Hollandalı nükleer karşıtı örgüt LAKA’nın anlattıkları, kamuoyundan gizlenenler ve tedbirsizlik söz konusu olduğunda Hollanda’nın Türkiye’yi aratmadığını ortaya koydu
Doğu Eroğlu (25 Mart 2014 BirGün Gazetesi)
ABD Devlet Başkanı Obama’nın da katılımcıları arasında olduğu Hollanda’nın Den Haag kentinde üçüncüsü düzenlenen Dünya Nükleer Güvenlik Zirvesi protestolar eşliğinde başladı. Hem siyasetçilerin damga vurduğu Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde hem de tüm dünyada faaliyet gösteren nükleer sermayedarlarının ve yatırımcıların sessiz sedasız bir araya geldiği Nükleer Endüstri Zirvesi’ndeki protestocular arasında Hollanda’nın önde gelen nükleer karşıtı kurumlarından LAKA da vardı. Avrupa’daki nükleer karşıtı hareketin en kuvvetli olduğu 1970 ve 80’lerde Hollanda’daki tartışmaların merkezindeki kurumlardan biri olan LAKA’nın (Hollanda Nükleer Enerji Araştırma ve Dökümantasyon Merkezi Vakfı) gönüllüleri, Hollanda’daki nükleer karşıtı hareketin geçmişini ve Hollanda’da hâlâ tartışılan hususları BirGün’e anlattılar.
Nükleer endüstri nasıl durduruldu?
1970’lerde nükleer enerjinin baskın olduğu stratejileri terse çevirmeyi nasıl başardınız?
Nükleer karşıtı hareketin en geniş ve yaygın olduğu dönem 1980’lerdi. Nükleer enerjiyi belli ölçüde durdurmayı ve kısıtlamayı da başardık. 1972’deki hükümet raporlarında, hükümetin yalnızca nükleer santral inşa ederek 2000 yılında 35.000.000 megavatlık bir kurulu güç hedeflediği görülüyor fakat bu tasarıyı önleyen nükleer karşıtı hareket oldu. 2000’li yıllar için çok ciddi bir elektrik tüketimi bekliyorlardı ama gerçek tüketim verileri beklediklerinin ancak yüzde 25’ine denk geldi. Tüketimi hükümetin beklediğinin çok altında bir seviyede tutmak, çevre hareketinin önemli başarılarındandı. Diğer başarı ise yalnızca iki nükleer santral yapımına izin verilmiş olmasıydı (Diğer santral 1997’de kapatıldı).
Kullanım ömürleri dolan santrallerin sökümleri nasıl gerçekleşecek?
1997’de kapanan Dodewaard santralinde nükleer yakıt santraldan ayrıştırılmış ama onun dışında herhangi bir çalışma yapılmamıştı. 30 yıl boyunca öylece kalacak, ondan sonra söküm süreci başlayacaktı. Ancak yeni çıkan yasaya göre, diğer santral için farklı bir plan izlenecek. Borssele santrali kapatıldığında derhal söküme başlanacak.
Hollanda’da endüstrinin rolünün azalması ve hizmet sektörüne dönüş enerji politikalarındaki genel görüntüyü nasıl etkiledi?
Nükleerden vazgeçilmesinin sebeplerinden biri endüstrideki değişimdi. Fakat tasarrufu ve enerji verimliliğini 1970’ten bu yana dile getiriyoruz ve endüstri ile nüfus büyüse dahi, nükleer enerji olmaksızın enerji ihtiyaçlarının karşılanabileceğini planlarla gösterdik. Enerji şirketleri, yenilenebilir enerjiye geçildiği takdirde çok şey kaybedeceklerini bildikleri için bu planlara güldüler. Şimdi bu planların uygulanabilir olduğunu kabul etmek zorunda kaldılar ancak hâlâ yatırım yapmak istemiyorlar. Şu anda Hollanda’nın enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 30’u doğal gazdan, yüzde 30’undan fazlası ise kömürden karşılanıyor. Çok fazla kömüre dayalı termik santral inşa edildi çünkü karbon salınımına ve en kirli enerji kaynağı olmasına karşın kömür hala çok ucuz. Bu ucuzluk yenilenebilir enerjiye yatırım yapılmasını da engelliyor.
‘Zirvenin perde arkasında dünya pay ediliyor’
Hükümet şu anda yeni bir nükleer santral planlıyor olsa LAKA ve diğer nükleer karşıtı organizasyonlar topluma ne anlatıyor olurdu?
Atıklar için hiçbir çözüm olmadığını, Fukuşima’da olduğu gibi umulmadık olayların gerçekleşmesi olasılığının çok yüksek olduğunu anlatırdık. Biz bu riski almak istemiyoruz. Nükleer enerji santralleri artık güvenlik önlemlerinden ötürü çok pahalı ve yalnızca nükleer endüstrisinde kullanılabilecek teknolojilerin geliştirilmesini ve dev yatırımları şart koşuyor. Tek bir enerji biçimine bu kadar yatırımın yapılması yenilenebilir enerjinin azgelişmiş kalmasını sağlıyor. Tüm kaynaklar buraya aktarılıyor. Bizim talebimiz enerji üretim ve tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi; merkezi enerji stratejileri yerine yerinde üretime ve tüketime dayalı çözümler istiyoruz. Güneş panelleri, doğalgaz çevrim santralleri gibi çözümler kuruldukları yere hizmet etmeliler. Fakat nükleere yatırım yaptığınızda merkezileşiyorsunuz; nükleer enerji tüm kaynakları çeken ve bir yere ileten bir elektrik süpürgesi gibi.
Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde nükleer enerji tartışılmıyor. Zirve, nükleer karşıtı örgütlerini hangi yönleriyle tatmin etmiyor?
Her zaman nükleerin barışçıl amaçlarla kullanılabileceğini söylüyorlar ancak sonuç itibarıyla sektörde başı enerjinin çektiğini görmezden geliyorlar. İşi güvenlik seviyesinde ele alıp hem sorumluluklardan kaçıyorlar hem de olası terörist tehditleri öne sürerek gerçek güvenlik risklerini toplumdan gizliyorlar. Bize göre zirve tamamen bir aldatmacadan ibaret; siyasiler olası terör tehditleriyle mücadele eder gibi gözüküp alkış alırken, perde arkasında URENCO’nun (Zenginleştirilmiş uranyum üreticisi bir şirket) başı çektiği sermayedarlar buluşup dünyayı aralarında bölüşüyorlar.

Sahipsiz santral!
LAKA gönüllüleri, Hollanda hükümetinin 2013’te aldığı bir kararın üzerinde özellikle duruyor. Hollanda’nın Zeeland bölgesine 1973’te kurulan ve Alman firmaları tarafından inşa edilen Borssele Nükleer Santrali’nin kullanım ömrünün uzatılmasında bir skandal yaşandığını savunuyorlar. Kullanım ömrü 2003’te dolan santral ilk olarak 10 yıllık bir uzatma aldı. 2013’e gelindiğindeyse Fukuşima felaketi sonrasında Almanya nükleerden geri adım attı. Artık Borssele’nin bakım ve işletmesini üstlenecek bir şirket, bir başka deyişle yetkili teknik servis olmamasına karşın santral 2013’te 20 yıllık bir uzatma daha aldı. LAKA gönüllülerine göre, yalnızca tek faal santral olduğu için Hollanda hükümeti nükleer güvenlik ve teknolojileri konusunda beşeri yatırım yapmaya yanaşmıyor ama buna rağmen Borssele’yi kendi imkânlarıyla işletmeyi sürdürüyor. LAKA’ya göre bu tedbirsiz tutumun tek sebebi santralin sahiplerine hâlâ para kazandırıyor olması.