Doğu Eroğlu (7 Ağustos 2013 BirGün Gazetesi)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ülkelere göre yayınladığı istatistikleri güncelledi. Güncel göstergelere göre Rusya, ülkeden gelen 22 bin 350 başvuruyla zirvede yer alırken, Türkiye AİHM’de bekleyen 13 bin 758 başvuruyla, 14 bin 250 bekleyen dosyayla ikinci sırada bulunan İtalya’nın ardında üçüncü sırada yer aldı. Türkiye 2012 yılında görüşülüp karara bağlanan dosya sayısında ise İtalya’yı geride bıraktı. AİHM, Türkiye hakkında 2012 yılı içinde 123 karar verdi. Hakkında karar çıkan 123 dosyanın 117’sinde AİHM hâkimleri, Türkiye devletinin imza attığı en az bir hak ihlali tespit etti. Böylelikle Türkiye, hakkında verilen 134 kararın 122’sinde en az bir hak ihlali tespit edilen Rusya’nın ardından, 2012 yılı itibarıyla AİHM nüfuz alanındaki en sorunlu ikinci ülke olarak kayıtlara geçti.
AİHM’in Türkiye hakkında 2012 yılında verdiği kararlar arasında önemli davalar olduğu gibi, verilen bazı kararlar Avrupa için de içtihat niteliğindeydi.
Biber gazı silaha dönüşebilir
AİHM’in karara bağladığı başvurular arasında polis şiddetine ilişkin şikâyetler ön sıralarda yer aldı. Öğretmenlik yapan KESK üyesi Ali Güneş, 2004’teki NATO zirvesi sırasında yapılan gösterilere katıldığı sırada polis müdahalesiyle karşılaşmış, polisler Güneş’in yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkmıştı. AİHM, biber gazının 1993’te yapılan uluslararası antlaşmalarla kimyasal silah kapsamında değerlendirilmediğini ancak biber gazının yakın mesafeden ve yoğun olarak sıkılması halinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kötü muamelenin yasaklanmasıyla ilgili 3’üncü maddesinin ihlal edilebileceğine hükmetmiş, başvurucu Ali Güneş’i haklı bulmuştu.
Vicdani ret haktır
Türkiye’nin tanımayı reddettiği vicdani ret hakkı konusunda AİHM’den 2012 yılı içerisinde Türkiye’yi haksız bulan bir karar daha çıktı. Vicdani retçi Halil Savda’nın başvurusu sonrasında çıkan kararda, Türkiye’de vicdani retçilere yönelik tutukluluk ve yargılama usulleri ile mahkûmiyet uygulamalarının insanlık dışı muamele kapsamında değerlendirildiği, vicdani retçi kişilere askerlik hizmeti dışında seçenek bırakılmamasınınsa vicdan özgürlüğünün ihlali olduğu belirtildi. Savda özelinde verilen kararda, vicdani retçilerin askeri mahkemelerde yargılanmalarının adil yargılanma hakkının ihlali olduğu kanaatine varıldı.
Türkiye’nin internetle imtihanı
Türkiye’deki bilişim hukukunu ilgilendiren başvuruda ise Ahmet Yıldırım, Atatürk’e hakaret içeren bir siteyi barındırdığı gerekçesiyle tüm Google hizmetlerine erişimi kısıtlayan Telekomünikasyon İdaresi Başkanlığı hakkında şikâyette bulunmuştu. Mahkeme ifade özgürlüğünün her türlü ifadeye erişim ve yaygınlaştırma hakkını kapsadığının altını çizmiş, yerel mahkemeden çıkan bir karar yüzünden Google’ın barınma hizmeti sağladığı tüm internet sayfalarına erişimin kısıtlanmasını ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirmişti.
Sebepsiz tecrit, etkin soruşturma yok
AİHM, 8 aydan fazla süredir kaldığı cezaevinde tecritte tutulan 16 yaşındaki Bilal Çoşelav’ın yatak örtüsünü demir parmaklıklara bağlayarak intihar etmesiyle ilgili davada, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kötü muamelenin yasaklanmasıyla ilgili 3’üncü ve ayırımcılığın yasaklanmasıyla ilgili 14’üncü maddelerinin Türkiye tarafından ihlal edildiğine karar vermişti. AİHM, Çoşelav’ın yakınlarının ölümden 13 gün sonra haberdar edildiğini ve olayın intihar olup olmadığına ilişkin yeterli araştırma yapılmadığının altını çizerek etkin soruşturma ilkesinin ihlal edildiği kanaatine varmıştı.
Romanlara ‘hırsız’ demekte sorun yok
AİHM Mustafa Aksu’nun, hükümet kaynaklarıyla bastırılan üç kitabın Roman vatandaşlar hakkında ayrımcı ve küçültücü ifadeler bulundurduğu gerekçesiyle yaptığı başvuruyu ise Türkiye lehine neticelendirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinden ayrılan ödenekle bastırılan ve dağıtılan kitap ile sözlüklerde, “Çingene” ifadesinin mecaz anlamının “pinti” olduğu ileri sürülmüş, “Çingeneler”in bazılarının “hırsızlık, yankesicilik, uyuşturucu kaçakçılığı” gibi yollardan geçimlerini sağladıklarına ilişkin ifadeler yer almıştı. Mahkeme, eserlerin bilimsel gerekçelerle yazıldığından ötürü Türkiye mahkemelerinin ilk kararlarında ihlal olmadığı tespitinde bulunmuş, ilgili sözlüklerinse eğitim aracı olmadığı ve Milli Eğitim Bakanlığınca okullara tavsiye edilmediğini belirterek ihlal olmadığı yönünde görüş bildirmişti.
Savcılar yüksekte oturmaya devam!
AİHM’in neticelendirdiği bir başka karar, Türkiye yargı sisteminde mahkemelerde savcıların tanık ve müdafaa avukatlarının fiziksel olarak daha yüksek bir konumda bulunmasına ilişkin başvuruydu. Türkiye, savcıların hem kamu hem de sanıklar lehindeki delilleri toplamakla görevli oldukları, mahkeme salonlarındaki konumların tamamen sembolik olduğu şeklinde savunma yapmış, AİHM de mahkemelerdeki oturma düzenlerinin sanıkları dezavantajlı konuma sokmadığına ilişkin karara varmıştı.