İlk olarak dönemin başbakanı Tansu Çiller tarafından zikredilen ölüm listesinde ismi bulunan 18 Kürt işadamu ve aydınını infaz ettikleri iddiasıyla 19 eski devlet görevlisinin yargılandığı davada Çarkın, ‘Tüm cinayetler devletin bilgi ve talimatıyla işlendi’ dedi
Doğu Eroğlu (BirGün Gazetesi, 12 Temmuz 2014)
Faili Meçhuller Davasının Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki ikinci duruşması dün gerçekleştirilirken, önceki duruşmaya katılmayan ve getirilmesine karar verilen cinayetlerin işlendiği dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar hastalığı gerekçesiyle yine duruşmada yoktu. Savunmasını tekrarlayan Özel Harekâtçı Ayhan Çarkın, Faik Candan, Behçet Cantürk, Yusuf Ekinci ve Mecit Baskın cinayetlerinin detaylarını anlatırken, tüm infazların Başbakan, Cumhurbaşkanı, Milli Güvenlik Kurulu, MİT ve Özel Harekât bilgisi ve talimatıyla gerçekleştirildiğini öne sürdü. Tutuklu sanık Ayhan Çarkın’ın yanı sıra Ayhan Akça, Lokman Külünk, Abbas Semih Sueri, Yusuf Yüksel, Enver Ulu, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Uğur Şahin, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel ve Muhsin Korman duruşmada hazır bulunurken, sanık Korkut Eken pek çok korumasıyla birlikte mahkemeye geldi. HDP Milletvekili Pervin Buldan müşteki sıfatıyla duruşmaya katılırken, HDP’li Sebahat Tuncel, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gülten Kışanak ile CHP’li Mahmut Tanal ve Sezgin Tanrıkulu da duruşmayı takip ettiler. Savunma yapmayan sanıkların dinlendiği duruşmada, faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin yakınları da ifade verip şikâyetçi oldular. İtiraflarla geçen duruşmanın son anlarına, savcının mütalaasının ardından çıkan tartışmalar ve salondaki kavga damga vururken, Ayhan Çarkın’ın da tahliyesiyle davada tutuklu sanık kalmadı. Davanın bir sonraki duruşması 17 Ekim tarihinde görülecek.
Kilit isimler hasta
Önceki celsede, duruşmalardan vareste tutulmasına ilişkin karar kaldırılan ve zorla getirilmesine karar verilen Mehmet Ağar raporlu olduğu gerekçesiyle duruşmaya katılmadı. Ağar’ın 9 Temmuz tarihinde 7 günlük istirahat raporu aldığı, sağlık raporunun gerekçesininse “kalp kapak hastalığı, ani tansiyon yükselmesi ve kronik akciğer hastalığı” olduğu anlaşıldı. ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı, yapısal hastalıklardan ötürü akut sağlık raporu düzenlenemeyeceğini, Ağar’ın raporuyla ilgili sahtelik iddiasında bulunacaklarını kaydetti. Özel Harekât Dairesi eski başkanvekili İbrahim Şahin de rahatsızlığı gerekçesiyle duruşmaya gelmedi. Mahkemeye sunulan rapora göre, 7 Temmuz’da Reşadiye Devlet Hastanesine yatırılan Şahin, 16 Temmuz tarihine kadar burada tedavi görecek.
‘Azmettirenler belli, ben öldürmedim’
Duruşmaya, 2011 yılında davanın başlamasına yol açan ifadelerin sahibi Ayhan Çarkın damga vurdu. Tüm ifadelerini kabul eden ancak dosyadaki iddiaları reddeden Çarkın, cinayetlerin devlet idarecilerinin bilgisi ve talimatıyla işlendiğini söyledi. “Cinayetler Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu, MİT ve Özel Harekâtın bilgisi ve talimatıyla işlenmiştir” diyen Çarkın, tek isteğinin bu olaylara sebep olanların ve cinayetlerin azmettiricilerinin yargılanması olduğunu söyledi. Çarkın’ın bu sözleri sırasında hâkimin savunmaya müdahale etmesi salonda tepki çekerken, verilen aradan sonra Çarkın savunmasını sürdürdü. “Durduk yere kendini cezaevine sokanın ya aklından zoru ya da bir amacı vardır” diyen Çarkın, “Bu kanlar neden aktı ortaya çıksın. Satanı, satılanı, ihanet edileni görelim. Millet uğruna yola çıkan, rant uğruna bu yoldan sapanları görelim. Vampirler sofrasının kan çanağını yıllarca kanlarımızı akıttık. Güneydoğuda tertemiz, onurlu, haysiyetli Kürt halkıyla tanıştım. Onlar işkencelerle, dışkı yedirmelerle, faili meçhullere katlandılar ve vatan haini, bölücü diye yaftalandılar. Bunları yapanlar şehitlerimizin tabutlarında uyuşturucu kaçırdılar” diye konuştu. Öte yandan Adli Tıp 4. İhtisas Dairesinin, Çarkın’ın cezai ehliyet sorumluluğuna sahip olduğuna ilişkin raporu da mahkemeye ulaştı.
Devletin zirvesini işaret etti
Soruşturmanın genişletilmesini isteyen Çarkın, “Devletin rutin dışına çıktığını söyleyen Cumhurbaşkanı, ölüm listesiyle fitili ateşleyen Tansu Çiller, elindeki bilgileri kendini aklamak için kullanan cinayet azmettiricisi Mesut Yılmaz, Milli Güvenlik Kurulu kararları incelenerek bir numaralı sanık olsun. Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür baş sorumludur. Sanık olsun” ifadelerini kullandı. 4 cinayetle ilgili görgü şahitliği olduğunu açıklayan Çarkın, bu cinayetlere ilişkin detaylı açıklamada bulunurken, diğer infazlarla ilgili tüm bilgisinin duyumlara dayandığını ve tanık olmadığı olaylarla ilgili konuşmak istemediğini söyledi.
Cinayetlerin detaylarını anlattı
Abdülmecit Baskın cinayeti: “Altındağ Nüfus Müdürü Baskın’ın örgüt üyelerine kimlik verdiği söylendi. Baskın’ı sorgulayıp Terörle Mücadele Şubeye teslim edecektik. İki defa kuruma gittik ama kendisi yoktu. Üçüncü gidişimizde bizi kapıda karşıladı, çok nazik biriydi. Bilgisine başvuracağımız söyledim ve bizle beraber binadan ayrıldı. Bir minibüse teslim ettik ve oradan ayrıldık. 2-3 saat sonra Daire Başkanlığına vardığımızda Baskın’ın henüz gelmediğini öğrendik ve azar işittik. Anons edip nerede olduğunu sorunca Gölbaşı’nda, Haymana yolunda olduğunu öğrendik. Olay yerine gittiğimizde bir kulübede infaz edilip öldürüldüğünü gördük. Başkanın bilgisi olduğunu söylediler. Başkanlığa gittiğimizdeyse infazın MGK kararı olduğu söylendi. Öldürüleceğini bilsem nüfus müdürlüğünden kendisini almazdım.”
Behçet Cantürk ve şoförünün infazı: “İstanbul’dan şahsı alıp Ankara’ya getirmemiz emredildi. İstanbul’da üzerlerimize polis yelekleri giyip Bağdat Caddesinde yol uygulaması yaparak aracı durdurduk. Cantürk’e uyuşturucu olayı sebebiyle Ankara’ya gidip ifadesine başvuracağımızı söyledik. Yolda arka koltukta Cantürk’le beraber oturduk. Puro içmek için izin istedi. Mor renkte, altın bir çakmağı vardı. Sapanca’ya geldiğimizde önümüzdeki araçlar yolda arıza için ayrılmış cebe yanaştı. İhtiyaç molası olduğunu söylediler. Az sonra 15-20 metre ötede infazları yaptılar. O çakmak Korkut Eken’e verildi. Savcılığın Eken’in bürosuna veya evine baskın yapıp bu çakmağı bulması gerekmez miydi?
Faik Candan cinayeti: “Telsizden anons geldi ve başka bir ekiple buluşmamız istendi. Gittiğimizde Candan’ın infazını gördüm. O sırada Daire Başkanlığından ayrılmanın yollarını arıyordum. Ben bu suçun neresindeyim?”
Avukat Yusuf Ekinci’nin öldürülmesi: Kuğulu Park civarındayken telsizden anons geldi ve buluşma noktasına çağrıldım. Olay yerine gittiğimde Avukat Yusuf Ekinci kurbanlık koyun gibi dizlerinin üzerinde, öldürülmeye hazır bekliyordu. Elime silah verip, ‘Al, infaz et’ dediler. Kavga ettim, silahı fırlatıp attım. Sonra da oradan ayrıldım. Sonrası yine ölüm…”
‘Görmedim, duymadım, bilmiyorum’
Diğer sanıkların ek beyanları ve savunmaları ise tartışmaları beraberinde getirdi. Mahkemeye adresini vermek istemen sanık Enver Ulu’nun, “Burada kimin ne olduğunu bilmiyorum “ demesi üzerine ailelerin avukatları sert tepki gösterdi. Yusuf Ekinci’nin oğlu Avukat Sertaç Ekinci, “Ben senin o öldürdüğün adamın oğluyum, biz sizin kim olduğunuzu çok iyi biliyoruz” diye konuştu. Cinayetlerin tetikçilerinden olduğu öne sürülen Ayhan Akça ise savunmasında şu ifadeleri kullandı: “Çarkın’ın ifadeleri yüzünden buradayız. Devlet görevi haricinde hiçbir illegal faaliyette bulunmadım. O dönemde İbrahim Şahin’in yakın korumasıydım. Hiçbir suçu kabul etmiyorum. Ne gördüm ne duydum ne de biliyorum.” Akça’nın savunması sırasında sarf ettiği “Öldürülen kişileri tanımıyorum” sözlerine Hacı Karay’ın oğlu, “Senin babanın üzerinde sigara erittiler mi? Naylon erittiler mi? 22 senedir biz sizin isimleriniz unutmadık!” diye tepki gösterdi.
Tarık Ümit hayatta mı?
Sanıkların avukatları Ayhan Çarkın’ın 6 ifadesinde pek çok çelişki bulunduğunu vurgularken, sanık Nurettin Güven’in iddianamede sanıklar tarafından öldürüldüğü belirtilen Tarık Ümit’in hayatta olduğuna ilişkin iddiaları şaşkınlık yarattı. Ümit’in İngiltere’de bulunduğunu öne süren Güven, kendisini ABD’de istihbarat elemanlarıyla viski içerken görüldüğünü belirtti.
‘Katillerle gurur duyun!’
Duruşmada faili meçhul yakınlarının avukatları ile sanık avukatları arasında da tartışma çıktı. Sanık Uğur Şahin’in “Daha yargılama bitmeden bize katil diyorlar” serzenişinden sonra konuşan katılan avukatları, “Biz sizi insan öldürmekle suçluyoruz zaten. Zaten katil olduğuna inanıyoruz” yanıtını verince savunma avukatları tazminat davası açacaklarını söylediler. Baroya kayıtlı avukatlar Yusuf Ekinci, Medet Serhat ve Faik Candan’ın da öldürülenler arasında olduğunu hatırlatan aile avukatları, “Azıcık avukatlık onurunu savunun, sizin de kayıtlı olduğunuz baroya mensup avukatları öldürdüler” hatırlatmasında bulundular. Savunma avukatlarından birinin, “Ben onların avukatlığını yapmaktan onur duyuyorum. Sizin gibi burada provokasyon yapmıyorum” sözleri üzerineyse salon karıştı. Ailelerin avukatları, “Katillerle gurur duyun!” diye bağırırken, heyet başkanı duruşmaya öğle arası verdi.
‘Yüzüme bakacak cesaretiniz var mı?’
Günün ikinci kısmında faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin yakınları ile mağdur müşteki HDP Milletvekili Pervin Buldan da söz aldı. Eşi Savaş Buldan’ın ölüm listesinde olduğu gerekçesiyle devlet görevlilerince katledildiğini belirten Buldan, izleyicilere ayrılan bölümde yaptığı konuşmasına, ön kısmında bulunan sanıkları işaret ederek başladı: “Buradan konuşuyorum ki acaba bu katillerin dönüp benim yüzüme bakacak cesareti var mı görmek istiyorum.” Bu ifadelerin ardından sanık sandalyesinde oturanlardan önce Ayhan Çarkın, sonra da Nurettin Güven Buldan’a dönerek, “Benim var” ifadelerini kullandılar. Buldan sözlerini şöyle sürdürdü: “Eline silah tutuşturulmuş, ceplerine para konulmuş zavallı katiller. Bu coğrafyada akıtılan kanlardan sorumlu katiller. Emir alan, kurşun sıkan, kahraman ilan edilen katiller. ‘Elimizde PKK’ye yardım edenlerin listesi var onlardan hesap soracağız’ lafından sonra silaha sarılan katiller. Ellerine silah verenlerin de yargılanmaları lazım. Bunlara zavallı birer katil olarak bakıyorum. Başta Demirel ve Çiller, Mehmet Ağar, OHAL valilerinin yargılanması gerekiyor. Yakınlarımızı kaybettik, acı çektik. Eşimi kaybettiğim gün bir kız çocuğu dünyaya getirdim. Bugün onu buraya getirip babasının katillerini görmesini istemedim. O ağlarsa ben de ağlarım dedim. Geçmişle yüzleşmek istiyoruz. Yakınlarımızın katillerinin acilen yargılanması ve gerekli cezalara çarptırılmaları lazım. Eğer Türkiye aydınlık bir geleceğe kavuşmak istiyorsa bunları yapmak, siyasi sorumluları yargılamak gerekiyor. AKP hükümetiyle hiçbir ilişkisi yok bugün burada oluşumuzun. Yıllardır verilen halk mücadelesinin sayesinde buradayız. Yıllardır Kürdistan’da mücadele edenlere teşekkür ediyorum.”
Savcı mütalaası kavga çıkardı
Savcının mütalaasında kullandığı “Toplanacak delil kalmamıştır. Çapraz sorgu olayları açığa çıkarmak için değil, sanıkları küçük düşürmek için istenmektedir” ifadeleri salonu karıştırdı. Avukatlarının itirazları üzerine hakim duruşmaya ara verdiğini açıkladı. Çok geçmeden sanık yakınları ve faili meçhul aileleri arasında da kavga çıktı. Savcının açıklamasına, “Halkın adaletini göreceksiniz” sözleriyle tepki gösteren bir aile yakına, sanık Nurettin Güven’in yakını bir şahıs “Bana da göstersene!” diyerek saldırdı. Yaklaşık 30 kişinin karıştığı kavgada pek çok kişi hafif şekilde yaralanırken, olaylar çevik kuvvet ekiplerinin salona girmesiyle yatıştırılabildi.
Tutuklu sanık kalmadı
Salonda çıkan olayların ardından yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde karar açıklandı. 37 aydır cezaevinde bulunan Ayhan Çarkın tahliye edilirken, diğer sanıkların tutuklanmalarına ilişkin talepler reddedildi. Tüm sanıkların duruşmalardan vareste tutulmalarına hükmedilirken, bir sonraki duruşmanın 17 Ekim tarihinde gerçekleştirilmesine karar verildi.