İnşa edilmesi planlanan 26 termik santralla, AKP bölgedeki yaşamın mahvı pahasına Adana-İskenderun hattını küresel enerji merkezi haline getirmeye çalışıyor
Doğu Eroğlu (13 Haziran 2014 BirGün Gazetesi)
Küresel bir enerji üretim ve dağıtım merkezine dönüştürülmek üzere “Enerji İhtisas Bölgesi” ilan edilen Adana Ceyhan’da birbirinin peşi sıra kurulması planlanan 26 termik santralın bölgedeki yaşamı sona erdirmesi bekleniyor. Termik santrallardan çıkan külün hammadde olarak kullanacağı çimento fabrikalarının, Irak’tan gelen petrolün işleneceği petrol rafineleri ve petrokimya tesislerinin de eklenmesiyle bölgedeki ve İskenderun Körfezindeki yıkım büyüyecek. Tüm bu yatırım planının daracık bir bölgeye sıkıştırılmasında ise çevreyi kirleten yatırımların planlandığı havzaların bütüncül olarak değerlendirmesini yapmaya yanaşmayan çevre mevzuatı ve yargı kararlarına karşın enerji üssünü kurmakta direten AKP hükümeti önemli rol oynuyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) verilerine göre, Adana’da enerji üretim lisansı başvurusunda bulunmuş termik santralların 10 tanesi 400 Mw’ın üzerinde kurulu güce sahipken, Mersin ve Hatay sınırları içinde kalan ve İskenderun Körfezi yakınlarına kurulacak santralların eklenmesiyle bu sayı 14’e çıkıyor.
Enerji üssü canlılığı yok edecek
Adana-Mersin-Hatay bölgesinde kurulması planlanan 26 termik santralın yanı sıra, AKP’nin küresel enerji üssü oluşturma politikası çerçevesinde, farklı petrol boru hatlarıyla Irak Kürdistanı ve Irak Merkezi Hükümetine ait ham petrol de Yumurtalık’a getiriliyor. Ham petrolün tankerlerle dünyaya dağıtılacağı liman, aynı zamanda bölgeye kurulması planlanan termik santrallarda yakılacak ithal kömürün de getirileceği yer olacak. Mersin Akkuyu’ya kurulması planlanan nükleer güç santralına, 26 termik santralın da eklenmesiyle bölgedeki radyoaktif kirlilik tavan yapacak. Tek bir santralın yaptığı radon salınımı bile canlı yaşamı için tehdit edici seviyelerdeyken, 26 santralın doğaya vereceği radyasyonun özellikle kanser vakalarında patlamaya yol açacağı sanılıyor. Her yıl yaklaşık 3’er milyon ton kömür yakacak termik santrallardaki enerji üretiminin yol açacağı radyoaktif kirlenmenin Adana bölgesinde asit yağmurlarına yol açmasına ve tarım ile hayvancılığın büyük darbe almasına kesin gözüyle bakılıyor. Tüm termik santralların soğutma sularını körfezden çekecek olması ise deniz yaşamına geri dönüşü olmayan etki yapacak. Santral soğutma sistemlerinde kullanıldıktan sonra ısınmış şekilde körfeze geri bırakılacak olan deniz suyunun, deniz sıcaklığında ciddi bir artışa yol açmasıyla bölgenin geleneksel deniz yaşamı ortadan kalkacak.
Toplam etki hesaplanamıyor
Enerji yatırımlarına kurulum izni veren mevzuatın ilgili bölgelerdeki kümülatif etkiyi, yani doğaya etki eden faaliyetlerin bütüncül etkisini değerlendirmeye almaması, Adana’yı felakete bir adım daha yaklaştırıyor. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği uyarınca izin için başvuran projelerin çevreye vereceği zarar, bölgede kurulu olan veya planlanan yatırımların etkileri hesaplanmadan değerlendirildiği için, sınır değerlerin altındaki her yatırım idarelerden olur alıyor. İskenderun Körfezini ve Adana’yı bekleyen yıkımın boyutları ancak haklarında ayrı ayrı ÇED Olumlu veya ÇED Gerekli Değildir kararları alınan projelerin toplam etkisi hesaplandığında anlaşılabiliyor.
Danıştay ‘Olmaz’ dedi, hükümet ısrarcı
Santralların bölgeye yapacağı bütüncül etkinin hesaplanmadığı gerekçeyle 13 farklı demokratik kitle örgütünün 2011’de EPDK aleyhine açtığı enerji üretim lisansı iptal davalarında Danıştay’ın emsal niteliğindeki kararı da süreci durduramadı. Danıştay 13. Dairesi lisansların yürütmelerinin durdurulması istemini reddedince Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna itiraz edilmiş, 21 Ocak 2013’te Kurul yürütmenin durdurulması kararlarını tekrar değerlendirilmek üzere Danıştay 13. Dairesine göndermişti. Kurul kararında kümülatif etkinin göz önünde bulundurulmayışına atıfta bulunmuştu. Bu kararın ardından 30 Mart 2013’te Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Elektrik Piyasasında İnşaatına Başlanmış Olan Tesislere Yeni Üretim Lisansı Verilmesi Hakkında Yönetmelik” ise hukuki kazanımı etkisizleştirerek lisans süreçlerini yeniden yatırımcılar ve idareler lehine düzenledi.