon, İnkılap Kitabevi, Sel Yayınları, Varlık Yayınları ve Remzi Yayınevi tarafından basılan farklı versiyonların çeşitli sayfalarında “ahlaki olmayan” bölümler tespit etti ve John Steinbeck‘in kaleme aldığı eserin öğrenciler için sakıncalı olduğuna karar vererek Milli Eğitim Bakanlığı’na sansür talebiyle başvuruda bulundu (Yazının şimdiki kısmı için, basında çıkan haberlerin “biçim” olarak doğru olduğunu varsayalım ve değerlendirmeyi Komisyon sansür talebiyle başvuruda bulunmuş gibi sürdürelim).

İzmir’den gelen sansür talebi üzerine soruları yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ise ortada bir sansür uygulaması olmadığını, kitap inceleme prosedüründe yeni bir sisteme geçtiklerini, Fareler ve İnsanlar eserinin sansürleneceği yönündeki iddiaların da bu değişimi karalamak için ortaya atıldığını ileri sürdü: “Burada sansürle alakalı yapılmış bir işlem yok. Normalde bir veli size mektup yazıp şikayette bulunabilir. Bu kontrol altına alınamaz! Bu şikayet gelince dosyasına girer ve ilgilisine ulaşır. İncelenecek konuda ise ön inceleme yapılır sonra gerek görülürse soruşturma açılır . . . Böyle bir sansür uygulamasının benim bakanlığım döneminde olması mümkün değildir. Talim Terbiye o dönemde kitaplara ideolojik bakıp seçiyordu önceki dönemlerde. Eğer eleştiri yapılacaksa o gün yapılacaktı bugün değil. Bugün biz bu eski sistemi değiştiriyoruz… Bugün bunu eleştirmeleri haklı sayılmaz . . . Zihniyeti değiştiriyoruz. Biz 30 yıldır aynı zihniyetteki kurul üyelerine teşekkür ettik ve gönderdik. Şimdi kurulun çalışma sisteminde modern bir zihniyet kuruyoruz.”

Gerek Fareler ve İnsanlar eserinin sansürlenmesi talebi, gerekse de Ömer Dinçer’in açıklamaları kamuoyunda geniş yer kapladı. Genel ahlaka aykırı bulunduğu için yasaklanması talep edilmiş, Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından yasaklanan veya sansürlenen kitaplara yayın dünyası oldukça aşina. Ancak bu defa talep Muzır Kurulu’ndan değil, İzmir’deki çeşitli okullarda görev yapan öğretmenlerden oluşan yerel bir merciden geldi. İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu‘nun ismi tüm haberlerde geçtiyse de, uygulamadaki bu değişiklik aslında pek de göze batmadı. Sansür uygulamasındaki bu değişimi tek fark eden, Fareler ve İnsanlar eserinin halihazırdaki yayıncısı Sel Yayıncılık oldu. Yayınevinin “Sakıncalı Fareler” başlıklı kamuoyu duyurusunda şu ifadeler yer alıyordu: “Asıl tartışılması gereken sanırız, işleri zaten önlerine gelen kitapları bir gerekçe bularak, kendilerini komik duruma düşürmek pahasına, başlarına iş açmamak adına anlamsız bir rapor yazıp mahkemeye göndermekle yükümlü, bunun için maaş alan ve olumsuzluk  prensibiyle çalışan TC Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu yerine, bir şehirde, İzmir’de, lise edebiyat öğretmenlerinin oturup, bir kitabın iki sayfasını raporlandırarak yasaklanmasını, sansürlenmesini devletten talep etmeleridir.”

Yetki kimde?

Aslında durum, Sel Yayıncılık’ın kamuoyu açıklamasında belirttiğinden çok daha ciddi. 12 Eylül 2012’de Resmi Gazete’de yayınlan iki yeni yönetmelikle, okullarda kullanılan kitapları inceleme yetkisi Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’ndan alınarak ihtiyaç halinde oluşturulacak “panellere” devredildi. Aynı gün yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Yönetmeliği ile Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği, panel kavramını mevzuata soktu. Yönetmelikte, “taslak ders kitabı ile diğer eğitim-araç gereçlerinin incelenmesi ve değerlendirilmesini gerçekleştiren panelistlerden oluşan komisyon” şeklinde tanımlanan paneller, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı (TTKB) tarafından oluşturulan uzmanlar havuzundan, ihtiyaca göre, daha doğrusu incelemeye konu olan eserin biçim ve içeriğine göre atanarak oluşturuluyor. Panelistlerin inceleme/değerlendirme koşullarına katılabilmeleri için aranan nitelikler ise şöyle:

  • TTKB’nin panelist veri tabanına kayıt yaptırmış olmak.
  • Doktora yapmış öğretmenlerin en az 5, doktora yapmamış öğretmenlerin ise en az 10 yıllık mesleki tecrübeye sahip olmaları.
  • Başvuran eğitimci ve uzmanların (öğretmenlik yapmayan) alanlarında en az doktora düzeyinde akademik kariyer yapmaları.
  • TTKB tarafından verilen inceleme/değerlendirme eğitimine katılmış olmak.

Panelist havuzundan bu niteliklere sahip olan uzmanlar arasında, incelenecek eserin niteliğine göre 6 ila 8 kişilik paneller oluşturuluyor ve ilgili eser hakkında olumlu veya olumsuz görüş bildiriliyor. Yönetmelikteki “Her bir panel öğretmenler, alan eğitimcileri/uzmanları, görsel tasarım uzmanları ile dil uzmanlarından oluşur” ibaresi, panelleri oluşturacak uzmanların alanlara göre dağılımını da belirliyor. Panelistler incelenecek eserin Anayasa ve kanunlara uygunluğunu, bilimsel yeterliliğini, eğitim-programıyla olan tutarlılığını, görsel tasarımın öğrenmeyi ve gelişimi destekler yapıda olup olmadığını değerlendiriyor ve bir puanlama yapıyor. Bu puanlamaya göre TTKB ilgili eserin okullarda kullanılmasını kabul ediyor veya etmiyor.

Ancak altının çizilmesi gereken bir nokta var; paneller, yalnızca “taslak ders kitabı ile diğer eğitim-araç gereçlerinin” değerlendirilmesinden sorumlu. Yani okullarda kullanılabilecek edebi eserleri yasaklama veya onaylama gibi bir yetkiye sahip değiller.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer açıklamalarında her ne kadar TTKB’yi ilgilendiren değişikliklerden bahsediyorsa da, ne Fareler ve İnsanlar hakkında yapılan incelemede, hem de derste Şeker Portakalı eserini okutan öğretmen hakkında açılan soruşturmada TTKB’nin ve yeni düzenlemeyle oluşturulan panel sisteminin parmağı yok. Şeker Portakalı‘nı dersinde okutan  İstanbul Bahçelievler’deki Behiye Doktor Nevhiz Işıl İlköğretim Okulu’nda görevli Türkçe öğretmeni hakkındaki soruşturmanın, doğrudan Başbakanlık İletişim Merkezi’ne yazılan bir şikayet mektubu sonrasında başlatıldığı iddia ediliyor. İzmir’de de durum farklı değil; Fareler ve İnsanlar hakkında yapılan incelemenin ulusal basında yer bulmasının ardından açıklamalarda bulunan İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Vefa Bardakçı, 13 Kasım tarihinde bir öğrenci velisinden gelen “müstehcen içerik” şikayeti üzerine inceleme başlatıldığını, sansür uygulanması gibi bir durumun söz konusu olmadığını söyledi. Eserin Milli Eğitim Bakanlığı’nca belirlenen 100 Temel Eser listesinde olması sebebiyle incelendiğini belirten Bardakçı, Komisyon’un tespitlerinin Bakanlığa iletildiğini söyledi.

Bardakçı’nın “Komisyon” diye andığı birim, ne olduğu, işlevi ve yetkisi tam olarak anlaşılamayan İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu’ndan başkası değil. Çevrimiçi kaynaklar araştırıldığında başka hiçbir ilde kayıtlara geçmiş bir “Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu” bulunmadığı, bahsi geçen kurumla ilgili tüm bilgi kaynaklarının 2 Ocak tarihinden sonra ortaya çıktığı görülüyor. Bu isimde bir komisyon, Milli Eğitim Bakanlığı mevzuatında da yer almıyor. Bu durumda komisyonun bu şikayet üzere oluşturulduğu varsayımını yapmak çok da yanlış olmayacaktır.

İzmir İl Milli Eğitim Şube Müdürü Mehmet Ceran, Konak Hâkimiyet-i Milliye İlköğretim Okulu Müdürü Tarık Uğur, Konak Mithatpaşa Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi edebiyat öğretmeni Faruk Öz, Gaziemir Kipa 10. Yıl Lisesi öğretmeni Hüseyin Helva ve Buca 85. yıl Anadolu Lisesi edebiyat öğretmeni Cihan Celep‘ten oluşan komisyonun, TTKB’ce uygulanan panel sisteminden farklı olduğu görülüyor. Panel sisteminin şart koştuğu görsel tasarım ve dil uzmanları komisyon kadrosunda bulunmadığı gibi, komisyon TTKB panellerinin sayı kıstasını da yerine getirmiyor; paneller en az 6, en çok 8 kişiden oluşurken, İzmir’deki komisyonun yalnızca 5 üyesi var.

Eldeki tüm bu verilerden şu sonuçları çıkarabiliriz:

  • İzmir’de kurulan komisyonun herhangi bir geçerliliği veya yetkisi yok. Yani basında yer alan “Fareler ve İnsanlar sansürlenecek” türündeki başlıklar gerçeği yansıtmıyor (şimdilik).
  • Komisyon İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından, birime gelen bir şikayet üzerine kuruluyor. Müdürlük, soruşturmaya gerek duymayabilir, böyle bir komisyonu hiç kurmayabilirdi. Ancak Fareler ve İnsanlar’ın MEB’in 100 Temel Eser listesinde olduğu bilinmesine karşın komisyon eseri inceledi ve “sakıncalı içerik” tespit etti. İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’nün, yetkisi olmamasına rağmen, böyle bir incelemeyi neden yaptığı belirsiz.
  • Bakan Dinçer, sansür iddialarına karşı TTKB yönetmeliğinde yaptıkları değişikliklerin kimilerince hoş karşılanmadığını belirtmiş, “Orada uzun yıllardan beri var olan değerlendirme sistemini biz değiştirdik. Onun yerine son derece modern, dünyanın bu anlamda kullandığı yeni bir yöntemi uygulamaya koyduk. Buradaki görevli öğretmenler okullarına geri döndüler. Acaba tam bu süreçte, sansürle ilgili dedikoduların yapılması Milli Eğitim Bakanlığı’nın bunun üzerinden yıpratılmaya çalışılması sizce tesadüf mü? Sadece bu kadar soruyorum. Bana göre çok anlamlı bir süreçten geçiyoruz” demişti. Olayın TTKB ile hiç mi hiç ilgisi yok. Bakan bu açıklamaları hedef saptırmak için mi yaptı?
  • Bakan’ın dediği gibi TTKB’nin panel yapısına baktığımızda, panellerin yalnızca taslak ders kitapları ile diğer eğitim araç-gereçlerini değerlendirmeye yetkili olduğunu görüyoruz. Paneller edebi eserleri değerlendiremediği gibi, 100 Temel Eser listesine bir müdahalede de bulunamıyor.
  • Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı kuruluşların, ilk ve orta dereceli okullarda okutulması yasaklanmış edebi veya bilimsel eserler listesi yok. Yasaklar mevzuat üzerinden değil, uygulamalarla sağlanıyor. Böylece Milli Eğitim Bakanlığı’nın Fareler ve İnsanlar eseri hakkında alabileceği en ağır yaptırım kararının, 100 Temel Eser listesinin dışında bırakma olabileceği görülüyor.
Sonuç yerine

Yani endişeye mahal yok; Türkiye’deki nihai sansür otoritesi, hala Bakanlar Kurulu ve mahkemeler. Başbakanlığa bağlı çalışan Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu‘nu da unutmamak gerek. Kurul’un herhangi bir internet sitesi olmamasından ve hatta Başbakanlığın teşkilat şemasında bile gizli tutulmasından, bahsettiğimizin gizli bir kült olduğunu düşünmeyin. 1927’de çıkartılan kanunla oluşturulan birim, çalışmalarını tüm hızıyla sürdürüyor.

Her ne kadar 3. Yargı Paketi gereğince mahkemelerce alınmış toplatma, yasaklama, dağıtım ve satışın engellenmesi kararları geçersiz hale gelse de, sansür mekanizmaları çeşitli yollarla devam ediyor.