Doğu Eroğlu (24 Haziran 2013 BirGün Gazetesi)
Türkiye’nin çeşitli noktalarındaki mahalle ve semtlerde toplanan, yüzü aşkın forumda her akşam gündeme gelen konulardan biri Türkiye’deki parlamenter seçim sistemi, yani ülke barajlı d’Hondt sistemi. Bu sistemde genel seçimlere giren partilerin parlamentoda temsil edilebilmesi için yüzde 10’luk ülke barajını aşmaları, ülkedeki tüm seçmenlerin en az yüzde 10’luk bir kısmının oyunu almaları gerekiyor. Yüzde 10’luk ülke barajı pek çok partinin aldığı oyların meclisteki sandalye dağılımını değiştirmezken, seçmenlerin önemli bir kısmı ise verdikleri oyun meclis iradesine etki edebilmesi namına, mecliste yer almasına garanti gözüyle baktıkları siyasi partilerle uzlaşma yoluna gidiyor; bir başka deyişle pazarlık etmeyi tercih ediyor. Türkiye’deki temsili demokrasi, ABD’yle özleştirilen iki partili meclis yapısına giderek daha çok benzerken, seçmenler bu düzenin açıklarını kollamaya, seçim ittifakları veya bağımsız adaylara yönelmeyi deniyorlarsa da, barikatı aşmakta zorlanıyorlar.
Oysa son günlerde toplanan mahalle meclisinin, diğer adıyla forumların böyle bir derdi yok; İstanbul, Ankara, Bursa, Eskişehir, Antalya, İzmir, Adana, Samsun ve pek çok ilde toplanan forumlarda toplum doğrudan demokrasiyle tanışıyor. Pazarlık ve uzlaşı sonucunda parlamentoya göndereceği ve büyük olasılıkla hiçbir zaman tanışma olanağı bile bulamayacağı vekillerin kimler olacağını tartışmak yerine, düşündüklerini bizzat ifade eden, kendi mahallesinin sorunları hakkında tartışan ve çözüm önerileri ortaya koyan, ulusal sorunları değerlendiren ve kampanyalar düzenleyen yeni bir yurttaş tipi ortaya çıkıyor. Türkiye’deki park forumları, son yıllarda dünyada oluşan toplumsal hareketlerden de bağımsız değil. Oluşum ve yaygınlaşma hızı bakımından emsallerinden daha önde gözüken Türkiye’deki doğrudan demokrasi hareketi, biçim ve yöntemler bakımından Yunanistan, ABD, İspanya ve İtalya’daki hareketlerden de besleniyor. Yunan şehir devletlerinden bu yana inişli çıkışlı macerasını sürdüren doğrudan demokrasi hareketinin güncel örnekleri şunlar:
Yunanistan: Atina’daki Syntagma Meydanı’ndan yapılan, doğrudan demokrasi için parklarda toplanma çağrısı, kısa sürede tüm ülkeye yayıldı. Neo-liberal kemer sıkma politikalarını, iş güvencesizliğini ve işsizliği protesto edenler, parklardan aşağıdan siyaset çağrısı yapmaya başladılar. 2008’deki ayaklanmadan beri sokakları terk etmeyerek, iktidara her gelen hükümeti yeni bir siyaset inşa etmeye zorladılar. Yunanistan’daki “öfkeliler,” 2009’daki seçim mağlubiyeti sonrası koltuğunu devreden Karamanlis’ten sonra 3 başbakan daha eskittiler.
Occupy hareketi: Bireyler yerine gücünü holdinglerden, sermaye sahiplerinden alan hükümetlere karşı New York’ta sokaklara inen binler, tüm dünyayı kamusal alanları işgal etmeye ve doğrudan demokrasi uygulamaya çağırdılar. New York’ta kurulan ve ABD’nin kalanına da yayılan halk meclisleri, kararlarını oy birliği yöntemine göre aldılar: Toplantıya katılan her birey bir oya sahipti ve bir kişinin veto ettiği bir öneri bile kabul edilmiyordu. Böylelikle tüm katılımcılar birbirlerini ikna etmek için diyalog yolunu kullandılar ve bu etkileşim süreç boyunca farklı meclis ve kentlerin birlikte hareket etmelerini sağladı. ABD’deki hareket en geniş etkiyi ise İspanya’da yarattı; Wall Street eylemlerinden önce zaten başlamış olan İspanya halk hareketi, siyasi sistemde radikal dönüşüm talepleriyle meydanlara indi. ABD ve İspanya’da olgunlaşan forum içi iletişim yolları (El hareketleriyle ifade edilen aynı fikirde olma veya itiraz ifadeleri), Türkiye’deki parklarda da kullanılıyor.
Movimento 5 stelle: Beppe Grillo tarafından İtalya’da bir internet bloğu olarak başlatılan 5 Yıldızlı Hareket, saf bir doğrudan demokrasi örneği olmasa da, tamamen internet üzerinden kullanılan halkoylarıyla şekillenen bir partiye dönüşmesi hasebiyle önemli. Kısa zamanda organize olarak katıldığı genel seçimlerde yüzde 25 oy alarak senatoya 58 temsilci sokmayı başaran oluşum, “yüzde yüz şeffaflık ve dürüstlük, sıfır önyargı” şiarıyla hareket ediyor. Tüm kararların ve partinin meclise göndereceği temsilcilerin internet üzerinden güvenoyuna tabii tutulduğu partinin merkez binası veya şubesi yok.
Parklar neyi değiştirecek?
Tüm bu deneyimler, Türkiye’deki doğrudan demokrasi deneyiminin ortaya çıkışına ve günler ilerledikçe kendine has yeni yöntemler oluşturmasına katkı verdi. Ama hepimizin merak ettiği en önemli meselelerden biri, park forumlarının bundan sonra Türkiye siyasetine nasıl etki edeceği. Bu belirsiz meseleyi, dünyadaki güncel doğrudan demokrasi arayışlarını takip eden yazar Foti Benlisoy BirGün’e değerlendirdi. Son yıllarda Arjantin, Yunanistan ve İspanya’da devam eden sürecin Türkiye’de de başladığını belirten Benlisoy, hareketin Türkiye’de de yerel bağlamda önemli etki yaratabileceğini düşünüyor: “Halk meclisleri, toplumsal mücadelelerin farklı anlarında ortaya çıkarak hareketi yerelleştiriyor. Türkiye’de yaşanan için bir doğrudan demokrasi denemesi demek doğru olur; meclisler henüz olgunlaşabilmiş, şeklini ve yöntemlerini belirleyebilmiş değiller. Hepimiz öğrenme aşamasındayız. Aracısız kolektif karar alma aşamalarına doğru atılan bu çabayı abartmamak, bir yandan da küçümsememek lazım. Hiç beklemediğimiz kesimler kendi siyasal sözlerini söyleme ve ortaklaşma yoluna gittiler. Sonuç her ne olursa olsun, bu hareket bir sonraki döneme olumlu bir miras olarak kalacaktır. Kritik olan, bu forumların yerel meselelerle bağlantılı, talep ve ihtiyaçları gözeten yerel doğrudan karar alma organları biçiminde örgütlenmesi. Bu başarılır, halkın yakıcı meseleleri gündeme gelirse önemli kazanımlar sağlanabilir.”
Hobson seçimi değil halkın tercihi
Parlamenter seçimlerin bir “Hobson seçimi,” yani seçmenin eşitler arasındaki adil bir seçime katılmasından ziyade, ileri sürülen birkaç seçenek içinden birini tercihe zorlanması haline dönüştüğü günlerde ortaya çıkan doğrudan demokrasi çözümü, Türkiye için yeni bir yolun kapısını aralıyor. İstanbul, Yeniköy’deki foruma yapılan saldırı, pek çok forumun ise sivil polislerce göz hapsine alınmış olması, hükümetin ve güvenlik güçlerinin forumların olası etkisi hakkında endişeli olduğunu ortaya koyuyor. Anaakım partilerin söylem ve siyaset bağlamında gittikçe birbirine benzediği, karşıt görüşler geliştirenlerinse seçeneklere dâhil edilmediği, birilerinin “Ne kadar beğenmesen de bunlardan birini seçeceksin, yoksa yaptığın seçim manasız olacak” demeye getirdiği şu sıralarda, Türkiye’nin gelecekteki siyasetine artık “parklar” da etki edecek.