İHD ve ölen asker yakınlarından ‘Askeri Mahkemeler kapatılsın’ çağrısı

İHD ve çocuklarını zorunlu askerlik sırasında kaybeden aileler ölümleri aklayan askeri mahkemelerin kapatılmasını istedi, akıllara diğer sivil katliamların da bu yolla karartılıp karartılamayacağı geldi

Doğu Eroğlu (7 Ocak 2016, Birgün Gazetesi)

İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Şüpheli Ölümler ve Mağdur Aileler Derneği, zorunlu askerliklerini yaptıkları sırada kışlada şüpheli biçimde ölen yurttaşlar hakkında süren yargı belirsizliğini bir kez daha gündeme getirdi ve ölüm olaylarını kararttığı gerekçesiyle Askeri Mahkemelerin kapatılmasını istedi. İHD Genel Merkezinde düzenlenen toplantıda, Şüpheli Ölümler ve Mağdur Aileler Derneğinden Oktay Can, Hülya Karadeniz ve Vural Erginkan, çocuklarını zorunlu askerlik yaparken nasıl yitirdiklerini ve soruşturma aşamasında yaşananları aktardı. Çocuklarını zorunlu askerlik yaparken yitiren aileler ile İHD’nin askeri mahkemelerin kapatılması çağrısıysa bir başka olasılığı akıllara getirdi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz, Askeri Mahkemelerin Sur, Nusaybin ve Cizre gibi yerleşimlerde halka yönelik sürdürülen savaştaki suçları aklamada kullanılabileceğini söyledi.

Murat Oktay Can: 5 Ekim 2009’da Tunceli Hozat’ta zorunlu askerlik yaparken intihar ettiği iddia edildi. Yaklaşık 5 kilo ağırlığındaki G3 piyade tüfeğini alnına dayayarak intihar ettiği öne sürülen Can hakkında ailenin delil toplanması ve etkin soruşturmaya talepleri kabul edilmedi. Otopsi, kriminal ve balistik incelemeler sivil kurumlarda yapılmazken, yerel askeri savcılık ve mahkemeler kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Baba Oktay Can, “Yapılan otopsiden ne avukatların ne ailenin bilgisi var. Kamera kayıtlarını göstermiyorlar. ‘Psikolojisi bozuldu intihar etti’ diyorlar; bir de komutanlarını sorgulasınlar bakalım, bizim çocukların mı yoksa komutanların mı psikolojileri bozuk görelim. Askeri mahkemeleri tanımadım, tanımayacağım” diyor.

Erdem Karadeniz: 2002 yılında Erzurum’da 20 günlük zorunlu askerken intihar etti. Nöbet tuttuğu silahta en az 3 kişinin parmak izinin bulunması gerekirken silahtan hiçbir parmak izi bulunamadı. İntihar savını destekleyecek maddi kanıtlar olmaksızın, yerel askeri savcılık ve mahkeme dosyayı kapattı.

Vural Erginkan: Ekim 2010’da Hakkari Yüksekova’da zorunlu askerlik yaparken, terhisine 3 gün kala Erginkan’ın intihar ettiği bildirildi. Dönem arkadaşları, Vural’ı yatakhanede kendi silahıyla intihar etmesi üzerine uyandıkları yönünde ifade verdi. Aile mensupları tüm ısrarlarına karşın olayın tanıklarıyla görüştürülmedi. Baba Mehmet Erginkan’a göre, intihar iddiasını çürütebilecek çelişkili tanık ifadeleri dikkate alınmadı ve dosyada takipsizlik kararı verildi.

‘Gelmiş geçmiş tüm dosyalar sivil mahkemelere’

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Milli Savunma Bakanlığı verilerine göre son 25 yılda en az 2 bin 300 askerin kışlada şüpheli biçimde hayatını kaybettiğini anımsattı. “Asla ‘intihar’ demiyoruz, ‘şüpheli ölüm’ diyoruz. Hep olayda benzer olgular karşımıza çıkıyor. Çok büyük bir kısmının cinayet olduğunu düşünüyoruz.” Türkdoğan, devletin himayesi altında yaşanan tüm olayların sorumlusunun yine devlet olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Türkiye aleyhine verdiği kararlar var. Gerçekten intihar bile olsa, devletin himayesindeki askerin tüm maddi ve manevi sorumluluğu devlettedir. Ama AİHM kararlarını bırakın askeri mahkemelere, sivil mahkemelere bile zar zor kabul ettirebiliyoruz. Askeri mahkemeler artık kapatılmalı; yıllardır gerçekleştirilmiş soruştırmaların tamamıysa zaman aşımı sivil mahkemelerce yeniden masaya yatırılmalı.”

Savaş suçları askeri mahkemelere gider mi?

Yalnız TSK içindekiler değil, faili asker olup sivillere karşı işlenen suçlar söz konusu olduğunda bile Askeri Mahkemeler aklama işlevini yerine getirebiliyor. Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şube Başkanı Murat Yılmaz’a göre, sivil mahkemeler çokça siyasallaşmış olsa bile, hiç değilse bu mahkemelerdeki yargılamalardaki tutarsızlıklar kamuoyunca öğrenilebiliyor. Askeri mahkemelerdeyse soruşturmalara düşen kast sistemi gölgesi ve soruşturma ile yargılama süreçlerinin kamuoyuna kapalı oluşu büyük bir gizlilik perdesi yaratıyor. 2015’ten itibaren savaşın polis, jandarma ve askerin kuşatmaları yoluyla yaşam alanlarına taşımasıyla birlikte ortaya çıkan suçlar ile katliamlar sorulunca, Yılmaz yine temkinli konuşuyor: “Roboski örneğine bakarsak Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de işlenen suçlar da askeri mahkemelere sevk edilebilir. Hukuk 2 artı 2’nin 4 ettiği kesin bir araç değil; niyet dosyaları kapatmak, işlenen suçları karartmak olursa böyle sevk kararlarıyla karşılaşabiliriz.” Askeri Mahkemelerin bu şekilde kullanılması konusunda en taze örnek, Aralık 2011’de 34 kişinin yaşamını yitirdiği Roboski Katliamı Davası. Öncelikle soruşturmayı açan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı görevsizlik kararı almış, sonrasındaysa Genelkurmay Askeri Savcılığı soruşturmada takipsizlik kararı vermişti. 34 kişinin öldüğü katliamla ilgili soruşturma yapılamazken, hukuki süreç AİHM ve Anayasa Mahkemesinde sürüyor.