Suruç faili meçhulleri hakkında ‘derin’ iddia

Suruç’ta oğluyla birlikte seyir halindeki araçta silahlı saldırıya uğrayarak öldürülen eski belediye başkanı Salih Tekinalp’in oğlu, olayı Hrant Dink cinayetine benzetip cinayette devletin ihmaline dikkati çekti

Doğu Eroğlu (1 Aralık 2014, Birgün Gazetesi)

18 Haziran’da bir suikast girişiminden yaralı kurtulan Suruç eski belediye başkanı Salih Tekinalp, 19 Ekim’de oğlu Sinan’la birlikte aracında seyir halindeyken uğradığı ikinci silahlı saldırıdan kaçamadı ve yaşamını yitirdi. Baba ve oğul Tekinalp’in ölümünün ardından yapılan soruşturmada, ilk saldırının da şüphelisi olan Mehmet Dal kasten adam öldürmek suçundan tutuklandı. Dal ilk saldırıdan da sonra ifade vermiş, tüm iddiaları reddetmişti. Tekinalp’lerin ölümünün ardından ilk soruşturmada yeterince araştırılmayan detayları yeniden inceleyen jandarma, karşısında tekrar ilk saldırının şüphelisi Dal’ı buldu. Babası ve ağabeyini yitiren Cihan Tekinalp ise olayın basit bir ihmal olmadığı görüşünde. Tutuklanan zanlınınsa kayıtlara geçmeyen ifadesinde olayın bir devlet eylemi olduğunu belirttiği iddiaları kafaları karıştırdı.

Saldırıdan dört ay sonra suikast

59 yaşındaki Salih Tekinalp, IŞİD’in Kobanê kuşatmasının 34’üncü gününde oğluyla birlikte otomobille Suruç’a giriş yaparken uğradığı saldırıda öldürüldü. Saldırı, oğul Sinan Tekinalp yönetimindeki araç köprü üzerinde sola dönmek üzere yavaşladığı sırada yaşandı. Araca yaya olarak yaklaştıkları ve en az iki kişi oldukları sanılan şahıslar arka ve sağ ön camdan, Tekinalplerin kafalarını hedefleyerek ateş açtı. Salih Tekinalp kafası ve boynuna ikişer, Sinan Tekinalp’se başına 2 ve boynuna 1 kurşun isabeti alarak olay yerinde yaşamını yitirdi. Olay yerinde 7 adet 9 mm, 6 adet de 7,65 mm çapında boş kovan bulundu. Olay yerine yakın güvenlik kayıtlarının ve diğer bulguların istenmesine karşın cinayetlere ilişkin henüz herhangi bir delil bulunamadı.

Susturuculu tabancayla saldırdılar

Suruç eski belediye başkanı Salih Tekinalp’e yönelik saldırıların ilki 18 Haziran’da başladı. Tekinalp’in kendi anlatımına göre, 18 Haziran’daki saldırıdan 2-3 gün önce kendisini Diyarbakırlı Reşit olarak tanıtan bir şahıs Tekinalp’i telefonla aradı. At çiftliği sahibi olan Tekinalp’in taylarına bakmak istediğini söyledi. 18 Haziran akşamı Tekinalp bir telefon daha aldı. Şahıslar Gaziantep’ten Suruç’a doğru yola çıktıklarını, atlara bakacaklarını söylediler. Taraflar Suruç girişinde buluşup at çiftliğine gitti. Saldırı da burada gerçekleşti. Kendini Reşit olarak tanıtan şahıs ve beraberindekiler, “Atlardan anlamıyoruz, fotoğraflarını çekip anlayan bir tanıdığımıza gösterelim” dedi. Tekinalp şahıslarla birlikte padoka doğru hareketlendiği sırada saldırıya uğradı. Ensesinde bir darbe hisseden Tekinalp yere yığılınca şahısların elinde susturuculu bir tabanca olduğunu gördü. Yerde olduğu sırada sıkılan kurşun Tekinalp’in burnunu sıyırdı. Tekinalp şahısların elinden yaralı kurtulmayı başarıp evine sığındı. Saldırganlar kaçarken, olayın hemen ardından Tekinalp jandarmaya ifade vererek şikâyetçi oldu. Tekinalp’in ensesine bir kurşun saplandığıysa olaydan 4 gün sonra özel bir hastanede yapılan kontrolde ortaya çıktı. Kurşun gerçekleştirilen bir operasyonla saplandığı yerden çıkartıldı.

HGS kayıtlarına göre durdurulmamışlar

Saldırıdan yarım saat sonra jandarmaya ifade veren ve olayın ayrıntılarını anlatan Tekinalp, şahısların aracının plakasını vererek konuyla ilgili işlem yapılmasını, aracın ve şahısların bulunmasını istedi. Jandarma konuyla ilgileneceğini söylediyse de şahısların kimse tarafından durdurulmadan otoyol üzerinden Adana’ya kadar ulaştığı, Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) kayıtlarından anlaşıldı. Saldırganların aynı gece 23.40 sularında Adana’ya giriş yaptıkları, kullandıkları 34 FNC 04 plakalı araca ait HGS kayıtlarında görüldü.

Jandarma çelişkilerin peşine düşmedi

Saldırganların kullandığı araçla ilgili gizem soruşturmanın devamında yeni isimlere ulaşılmasını da sağladı. Aracın Şırnak Cizre’ye kayıtlı Akdeniz Gıda şirketine ait olduğu ancak şirketin aracı rehinli olarak 14 Şubat tarihinde Mehmet Dal isimli şahsa sattığı ortaya çıkınca Dal’ın ifadesi alındı. 24 Temmuz’daki ifadesinde Dal aracın kendine ait olduğunu fakat 13 Haziran’dan 24 Haziran’a dek aracının tamirde kaldığını ileri sürdü. Dal, Suruç’a en son 2013 yılında gittiğini ifade etti. Fakat HGS kayıtları Dal’ın ifadesiyle çelişti. 34 FNC 04 plakalı aracın 16 Şubat, 9 Mart, 6 Mayıs tarihlerinde de Suruç’ta bulunduğu HGS kayıtlarından görüldü. İfadesi alınan Dal, Tekinalp’le yüzleştirilmedi. Öte yandan, kendini Diyarbakırlı Reşit olarak tanıtarak Tekinalp’i arayan saldırganın kullandığı telefon numarasının da Şırnak’ta ikamet eden Ahmet Osman Mohammed Gardı isimli bir şahsa ait olduğu tespit edildi. Ancak bu telefon numarasıyla şüpheliler arasında bir bağlantı kurulmadı. Jandarma, saat 20.42’de Tekinalp’i arayarak Suruç’a doğru yola çıktıklarını, 21.34’teyse Suruç’a giriş yaptıklarını söyleyen saldırganların gün içerisinde pek çok defa Suruç’taki MOBESE kameralarında görüntülenmiş olmalarını da dikkate almadı. 34 FNC 04 plakalı aracın saat 15.43’ten itibaren Suruç’ta olduğu görüldü. Bu da saldırının planlı şekilde gerçekleştirildiği şüphesini kuvvetlendirdi.

Tekinalp ölünce tespit ettiler

Soruşturmanın seyri, Tekinalp ve oğlunun 19 Ekim’de uğradıkları silahlı saldırıda yaşamlarını yitirmesiyle değişti. Suruç İlçe Jandarma Komutanlığı Suruç Cumhuriyet Başsavcılığına yazdığı yazıda, “Ahmet Osman Mohammed adına kayıtlı telefonun Mehmet Dal tarafından kullanıldığını” belirtti. Böylelikle ilk saldırıyı yapan kişinin Mehmet Dal olabileceği kuşkusu arttı. 22 Kasım’da şüpheli Mehmet Dal tekrar ifadeye çağrıldı.

‘Cinayetleri devlet görevlisi işledi’ iddiası

Suruç Sulh Ceza Hâkimliğinde ifade veren Dal, olayla alakası olmadığını, suçsuz olduğunu belirtse de çelişkili beyanları ve maddi olgular değerlendirilerek kasten öldürme suçundan tutuklandı. Bir başka iddia ise cinayetlerde devlet parmağı olabileceği kuşkularını akıllara getirdi. Dal’ın tutuklanmadan önce verdiği ifadelerin kayıtlara geçmeyen kısmında Kandil’den talimat alarak Tekinalp’i öldürdüğü, eylemi yapanın devlet görevlisi olan ağabeyi olduğu yönündeki çelişkili açıklamaları, akıllara devletin faili olduğu diğer suikast olaylarını getirdi.

AKP ile Tekinalp arasında belediye başkanlığı pazarlığı

Oğul Tekinalp, “Cinayetle birlikte babamın borçları yüzünden öldürüldüğü, Türkiye Jokey Kulübünde veteriner olarak çalışan kardeşimin doping yaptırdığı gibi iddialar ortaya atıldı ama hepsi asılsızdı. Cinayetin AKP’nin Suruç Belediye Başkanlığını kazanamaması ve Suruç’un desteği sayesinde Kobanê’nin düşmemesine bağlıyorum. Kobanê’nin düşmemesinin faturası babama mı kesildi? AKP seçim kaybının sorumlusu olarak babamı görüyor. Kobanê’nin ayakta kalmasının bir sebebi de Suruç’un direncidir. Babam da Kobanê kuşatması sırasında en az 30 sığınmacıya kucak açtı. Gazetecilerse onun Suruç’taki bürosunda çalıştılar. Hâlâ çiftliğimizde pek çok sığınmacı yaşamakta” diye konuşuyor. Oğul Tekinalp, 1994-1999 yılları arasında Suruç Belediye Başkanlığı görevinde bulunan babasının, iki seçimdir AKP’yle görüştüğüne dikkati çekiyor: “2009 yerel seçimlerinde AKP’den adaylık için teklif geldi. Babam teklifi kabul etti ama yoklamalarda babam önde olmasına rağmen başka bir isim aday olarak belirlendi. Bunun üzerine babam seçime bağımsız aday olarak girdi ve AKP seçimi kaybetti.” 2009 yerel seçimlerinde Suruç’ta DTP 8 bin 954 oyla belediye başkanlığını kazanmış, AKP 6 bin 204 oyda kalmış, bağımsız aday Tekinalp’se 5 bin 118 oy almıştı. Cihan Tekinalp’e göre 2014 yerel seçimlerinde de AKP ile Salih Tekinalp arasında görüşmeler yaşandı. Baba Tekinalp AKP’li Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’le bir görüşme yaptı. Çelik, Suruç’ta seçimin kazanılması için Tekinalp’ten destek istedi. Tekinalp’se kendisinin belediye başkanı adayı yapılmaması halinde AKP’ye destek vermeyeceğini belirtti. Seçimlerde yüzde 8 oy farklıyla BDP Suruç Belediye Başkanlığını kazandı. Cihan Tekinalp, ilk saldırı üzerine hiçbir araştırma yapılmaması ve ilk saldırının şüphelisinin, babasının ölümü üzerine tutuklanmasınıysa Hrant Dink cinayetine benzetiyor: “4 ay boyunca soruşturmayla ilgili hiçbir adım atmadılar. Babam ve ağabeyim ölünce aynı şüpheliyi tutukladılar. Oysa telefon ve HGS kayıtları ortadaydı. Bunun bir devlet eylemi olduğuna inanıyorum.”

Gazeteci Shim’le bir buçuk saat arayla öldü

Salih ve Sinan Tekinalp’in öldürülmesinden yaklaşık bir buçuk saat önce, olay yerine 150 metre uzaklıkta yaşanan bir başka ölümse, cinayet hakkındaki kuşkuları artırıyor. Kobanê’deki savaşı İran devlet televizyonu Press TV için takip eden Lübnan asıllı Amerikalı gazeteci Serena Shim, kameraman Judy Irish yönetimindeki aracın Suruç girişinde bir beton mikserine çarpması sonucunda hayatını yitirmişti.

Jandarma tarafından hazırlanan kaza tutanağına göre, olay Irish’in sürdüğü aracın şerit ihlali ve aşırı hız yapması sebebiyle, 13.30 sularında gerçekleşti. Ölümünden önceki günlerde Shim, IŞİD militanlarının Türkiye’den üzerlerinde Dünya Sağlık Örgütü ve çeşitli STK’ların logolarının olduğu kamyonlarla Suriye’ye geçiş yaptığını duyurmuş, MİT görevlilerinin kaldığı otele gelerek kendisini casuslukla suçladığını açıklamıştı.

Shim’in trafik kazası sonucunda öldüğü nokta ile baba-oğul Tekinalp’lerin aynı gün öldürüldüğü yer arasında yaklaşık 150 metre mesafe bulunuyor.