Mısır, Mursi’nin devrilmesiyle birlikte iki yıl önce bulunduğu noktaya ve eski rejimin tam da istediği konuma geri döndü.
The Guardian, Başyazı (4 Temmuz 2013 BirGün Gazetesi için Türkçeleştiren: Doğu Eroğlu)
Eğer Mısır ordusu askeri bir darbe yaptığını gizleme niyetindeyse, oldukça kötü bir iş çıkarttıkları söylenebilir. General Abdülfettah el Sisi, Muhammed Mursi’nin adını bile anmadan, açıklamasını yaptığı andan itibaren geçerli olmak üzere, Mısır’ın demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş ilk devlet başkanını görevden aldı ve geçiş sürecinde devlet başkanlığı koltuğuna oturmak üzere anayasa mahkemesi başkanını görevlendirdi. Adli Mansur’un kim olduğunu Mısır’da kimse bilmiyor. Yine de Mansur bundan böyle anayasayı yazacak ekibin yüzü olacak; daha doğrusu faaliyetleri arka planda yürütecek kişileri gizleyen bir kamuflaj olacak.
General Sisi başkanlık ve parlamento seçimlerinin yenilenmesi ve anayasanın gözden geçirilmesi için bir panel toplanması gerektiği çağrısında bulundu ancak bir takvim belirtmekten kaçındı. Cuntanın yanında saf tutan politik ve dini liderlerden medet ummanın da imkânı yok: Kahire’deki İslami eğitimin en yetkili ismi El Ezher Şeyhi El Tayyip ve Selefi Nur Partisi, yeni anayasa için yaptıkları şeriat yorumu yüzünden Müslüman Kardeşler ile seküler ve liberal kesimleri karşı karşıya getiren çatışmaların sorumlularıydılar. Artık diğer tarafa geçtiler; bundan böyle onların köktenci din yorumları yeni rejimin sorunu olacak.
Bu yeni rejim özgürlükçü değil. İktidara gelir gelmez yaptıkları ilk şey, Müslüman Kardeşler destekçilerinin düzenlediği eylemlere yer veren beş televizyon kanalını kapatmak oldu. El Cezire’nin Mısır’daki şubesi olan El Cezire Mısır’ın merkezi basıldı ve kurumda çalışan gazeteciler tutuklandı. General Sisi’nin açıklamalarından kısa süre sonra konuşan muhalif lider Muhammed El Baradey, 2011 devriminin yeniden başladığını söyledi. Tahrir Meydanı’nda sevinç kutlamaları yapıldı. Ancak bu defaki devrim kısa ömürlü olabilir; Mısır’da gerçekte olan şey, ülkenin iki yıl önceki haline geri dönmesinden başka bir şey değil. Mursi’nin gitmesiyle birlikte eski rejim tam da olmak istediği noktaya dönmüş oldu. Artık devlet başkanlığı seçimini kaybeden Ahmet Şefik’in sürgünden dönüşü an meselesi.
Açık konuşalım. Mursi, iki yıl önce Hüsnü Mübarek’i deviren kitlelere verdiği temsiliyet sözünü tutmayı başaramadı. Geçici birlik hükümeti önerisinde bulunup anayasanın yeniden yazılmasını teklif ettiğinde artık çok geçti. Kurucu Meclis üyelerinin yarısı istifa etmişken, Anayasa gibi temel bir metnin hazırlanmasında baskı yoluna gidilmemeliydi.
Muhalefetin bu çalışmalara katılmayı en başından beri reddettiğini belirten Mursi’nin geçerli kanıtları vardı. Fakat yine de onların katkıları olmadan yola devam etmemeliydi. Hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalmalı, özellikle polisin eylemleri karşısında bu ilkeyi her daim uygulatmalıydı.
Bunlar yapılmış olsaydı bile, önceki gece yaşananlar, Mısır’ı bu sürece iten faktörlerden çok daha temel bir noktaya işaret ediyordu. Ne yaşanmışsa yaşansın, Mısır’ın ilk seçimle işbaşına gelen devlet başkanının görevden alınması, başkanlık, parlamento ve anayasa referandumu seçimlerine katılanların oy haklarının bu yolla görmezden gelinmiş olması bambaşka bir olgudur. Kabul, bu yeterince olgunlaşmamış kurumların hepsi dünya hükümetlerince ve insan hakları kurumlarınca uluslararası standartlara uygun davranmamakla eleştiriliyor ve ağır suçlamalara hedef oluyorlardı. Mursi ise demokrasinin seçim sandığından daha fazlası olduğuna ilişkin söylemlerini her fırsatta yineliyordu. Peki, hangi standart iktidarın yalnızca barışçıl ve demokratik yollarla gerçekleştirilen seçimler yoluyla el değiştirebileceği ilkesinden daha önemli olabilir? Son yaşananlarla bu ilke çöpe atıldı…
Askeri darbenin tek bir faydası oldu. Kimin nerede durduğu açık ve net bir biçimde anlaşılmış oldu. Liberaller, ulusalcılar, Selefiler ve Koptik Kilisesi Mısır’daki düzelmemiş ve düzeltilemez derin devletle bir olmayı seçtiler. Devrik Müslüman Kardeşler ve diğerleri, İslamcı ideolojiden çok daha meşru ve kuvvetli bir gaye edinmiş oldu. Artık anayasal demokrasi için savaşan onlar. Bundan böyle mağduru oldukları asker ve polisin günahlarını örtbas etmekle suçlanamayacaklar. Mursi evinde polis ve haydut çetelerince tutuklandı. Böyle bir atmosferde seçimlerin gerçekleştirilebileceğine kim inanır? Bu gelişmelere rağmen tek çözüm, her kesimin destekçilerinin tutuklanma korkusu yaşamadan sokağa inip taleplerini ifade edebileceği bir ortamda seçimlerin gerçekleştirilmesidir. Ancak Çarşamba akşamı bu ihtimal oldukça uzak gözüküyordu.