Ankara’da 20 akrabasını ve onlarca kişiyi IŞİD’e katılmak üzere Suriye’ye götüren kişi, El Kaide Operasyonunda 700 kilo patlayıcıyla yakalanmış, 6 ay hapis yatıp serbest kalmış
Doğu Eroğlu (14 Nisan 2015 – Birgün Gazetesi)
Ankara’nın Sincan ilçesinden onlarca kişiyi IŞİD’e katılmak üzere Suriye’ye götüren, götürdüğü kişiler arasında kendi akrabalarından da 20 kişi bulunan Abdülkadir Ercan’ın, 2011 yılında El Kaide’ye yönelik operasyonda 700 kilo patlayıcı maddeyle yakalanıp tutuklandığı ancak 6 ay sonra yapılan ilk duruşmada serbest kaldığı anlaşıldı. 2014 yılı sonlarına dek Suriye ile Sincan arasında mekik dokuyup örgütleme çalışması yapan Ercan’ın Suriye’ye götürdüğü 20 akrabasından 5’i yaşamını yitirdi. Ercan’ın ailesi dışında kaç kişiyi Suriye’ye götürdüğü ise bilinmiyor.
el-Kaide bağlantısı 2009’da
Önceki hafta CHP Ankara Milletvekili Levent Gök’le TBMM’de düzenlediği basın toplantısıyla Ankara’nın Sincan ilçesindeki IŞİD örgütlenmesine dikkatleri çeken Alaattin Ercan, ailesindeki dönüşümün 2010’a doğru başladığını vurguluyor. BirGün’e konuşan Ağabey Alaattin Ercan’a göre, uyuşturucu geçmişi de bulunan kardeşi Abdülkadir ailede El Kaide bağlantılı bir yapılanmayla temas kuran ilk isim oldu. 2009’a dek Abdülkadir’in evi, uyuşturucu madde bulundurduğu gerekçesiyle Ankara Emniyet Müdürlüğüne bağlı narkotik şube tarafından birkaç defa basıldı.
Selefi etkisi
El Kaide ile bağlantı kuran Abdülkadir’i kardeşleri ve onların aileleri izledi. Yavaşça yaşanan dönüşümün ciddiyetini, Ağabey Ercan 2009’daki bir bayram ziyaretinde fark etti: “Bayramda ortanca kardeşimin evine ziyarete gittim. Erkeklerin uzun sakallı ve bıyıksız, kadınlarınsa çarşaflı olduğunu, birbirleriyle aynı ortamda bulunmadıklarını o ziyarette gördüm. Beni de kendileri gibi olmaya davet ettiler. Davetlerini reddettim ve sonra hiçbiriyle düzenli olarak görüşmedik. Selefi ideolojiye inanmaya başladıklarını sonraki konuşmalarından, Selefiyye anlayışının önemli isimlerinden olduğunu öğrendiğim İbn-i Teymiye’nin kitaplarını okuduklarını gördükçe anladım.”
Katılım 2013’te başladı
Ercan Ailesinden, radikal İslamcı örgütlere katılmak üzere Suriye’ye gidişler ise 2013’te başladı. 2009’da ailesinin diğer fertlerindeki radikalleşmeyi görüp tedbir alan Alaattin Ercan, kendi çocukları ve onların ailelerini Selefi ideolojiyi benimsemekten korudu. Ancak Alaattin Ercan’ın 3 kardeşi ve aileleri, 2013’ten itibaren Suriye’ye “hicret etmeye” başladı. Selefi ideolojiyi ilk benimseyen ailenin en küçük kardeşi Abdülkadir Ercan olmasına karşın, Suriye’ye ilk giden Ergün Ercan’ın eşinin kardeşiydi. Ergün Ercan ve damadını ile o zamana dek örgütleme işiyle uğraşan Abdülkadir Ercan’da çok geçmeden Suriye’ye gitti. 2014’ten itibaren bu kişiler ailelerini de yanlarına almaya başladı. Ergün Ercan 3 kızı ve kızlarının ailelerini 2014’te Suriye’ye götürürken, Abdülkadir Ercan’ın kız kardeşi de aynı sene 4 çocuğu ve eşiyle “cihada” katıldı.
21 kişinin 5’i öldü
Ercan Ailesinin Suriye’ye giden 21 ferdinin 5’i, çatışmalarda veya bombardımanlarda yaşamlarını yitirdi. Alaattin Ercan’ın 15 yaşındaki yeğeni, 2014’te Esad rejimi güçlerinin, örgütlerin kontrolündeki bölgeye yaptığı bir bombardımanda, varil bombası isabetiyle hayatını kaybetti. Ergün Ercan’ın iki damadı ile Ekrem’in babasıysa, savaş pilotu Muaz El Kesasibe’nin diri diri yakılmasının ardından Ürdün’ün başlattığı bombardımanlarda can verdi.
700 kilo patlayıcıyla yakalandı
Sincan’daki IŞİD örgütleyicilerinden olduğu anlaşılan Abdülkadir Ercan, 13 Temmuz 2011’de Sincan’ın Törekent Mahallesinde bir eve yapılan baskında gözaltına alındı. Evde 700 kilo patlayıcı madde ele geçirildi. Başka kentlerde gözaltına alınan diğer şüphelilerin de Ankara’ya getirilmesinin ardından 16 sanıklı El Kaide davası Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Sanıkların El Kaide’ye üye oldukları, ABD Ankara Büyükelçiliği ve TBMM gibi hedeflere saldırı hazırlığı yaptıkları gerekçesiyle açılan davada, Abdülkadir Ercan ve diğer 14 sanık, yaklaşık 6 aylık tutuklu kalıp 10 Şubat 2012’deki ilk duruşmada serbest bırakıldı. 7 Şubat 2013’te davanın son tutuklu sanığı Mehmet Cabir Işık da tahliye oldu.
Avukat cihatta öldü
2004’teki bombalı El Kaide eylemleri davalarında avukatlık yapan, 2005’te Türkiye’de yakalanan El Kaide mensubu Louai Sakka’nın ve 2007’de Aksaray’daki El Kaide operasyonunda tutuklanan 17 sanığın savunuculuğunu üstlenen Avukat Osman Karahan, Abdülkadir Ercan’ın yargılandığı davaya da girdi. Ercan’la birlikte yargılanan 16 sanıktan biri olan Mehmet Cabir Işık’ın avukatlığını yapan Karahan, 24 Mayıs 2012 tarihindeki duruşmanın birkaç ay sonrasında, El Nusra saflarında savaşırken Halep’te öldü. Türkiye El Kaidesinin avukatı olarak bilinen Karahan’ın ölümü, Suriye’de birlikte savaştığı kişilerce teyit edildi.
‘Örgütlenmeyi bozdun’ tehdidi
Ağabey Alaattin Ercan, kardeşinin IŞİD adına örgütleme çalışması yaptığını öğrenişini şu sözlerle anlatıyor: “Abdülkadir, 2014’te Suriye’den Sincan’a döndü ve o işleri bıraktığını, gözündeki sorun nedeniyle çocuğunun ameliyatını yaptırmak için bir süre Ankara’da kalacağını söyledi. Birkaç ay evimde kaldıktan sonra çocuğuyla çok da ilgilenmediğini görüp araştırdım; meğerse Sincan’dan IŞİD’e adam götürmek için gelmiş. Bu işi devamlı yapıyormuş ama benim haberim yokmuş.” Ercan, Sincan’da yaşananları bir televizyon kanalına verdiği mülakatta anlatmasının ardından, Suriye’deki kardeşlerinden tehditler almaya başlamış. Ercan, kardeşinden aldığı bir fotoğraf ve altındaki satırları gösteriyor; fotoğrafta Suriye’deki kardeşi gövdesinden ayrılmış bir kafanın yanında poz veriyor, mesajdaysa “Allah seni bu hale getirmesin inşallah” yazıyor.
Aileler sessiz
Alaattin Ercan’ın iddiasına göre, Sincan’dan radikal İslamcı örgütler adına savaşmak üzere Suriye’ye gidenler yalnızca Ercan Ailesiyle sınırlı değil. Ercan, bu sayının yüzlerle ifade edilebileceğini, pek çok ailenin çocuklarının geri dönebilmesi kaygısıyla veya tehdit edildikleri için suskun kalmayı tercih ettiğini aktarıyor. Alaattin Ercan’ın kardeşinin kızıyla evlenerek aileye giren ve Suriye’de yaşamını yitiren Mehmet Atak’ın babası da konuşmak istemeyenlerden. Baba İrfan Atak BirGün’ün görüşme çağrısını, “Bunların hepsi ölümü göze almışlar, ölüm bunlar için hiçbir şey ifade etmiyor. Oğlum da dükkânını kapayıp gitti, esnaftı. Nasıl buna kapıldı bilmiyorum. Artık olan oldu, bir şekilde çocuğumu ikna edip götürdüler” sözleriyle reddetti. Sincan’dan çocukları IŞİD’e katılan başka aileler de görüşme çağrılarını olumsuz yanıtladı.
Niçin Sincan?
Sincanlılara göre, ilçeden radikal İslamcı örgütlere mücahit olarak katılımların yoğunluğu doğrudan ilçenin muhafazakâr olarak bilinen karakterine bağlanmamalı. On yıllardır Sincan’da yaşayan yurttaşlar, özellikle 30 Ocak 1997’deki Kudüs Gecesi ve onu izleyen 28 Şubat Sürecinden itibaren kamusal alan üzerindeki seküler ve dini ideolojiler arasında süren savaşın altını çiziyor. Sincanlılar, her türlü yaşam tarzının hoşgörüyle karşılandığı ilçenin Başkan Yıldız döneminden itibaren, içkili mekânların kapatılmasıyla birlikte dönüşüm içine girdiğini aktarıyor. Alaattin Ercan’a göre, mücahit örgütlere katılımda da uyuşturucunun payı var: “Sincan’daki dönüşümü safha safha seyrettik. Artık her parkın, her caminin önünde dörder tane torbacı var. Uyuşturucu kullanımı ikna sürecini de kolaylaştırıyor çünkü vaatler yerine daha kolay ulaşıyor. İkna edilmek istenen kişinin günahlarından, cihada katılırsa günahlarının affedileceğinden ve cennete gideceğinden bahsediliyor. Din afyon gibi ama burada gerçekten afyon da var işinde.”