Yerel direnişlere karşı yeni taktik, küçük fırsat pencerelerini kullanıp mahkemelik olan proje alanlarında doğal dokuya geri dönüşü olmayan zararlar vermek
Doğu Eroğlu (10 Mart 2016, Birgün Gazetesi)
İzmir’deki Sarpıncık Rüzgar Enerji Santralı (RES), Artvin Cerattepe’deki maden arama projesine karşı direnişte yaşananlar ve yine İzmir’in Urla ilçesindeki Ovacık RES projesi. Üçünün de ortak noktası, yargı süreçleri devam ederken oluşan kısa süreli tedbirsiz hallerin şirketler lehine, yani yerel yaşam aleyhine işlemesi. Son bir buçuk ayda cereyan eden hadiselerde ya yatırımcı şirket yerel direnişe rağmen davaya konu proje alanına yerleşti ya da hukuki süreç devam ederken inşaata başlanarak doğal doku tahrip edildi ve yargılamalar konusuz bırakılmaya çalışıldı. Bu zincirin son halkası, yürütmeyi durdurma kararının kaldırıldığı Sarpıncık RES projesi.
Yasal engellemelere karşı ‘fiili durumlar’
Karaburun’da yargıdan dönen Sarpıncık RES projesi, 7 yıl önce Çevre Bakanlığının çıkardığı 2009/7 sayılı Genelge dayanak gösterilerek idareden yeniden onay aldı. Hakkındaki ilk ÇED Olumlu kararı mahkeme kararıyla iptal edilen proje, 2009/7 sayılı Genelge sayesinde ÇED Raporunda ufak değişiklikler yapıldıktan sonra yeniden onay aldı. Bir kez daha başlayan davada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının savunması beklenirken inşaat çalışmaları başlayınca acil yürütmeyi durdurma talebiyle başvuru yapıldı. İzmir 6. İdare Mahkemesi 29 Ocak tarihinde “inşaatın telafisi güç zararlar doğurabileceği” gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı aldı.
Bilirkişi gelene kadar her şey bitebilir
İş makineleriyle mera ve otlaklara büyük zarar veren Çalık Gurubuna, mahkemeden geçtiğimiz günlerde çıkan bir kararla, inşaat yolu yeniden açıldı. 29 Ocak’ta RES projesinin ÇED Olumlu Kararının yürütmesini durduran mahkeme, 17 Şubat’ta bir ara karar daha alıp yürütmeyi durdurmayı, keşif ve bilirkişi incelemesinden sonra yeniden değerlendirmek üzere kaldırdı.
Karar, Sarpıncık RES için inşaat sürecini yeniden başlatabilir, yani keşif tarihine dek proje alanının doğal dokusuna dair keşif yapılacak bir şey kalmayabilir. RES istemeyen bölge halkının avukatları, yürütmeyi durdurma kararı için bir başvuru daha yaptı ancak halihazırda inşaat çalışmaları için bir engel bulunmuyor.
Cengiz Cerattepe’ye yerleşti
Benzer süreçler, son aylarda Türkiye’de yerel yaşamla merkezi projelerin çarpıştığı farklı bölgelerde de yaşanıyor. Bunlardan biri Cerattepe: Artvin halkı, Cerattepe’deki maden arama projesi için çıkartılan ÇED Olumlu kararının 24 Aralık 2014’te iptal edilmesiyle rahat nefes almıştı. Ancak yerel mahkemenin “Gerçekleştirilirse Artvin’de yaşam biter” dediği proje hakkında çok geçmeden, 2009/7 sayılı Genelge yoluyla yeniden ÇED Olumlu kararı çıkartıldı. 15 Şubat’ta Cengiz Holdinge bağlı ekipler proje alanına asker ve polisle çıkmak istedi. Direnişi zor kullanarak yaran ekipler konteynırlarını proje alanına kurdu. Ülke genelindeki tepkiler üzerine Başbakan Davutoğlu Artvinlilere, yargı kararı kesinleşinceye dek çalışma yapılmayacağı sözünü verdi fakat Cengiz Holdingin ekipleri bölgeye yerleşti bile.
Ovacık’ta ağaçlar kesildi
Bir ‘fiili durum’ da 19 Ocak’ta Urla’nın Ovacık Köyünde yaşandı. Ovacık Köyü yakınlarına kurulması planlanan 6 rüzgar türbininden oluşan RES projesi için daha öne imar planlarıyla ilgili açılan davada yürütmeyi durdurma kararı çıkmıştı. Hazırlanan bilirkişi raporlarında RES projesinin aleyhine görüş bildirilmesine karşın, mahkeme davayı reddetti.
Ret kararı üzerine şirketin başvurusuyla, askıya alınmış olan Orman Bölge Müdürlüğü izni yeniden yürürlüğe kondu ve hızlıca alana giriş yapan şirket yarım günde 1000’in üzerinde ağaç kesti. Bölgede kesim başlamasının ardından yapılan acil yürütmeyi durdurma talebi mahkeme tarafından kabul edildi fakat bölgedeki ağaç kesimi işi önemli ölçüde tamamlandı bile.
Fiili durum ne işe yarıyor?
İnşaat çalışmalarını bir yolla başlatma stratejisinin en önemli unsuru, “doğa üzerinde kazanılmış hak” iddiası. İhtilaflı projelerde inşaata veya üretime geçtiklerini, iptal kararı çıkması halinde zararın kamu tarafından karşılanmasını isteyeceklerini ifade eden şirketler, bu yolla yargı üzerinde etki yaratmaya çalışıyor. Fakat çevre hukukundaki en önemli prensip, yani önleme ilkesi bu sırada ihmal ediliyor. Doğanın uğradığı zararların telafisi mümkün olmadığı için bu alanın en önemli mekanizması ‘yürütmeyi durdurma’ anlamsızlaşıyor. Yürütmeyi durdurma kararları, bilirkişi incelemesi veya keşif sonrasına bırakılınca ortada keşif yapılacak bir doğa kalmayabiliyor. Bu tedbirin uygulamadaki işlevsizleşmesinin yaratabileceği tahribatı en iyi örnekleyenlerden biri de Yırca’da yaşananlar. Yırca Köylülerine ait zeytinliklerin Bakanlar Kurulu tarafından acele kamulaştırılmasına karşı açılan dava sürdüğü sırada, Kolin Termik için 6 bin zeytin ağacı kesildi. Acele kamulaştırma kararının yürütmesiyse, ağaç katliamının olduğu günün akşamı çıkartıldı.