Toprak altından çıkan kömür ve bölgedeki su kaynakları termik santrale aktı. Bir zamanlar tarım ve hayvancılıkla geçinenler madende çalışıp mezara girdi. Termik santralin yan ürünü çimentoya dönüşürken Soma Holding de inşaat sektörüne girdi.
Doğu Eroğlu (20 Mayıs 2014 BirGün Gazetesi)
31 Mart 2014 tarihi itibarıyla Türkiye’nin enerjideki toplam kurulu gücü olan 64 bin MW’ın yüzde 1 buçuğu, 1034 MW’lık kurulu gücüyle SEAŞ Soma Termik Santrali’nden sağlanıyor. Afşin-Elbistan A ve B santrallerinin ardından, Türkiye’nin kurulu gücü en yüksek üçüncü termik santrali olan Soma A-B santrali, günlük 22 bin ton kömür, yıllık ise yaklaşık 8 milyon ton linyit kömürü tüketiyor (Güncel tüketim verisi Soma Kaymakamlığı ve Belediye tarafından 28 Ocak’ta bastırılan bir kitapçıkta 7 milyon 600 bin ton olarak belirtiliyor). Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’nun raporlarına göre, 2012’de Soma A-B’ye 6 milyon 667 bin 268 ton kömür verildi. Bu miktarın önemli bir kısmı, güncel yıllık üretim kapasitesi 2 buçuk milyon tona ulaşan ve Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilen Eynez ocağı, Geventepe havzası ve Soma’daki diğer açık maden ocaklarından karşılandı. 6 bini Soma Kömür İşletmeleri’nin işlettiği madenlerde çalışan binlerce maden işçisi, 1981’den beri faaliyette olan ve özelleştirme furyasında bir dönem anonim şirket haline gelse de daha Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Elektrik Üretim A.Ş. bünyesine giren Soma Termik Santrali’ne kömür sağlamayı sürdürüyorlar.
Enerjiden inşaata üretim zinciri
Termik santralde elektrik enerjisi elde edilirken geriye kalan yan ürün, bir başka sektörün yapıtaşını oluşturuyor. İnşaat sektörünün en çok ihtiyaç duyduğu hammaddelerden biri olan çimento, termik santrallerin dev kazanlarındaki yanma süreçlerinden açığa çıkan külden üretiliyor. Soma A-B Termik Santrali’nin külü de elbette boşa gitmiyor. Şimdiye dek İzmir ve Balıkesir’deki çimento fabrikalarına gönderiliyordu kül, yaklaşık 30 yıldır Soma’ya kurulacağı rivayet edilen çimento fabrikasının giderek somutlaşmasıyla daha da yerelleşen üretim zinciri içinde kalacak. Yıllık 2 milyon 100 bin ton çimento üretmesi planlanan ve Soma Avdan mevkiine kurulacak Kuzey Ege Çimento Fabrikasında kullanılacak kül Soma A-B Termik Santrali’nden, kalker yine Soma’daki ocaklardan, kil ise 60’tan fazla madencinin Eynez’deki faciada hayatını kaybettiği Savaştepe’den getirtilecek.
Çimentoyu kuran madene hizmet sağlıyor
Maden ocağının yaklaşık 10 kilometre ötesine inşa edilmesi planlanan, hatta Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu raporunu dahi alan çimento fabrikasının yatırımcısı olarak “Soma Yapı Malzemeleri Tic. San. A.Ş.” gözüküyor. Çimento fabrikası yatırımı için yaptığı ÇED başvurusu olumlu sonuçlanan şirket araştırıldığındaysa karşımıza iki isim çıkıyor. Bunların ilki, İstanbul’da faaliyet yürüten, yönetim kurulunda Ahmet Çalık ve Berat Albayrak’ın da olduğu “Soma Yapı Malzemeleri Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.” Yatırımın sahibi olma ihtimali daha yüksek olan diğer firma ise Ankara Ticaret Sicil Memurluğuna kayıtlı “Soma Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi.” Bu ikinci şirketin büyük hissedarı ve kurucusu olan Onur Atakay aynı zamanda Sintek Madencilik Makine Sanayi İnşaat Danışmanlık Dış Ticaret Ltd. Şti.’nin genel müdürü. Atakay’ın yönetimindeki Sintek, yüzlerce işçinin yaşamını yitirdiği Soma Eynez yeraltı işletmesinin merkezi izleme kontrol ve haberleşme sistemi ile yer altı mekanizasyonu hizmetlerini Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye sağlıyor. İşin ilginci, ÇED başvurusu olumlu neticelenen çimento fabrikasını, 6 Eylül 2013 tarihinde İzmirli bir firmaya, Bağış İnşaat San. Tic. A.Ş.’ye devrediliyor. Çimento fabrikasını Soma Holding’le iş yapan Sintek’ten devralan Bağış İnşaat’ın sahibi İbrahim Bağış’ın İzmir’de 8 yıl boyunca TOKİ’ye iş yapmış bir müteahhit ve inşaat mühendisi oluşu, Soma Holding haricinde çimentoya ikinci müşterinin İzmir’den bulunmuş olabileceğini, bir kısım çimentonun TOKİ’ye pazarlanabileceğini akıllara getiriyor. Nurol, Özaltın ve Makyol’un aldığı İzmir-İstanbul otobanı projesi, Aliağa ve Yenifoça bölgeleri için planlanan endüstriyel yatırımlar ve İzmir’deki kentsel dönüşüm projeleri göz önünde bulundurulduğunda bu yatırımın kârlılığı daha iyi anlaşılıyor. Öte yandan özellikle İstanbul’da inşaat faaliyetleri yürüten Soma Holding’in hammadde ihtiyacının bir kısmı da bu yolla karşılanmış oluyor.
Madene işçi için mülksüzleştirme
Kömür işletmeleri, termik santral ve çimento fabrikasının oluşturduğu tümleşik üretim zincirine emek arzı ise mülksüzleştirme ve küçük üretici aleyhindeki ulusal tarım politikalarıyla sağlanıyor. Soma A-B Termik Santrali’ne soğutma suyu sağlamak üzere inşa edilen ve 1981’de havzayı dolduran Sevişler Baraj Gölü büyük üreticiye daha gelişkin sulu tarım imkânı sunmuşsa da pek çok çiftçiyi de topraksız köylü haline getirmiş. Manisa kırsalının geleneksel geçim kaynağı olan, susuz tarımla üretim yapan tütün çiftçileri ise Tütün Piyasası Yasası’nda yapılan değişikliklerle 2002’den sonra devletin alım yapmayı bırakması üzerine maden işçilerine, tütün üreten köyler ise madenlerin emek depolarına dönüşmüşler. Madene gitmemekte direnen ve çiftçiliğe devam eden Somalı ve Savaştepelilerin borçları, bankalardan alınan kredilerle çevrilemez hale gelince bir zamanların çiftçileri madene mecbur olmuşlar. Aileden çiftçi olan ancak artık madende çalışan bir Manisalı mecburiyetini, “3 tane kredim var, döndüre döndüre ödüyorum. O yüzden de madende çalışmak zorundayım” sözleriyle ifade ediyor. Savaştepe’nin meşhur soğanını üretmeye artık hiç kimse tenezzül dahi etmezken, Savaştepe’nin köylerinde babalarından devraldıkları tarım borçlarını kapatmak için madende çalışan ikinci nesil borçlu işçilere rastlamak bile mümkün. Mart ayında temeli atılan Kolin Soma Termik Santrali’nin peşi sıra ikinci bir baraj gölü oluşturulacağı, Kolin Termik’e kömür sağlamak için madenlerdeki üretim temposunun daha da yükseltileceği düşünüldüğünde, ikinci bir mülksüzleştirme dalgasının Manisa’yı beklediği anlaşılıyor. Bir kısmı kent varoşlarına sürülecek Manisalıların bir bölümü madenlerde çalışmaya ve enerji devlerini beslemeye zorlanacak.
Facianın şifreleri Gürkan’dan
Eynez faciasının ardından uzmanlar teknik sebepleri araştırmaya başladı fakat yüzlerce maden işçisinin ölümüne yol açan yapısal sebepler apaçık karşımızda duruyor. Devasa enerji talebini karşılamak için başvurulan yöntemlerden olan madende taşeronluk sistemi kadar, şirketlerin izinsiz ancak göz yumulan kaçak maden arayışları da faciaya yol açan faktörler olarak öne çıkıyor. Tüm bu sisteme başlangıç enerjisini sağlayan kömürü yer altından çıkartan Soma Holding’in patronu Alp Gürkan, Madencilik Türkiye dergisinin 15 Ekim 2012 tarihli sayısındaki söyleşisinde, Soma faciasında işçileri ölüme götüren izinsiz aramalara ilişkin ipuçları veriyor. Ruhsat alanı dışından yapılan maden arama faaliyetlerini sıradanlaştıran Gürkan’ın Zonguldak’taki İnağzı madenlerinde olan bitene ilişkin ifadeleri, Türkiye’nin AKP döneminde inşaat ve enerji üzerinden büyüyüşünün işçi ölümleriyle olan bağlantısını da ortaya koyuyor: “İleri teknoloji uygulayarak ne kadar kömür çıkartabilirsek çıkartalım diye girdik ihaleye. İşletmenin altına doğru ruhsat sahasının dışından, 14 derece ile 700 metre inildi. Girmeye başladığımızda tüneller boyunca damar kestik. Ruhsat sınırının da dışındayız tabii. 3 metrelik, 2 metrelik gayet kaliteli damarlar var. Biz de sorduk, ‘Bu damarları biliyor muydunuz?’ diye. ‘Biliyorduk’ dediler. ‘Peki’ dedik, ‘Niye söylemediniz veya almadınız bunu da ihaleye?’ Dediler ki, ‘Biz onu kok fabrikası için topuk olarak bırakmıştık.’ Hâlbuki kok fabrikası çoktan iptal edildi…”
Termik santral yılda 51 işçi öldürüyor
TEPAV’ın verilerine göre Türkiye’de çıkartılan her bir milyon ton taş kömürü başına, 2000-2008 yılları arasında ortalama 6,45 işçi yaşamını yitirmiş. Soma A-B Termik Santrali’nin yılda yaktığı yaklaşık 8 milyon ton kömür, santral kazanlarının her yıl 51 işçinin ölümü pahasına çıkartılan kömürle ısındığını gösteriyor. Aynı hesap Türkiye’nin 8 bin 500 MW’lık linyit ve taşkömürüne dayalı toplam kurulu gücüne göre hesaplandığında her yıl örtük Soma Faciaları yaşandığı ortaya çıkıyor. Tüm üretim zincirine ev sahipliği yapan Soma gibi kentler kapitalizmin uydudan metropole sağladığı kaynak akışının somut örneğine dönüşüyorlar. Üstelik verilenler doğal kapital ve emek gücüyle sınırlı kalmıyor; metropoller ve ulusal büyüme stratejileri Soma gibi kentlerden her yıl onlarca kurban alıyor.