AKP’nin mevcut seçim sisteminde değişikliklere gidebileceği, ülke barajında oynamalar yapılabileceği ve seçim bölgelerindeki olası farklılaşmalar, bir süredir ülke gündeminde –arka sıralarda olsa da- yer buluyordu. Bu hafta içerisinde bu değişikliklerin dahil olduğu paketin içeriği yavaş yavaş netleşmeye başladı. Önce Başbakan Erdoğan seçilme yaşının 25’ten 18’e çekilmesi gerektiğine ilişkin görüşlerini kamuoyuna açıkladı. Erdoğan aynı açıklamasında, erlerin de genel seçimlerde oy kullanabilmesine imkan veren bir tasarı hazırlığı içerisinde olduklarını belirtti.
Anamuhalefet partisi CHP ve MHP, tasarının popülist kaygılarla hazırlandığını ileri sürdüler. Hatta MHP Ankara milletvekili Özcan Yeniçeri 18 yaşındaki iki gençle beraber TBMM’de yaptığı basın toplantısında, “Gençler 18 yaşını doldurur doldurmaz otomobil kullanma ehliyeti almadan, milletvekili seçilirse ülkeyi yönetme ehliyetini almış olacaklardır” diyerek düzenlemeye tepki gösterdi. “18 yaş” tartışmasının hemen ardından ise tasarının diğer detayları ortaya çıkmaya başladı. Önce Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, sonrasında ise AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “daraltılmış bölge” konusunda çalıştıklarını açıkladılar. AKP’nin hazırladığı tasarı, şimdiki seçim bölgeleri yerine, illerin ortalama 5 milletvekili çıkaracak dar bölgelere ayrılmasını öngörüyor. Tasarının yasalaşması halinde, Meclis’e 90 milletvekili gönderen İstanbul’da, her birinden 5’er vekil seçilecek 18 ayrı seçim bölgesi oluşturulacak. 5’ten az milletvekili seçilen iller ise yeni sistemde tek başına birer seçim bölgesi olarak değerlendirilecekler.
Tasarıyla ilgili açıklama yapan Hüseyin Çelik, daraltılmış bölge uygulamasını tercih etmelerinin tek sebebinin, milletvekilleri ile halk arasındaki bağların güçlendirilmesi olduğunu belirtiyor: ”Temsilde adaleti sağlamanın bir enstürümanı olarak daraltılmış bölge öngörülmektedir. Örneğin 30 milletvekilinin seçildiği bir seçim bölgesini 6 daraltılmış bölgeye çevirirseniz 5 kişi, 5 kişi seçime girerse milletvekillerinin halkla iç içeliği, onlarla yakından ilgilenmeleri, kendi seçim çevrelerine daha yakından alakalı olmaları çok daha kolay hale gelecektir”. Çelik, bu düzenlemenin çok oy alan siyasi partilerin lehine olduğu yönündeki eleştirilere ise “Türkiye’de hangi seçim sistemini getirirseniz getirin, halkın teveccühü hangi siyasi partiye ise o siyasi parti avantajlı hale zaten gelir” yanıtını veriyor. Ülke seçim barajıyla ilgili bir değişiklik olup olmadığına ilişkin sorular ise meşhur “istikrar” duvarına tosluyor. Çelik, ülke seçim barajında bir değişikliğe gitmeyi planlamadıklarını, seçim barajının ülke siyasetine getirdiği istikrardan memnun olduklarını dile getiriyor.
Ülke seçim barajı tartışmalarını şimdilik bir kenara bırakıp yeni tasarıyla gündeme gelen “daraltılmış seçim bölgesi” uygulamasını değerlendirelim. Gerçekten de tüm ülkenin TBMM’ye 5 vekil yollayacak dar bölgelere ayrılması oy oranı yüksek partilerin lehine mi olacak?
Halihazırda Türkiye’de uygulanan ülke barajlı d’Hondt sisteminin değiştirilmeyeceğini varsayarak, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri’nde oluşan veriler sayesinde daraltılmış bölgenin ne tip bir etki yaratacağı konusunda fikir sahibi olabiliriz. Türkiye’deki ülke barajlı d’Hondt sistemine göre, seçim bölgelerindeki milletvekili dağılımı, ülke barajı uyarınca, tüm Türkiye’deki geçerli oyların yüzde 10’undan fazlasını alan siyasi partiler ve o seçim bölgesindeki bağımsız adaylar hesaba katılarak yapılıyor. Ülke barajını geçmeyi başaran siyasi partiler ve bağımsız adaylar, o seçim bölgesinde aldıkları oya göre sıralanıyorlar. Partilerin aldıkları oylar sırasıyla 1, 2, 3 gibi tamsayılara bölünerek ortalamalar bulunuyor. Her aşamadan sonra en yüksek ortalamaya sahip olan parti bir sandalye kazanıyor. Bu karmaşık gibi gözüken sistemi, 2011 Genel Seçimleri’ndeki bir seçim bölgesindeki oy ve sandalye dağılımını inceleyerek anlayabiliriz.
Toplam 504 bin 33 geçerli oyun kullanıldığı Eskişehir ilini ele alalım:
Eskişehir ili Meclis’e 6 vekil gönderiyor. İldeki 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri kapsamında kullanılan 504,033 adet geçerli oy neticesinde 6 sandalye Adalet ve Kalkınma Partisi (3), Cumhuriyet Halk Partisi (2) ve Milliyetçi Hareket Partisi (1) arasında paylaşıldı. İldeki en çok geçerli oya sahip olan üç siyasi parti de, genel seçimler neticesinde ülke barajını aşmayı başardığı için, baraj hesabını bir kenara bırakıp, doğrudan 6 koltuğun 3 parti arasında d’Hondt sistemine göre nasıl paylaşıldığına bakabiliriz.
1’inci sandalye: Geçerli oyların 222,254’ünü alarak ildeki birinci parti konumundaki AKP, ilk milletvekilliğini almaya hak kazanır.
2’nci sandalye: İkinci aşamada, AKP’nin oyu ikiye bölünür (222,254/2=111,127). Bu işlemden sonra en çok oya CHP sahip olduğu için (179,072), ikinci milletvekilliğini almaya hak kazanır.
3’üncü sandalye: Üçüncü etapta CHP’nin oyu ikiye bölünür (179,072/2=89,536). Bu işlem sonucunda en çok oy AKP’ye aittir (111,127) ve üçüncü milletvekilliğini AKP elde eder.
4’üncü sandalye: Dördüncü etapta, AKP’nin oy sayısı 3’e bölünür (222,254/3=74,084) ve en çok oya sahip olan CHP (89,536) dördüncü milletvekilliğini alır.
5’inci sandalye: CHP’nin oyu 3’e bölünür (179,072/3=59,690). En çok oya sahip olan AKP (74,084) beşinci milletvekilliğini almaya hak kazanır.
6’ncı sandalye: AKP’nin oyu 4’e bölünür (222,254/4=55,563). En çok oya sahip olan MHP altıncı milletvekilliğine sahip olur.
Sonuç olarak, Eskişehir ili milletvekili dağılımı AKP (3), CHP (2) ve MHP (1) şeklinde gerçekleşir.
Ülke barajlı d’Hondt sisteminin nasıl çalıştığına dair bu örnekten sonra, tasarıyla getirilmek istenen daraltılmış bölge uygulamasının etkilerini, 2011 Genel Seçimleri’nde bağımsız adayların da meclise girme hakkı kazandığı seçim bölgelerinde görebiliriz.
2011 Genel Seçimleri’nde TBMM’ye 11 milletvekili gönderen Mersin ilinde ülke barajını aşan üç siyasi parti AKP, CHP ve MHP’ye ek olarak, bağımsız aday Ertuğrul Kürkçü’nün de dahil olduğu oy ve sandalye dağılımı şu şekildeydi:
1’inci sandalye: İldeki 972,046 geçerli oyun 311,050 tanesini alarak birinci parti olan AKP, ilk milletvekilliğini almaya hak kazanır.
2’nci sandalye: AKP’nin oyu 2’ye bölünür (311,050/2=155,525). İkinci etapta, en çok oya sahip olan CHP (310,714) milletvekilliğini kazanır.
3’üncü sandalye: CHP’nin oyu 2’ye bölünür (310,714/2=155,357). Üçüncü milletvekillğini, 224,477 oyla en yüksek oya sahip olan MHP alır.
4’üncü sandalye: MHP’nin oyu 2’ye bölünür (224,477/2=112,238). Dördüncü milletvekilliğini en çok oya sahip olan AKP (155,525) kazanır.
5’inci sandalye: AKP’nin oyu 3’e bölünür (311,050/3=103,683). Beşinci turdaki milletvekilliğini kazanan CHP olur.
6’ncı sandalye: CHP’nin oyu 3’e bölünür (310,714/3=103,571). Altıncı milletvekilliği en çok oya sahip olan MHP’ye gider.
7’nci sandalye: MHP’nin oyu 3’e bölünür (224,477/3=74,825). Yedinci milletvekilliğini bağımsız aday Ertuğrul Kürkçü elde eder. Kürkçü, bundan sonraki hesaplamalara dahil edilmez.
8’inci sandalye: 103,683 oyla sekizinci milletvekilliğini AKP alır.
9’uncu sandalye: AKP’nin oyu 4’e bölünür (311,050/4=77,762). Dokuzuncu milletvekilliğini CHP kazanır.
10’uncu sandalye: CHP’nin oyu 4’e bölünür (310,714/2=77,678). Onuncu milletvekilliğini AKP elde eder.
11’inci sandalye: AKP’nin oyu 5’e bölünür (311,050/5=62,210). Sonuncu milletvekilliği CHP’ye gider.
d’Hondt metoduna göre yapılan dağılım neticesinde Mersin ili milletvekili dağılımı AKP (4), CHP (4), MHP (2) ve bağımsız aday (Ertuğrul Kürkçü) şeklinde gerçekleşir.
İktidar kanadından gelen açıklamalar, 5 milletvekili çıkartacak dar seçim bölgeleri oluşturulacağına işaret ediyordu. Örneğimizde 11 vekil çıkartan Mersin’i 5 vekil çıkartan 2 bölge ve 1 vekil çıkartan diğer bir bölgeye bölmek yerine, 6 ve 5 vekil çıkartan iki “daraltılmış seçim bölgesi”ne ayıralım. Partilerin ve bağımsız aday Kürkçü’nün aldığı oyları da, vekil sayısına oranla yeniden düzenleyelim. Buna göre oluşturduğumuz seçim bölgesindeki geçerli toplam oy sayısı 441 bin 839, AKP’nin oy sayısı 141 bin 386, CHP’nin oy sayısı 141 bin 233, MHP’nin oy sayısı 102 bin 35, Ertuğrul Kürkçü’nün alacağı oy ise 41 bin 931 olacaktır. Şimdi yeni oluşturduğumuz, 5 vekil çıkartacak dar bölgedeki sandalye dağılımına yeniden bakalım.
Yeni dağılımda, 5 sandalye AKP (2), CHP (2) ve MHP (1) arasında paylaşılırken, bağımsız aday Ertuğrul Kürkçü’nün meclise giremediğini görüyoruz. Tasarı yasalaşırsa, Kürkçü meclise girebilmek için en az 70 bin 617 oy almak durumunda olacak, yani oylarını yüzde 68,4 oranında artırması gerekecek. Kürkçü’nün aldığı oylar, onu ancak 9’uncu sıradan milletvekili yapabilecek. Ancak bölge 5 vekille sınırlandırıldığı için adayın meclise girmesi imkansız olacak. İl tek bir seçim bölgesinden ibaretken, 7’nci sıradan vekil seçilen Kürkçü, 5 vekillik bölgeye geçiş yapılmasıyla d’Hondt sistemiyle 9’uncu sıraya düşmüş, yani meclis dışı kalmış oldu. Aynı oranlarla 6 vekil çıkartan diğer dar seçim bölgesini düzenlediğimiz zaman, o bölgedeki dağılımın ise AKP (2), CHP (2), MHP (2) şeklinde olacağını görecektik. Yani mevcut sisteme göre TBMM’ye AKP ve CHP’den 4’er, MHP’den 2, bir de bağımsız aday giderken, yeni sistemde AKP ve CHP 4’er, MHP 3 vekil çıkartıyor. Bağımsız aday meclis dışında kalıyor.
Sonuç olarak, Kürkçü’nün yeni sistemde TBMM’ye gidebilmesi için en az 70 bin 617 oya ihtiyacı olacak. İlk bakışta, 2011’de 92 bin 249 oyla meclise giren Kürkçü için bu olumlu bir durummuş gibi gözüküyor. Ancak Kürkçü yeni düzende, oluşturulacak iki seçim bölgesinden birini tercih etmek ve 70 bin 617 oyu yalnızca bir seçim bölgesinde kazanmak zorunda olacak. Yani, il genelindeki geçerli oyların yüzde 10,53’ü eski sistemde Kürkçü’yü meclise taşırken, yeni sistemde kendi seçim bölgesindeki oyların en az yüzde 15,98’ini almak zorunda kalacak.
Başka bir örneğe geçelim, 2011 Genel Seçimlerinde TBMM’ye gönderdiği 11 sandalye AKP (5) ve bağımsızlar (6) arasında paylaşılan Diyarbakır’a bakalım. Diyarbakır’ın tek seçim bölgesi olarak değerlendirildiği 2011 genel seçimlerindeki oy ve sandalye dağılımı şu şekildeydi:
Şimdi de Diyarbakır’ın iki “daraltılmış bölge” şeklinde düzenlenmiş haline bakalım. Yine 5 ve 6 vekilden oluşan iki seçim bölgesi oluşturalım ve Diyarbakır’da en yüksek oyları alan Leyla Zana, Nursel Aydoğan, Mehmet Hatip Dicle ve Şerafettin Elçi’yi 5 vekil çıkartan bölgeye gönderelim.
Dar bölgede, 5 sandalyenin 3’ü AKP’ye giderken, il tek bir seçim bölgesinden ibaretken Meclis’e giren Nursel Aydoğan ve Şerafettin Elçi meclis dışı kalıyor, Leyla Zana ve Mehmet Hatip Dicle Meclis’e girmeye hak kazanıyor. 6 vekilli bölgede ise sandalyeler, AKP ve Bağımsızlar arasında eşit olarak paylaşılıyor. Yani, il tek bir seçim bölgesiyken 5 sandalye kazanan AKP, yeni düzenlemede sandalye sayısını bağımsızlara karşı 6’ya 5 lehine çeviriyor.
Son değerlendirmemizi, AKP’nin 15, CHP’nin 9, MHP’nin 2 sandalye kazandığı, Sırrı Süreyya Önder’in ise bağımsız aday olarak Meclis’e girmeye hak kazandığı İstanbul 2’nci seçim bölgesi için yapalım.
2011 Genel Seçimleri’nde 27 vekil çıkartan bölgede, Sırrı Süreyya Önder, 18’inci sıradan Meclis’e seçilmişti. Toplam geçerli oy sayısı 2 milyon 495 bin 581 olan bölgede, Önder geçerli oyların yüzde 4,8’ini alarak milletvekili seçilmişti. Peki İstanbul 2’nci bölge yeni düzenlemeyle 6 seçim bölgesine ayrılırsa sandalye dağılımı nasıl olacak? Oy oranlarını oranlayarak duruma yeniden bakalım.
Yeni bölge sisteminde Önder ve MHP meclis dışı kalırken, 3 koltuk AKP’ye, 2 koltuk ise CHP’ye gidecek. Mevcut sistemde bölgedeki oyların yüzde 4,8’ini alarak Meclis’e girebilen Önder, yeni düzende milletvekili olabilmek için en az 67,907 oy almak zorunda kalacak. Yani aldığı oy oranını 3’e katlamadığı, bir başka deyişle, bölge oylarının yüzde 15,5’ini alamadığı takdirde meclis dışında kalacaktı.
Sonuç olarak, eğer tasarı yasalaşırsa;
- Daraltılmış seçim bölgesi sistemiyle birlikte, ülke seçim barajı yüzünden temsiliyet kazanamayan siyasi partilere, baraj dışında yeni bir engel konulacak. Ülke genelinde seçimlere katılmaya karar veren bir parti, yüzde 10’luk seçim barajını geçse bile çok az sayıda temsilcisini meclise sokabilecek, kendinden yüksek oy alan partilerden oransal olarak çok daha az sayıda vekile sahip olacak. Baraj altı kalmayan partiler bile TBMM’de işlevsiz kalacaklar.
- Siyasi partilerin, adaylarını bağımsız olarak seçime sokup daha sonra Meclis’te grup kurmalarının yolu neredeyse kapanacak. Bağımsız adayların büyükşehirlerden seçilme ihtimali imkansıza yakın hale gelecek. BDP’nin son derece güçlü olduğu Diyarbakır gibi illerden kazanacağı sandalye sayısı azalacak.
- Barajı geçen ancak iktidar veya anamuhalefet partisi olamayan partilerin gücünün azalması, bağımsızların ise Meclis’e girmelerinin zorlaşmasıyla “iki partili meclis” yapısı iyice kurumsallaşacak. Yeni seçim düzenlemesinde ülke barajında bir değişiklik yapılmaması, bu sisteme daha da güç kazandıracak, seçmenleri de iki parti etrafında cepheleşmeye yöneltecek.
Türkiye’deki temsili demokrasinin aracı olan parlamenter seçimler, yeni düzenlemeyle birlikte git gide bir “Hobson seçimi”ne, yani tercih edilmeyen seçenekler dışındakilerin hor görüldüğü, değerlendirme dışı bırakıldığı bir yapıya dönüşüyor. Anaakım partiler gittikçe birbirine yakınsıyor, buna karşılık alternatif argümanlar üreten diğerleri parlamenter seçimlerde her geçen dönem daha büyük engellemeleri aşmak durumunda bırakılıyorlar. Birileri, “Ne kadar beğenmesen de bunlardan birini seçeceksin, yoksa yaptığın seçim manasız olacak” demeye getiriyor. Arzulanmayan seçeneklere mahkum edilen seçmen ise olacakları görse de durumu değiştiremiyor.