Norveçli gazeteci Silje Rønning Kampesæter ‘nişanlısının Kürt olduğu’ gerekçesiyle basın akreditasyonu alamayınca gazetesi Aftenposten Orta Doğu Bürosunu Türkiye’ye değil Ürdün’e kurmaya karar verdi. Kampesæter çalışma izni alamadığı Türkiye’deki kısa çalışma sürecini BirGün’e anlattı 

Doğu Eroğlu (11 Şubat 2016, Birgün Gazetesi)

Yerli basına yönelmiş alışılageldik baskıların yabancı basın emekçileri tarafından da deneyimlenmesi, son yıllarda AKP iktidarının belirgin özelliklerinden biri haline geldi. 2013’teki Gezi Parkı eylemlerinin dünya basını tarafından sahada takip edilmesinin iktidarda yarattığı öfke önce güvenlik güçlerinin yabancı basın emekçilerine olan öfkesini tetikledi, sonrasındaysa pek çok yabancı gazeteci doğrudan hedef gösterme, akreditasyonda çıkan zorluklar veya yasal statüleri bahane edilip ülkeyi terk etmeye zorlanarak Türkiye’de çalışamaz duruma getirildi. Uluslararası basına karşı geliştirilen temkinli ve hatta düşmanca tutumun son muhatabı, Norveç’in en büyük gazetesi Aftenposten’in Türkiye bürosunu kurmak üzere İstanbul’da göreve başlayan Silje Rønning Kampesæter oldu. Kampesæter, gazetesi Aftenposten ve Norveç resmi makamlarının çabalarına karşın Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon kurulundan basın akreditasyonu almayı başaramadı, dolayısıyla Türkiye’de oturma izni de edinemedi. Gazete yöneticileri yaptıkları temaslarda, akreditasyon sorununun Kampesæter’in kendisiyle birlikte Türkiye’ye taşınan nişanlısının Kürt olmasından kaynaklandığını gayri resmi yollardan öğrendi. Gazete yöneticilerine göre Türkiye resmi makamları, Kampesæter yerine başka bir muhabirin tercih edilmesi halinde Aftenposten’e Türkiye’de büro kurma izni verileceği ve akreditasyon yolunun açılacağı iletildi. Aftenposten bu teklifi kabul etmedi. Nihayetinde Türkiye’nin istediği olacak; Aftenposten, İstanbul olarak belirlenen Orta Doğu bürosunu Ürdün’e taşıma kararı aldı. Türkiye’den akreditasyon alamayan Kampesæter yaşadıklarını BirGün’e anlattı.

Türkiye sizi resmi olarak istenmeyen kişi, yani ‘persona-non-grata’ ilan etti mi?

Resmen böyle bir şey olmadı. Türkiye’den atılmam gibi bir durum söz konusu değil fakat burada resmen çalışmama izin verilmiyor. Basın kartı başvurum geri çevrildi. Oturma izni alabilmem için de basın kartına ihtiyacım var. Buradan haber yapmamın tek yolu, çıkış yapıp üç aylık turist vizesiyle yeniden ülkeye girmem. Bu yolla çalışmayı denemem halindeyse resmi kurumlar benimle görüşmeyecek, pek çok bölgeyeyse polis tarafından alınmayacak olmam.

Aftenposten’e yani görev yaptığınız gazetede çıkan makalede, basın akreditasyonu edinememenizin gerekçesi olarak, nişanlınızın etnik kimliği, yani Almanya’da doğup büyümüş bir Kürt olması gösteriliyor. Bu yanıtı hangi yolla aldınız?

Aftenposten’e hiçbir yazılı yanıt verilmedi. Basın akreditasyonuyla ilgili bilgi almak için her hafta editörlerim tarafından yapılan rutin telefon konuşmalarından biri sırasında bu bilgi edinildi. Oldukça gayrı resmi bir şekilde bu bilgi iletildi. Aynı kişiler akreditasyonla ilgili sorunun, benim yerime başka bir muhabirin görevlendirilmesi halinde çözülebileceğini de ima etmiş. Aftenposten bu teklifi reddetti.

Türkiye’deki görevinizi kabul etmeden önce Norveç dışında bir ülkede gazetecilik yapmış mıydınız? Buradaki işinize başlamadan önce bürokratik bir engelle karşılaşabileceğinize ilişkin endişeleriniz var mıydı?

Aftenposten’de bu göreve başlamadan önce serbest gazeteci [freelance] olarak çalışıyordum. Betlehem’de birkaç ay yaşadım ve bir ay da Erbil’de çalıştım. Türkiye’deyse Haziran 2015 seçimlerini yine serbest gazeteci olarak takip etmiştim ve herhangi bir sorunla karşılaşmamıştım. Dolayısıyla olumsuz bir beklenti veya endişe içerisinde değildim.

Türkiye’de haber yapmak üzere çatışmalı bölgelerde bulunduğunuz sıralarda yetkililerin veya kolluk kuvvetlerinin yabancı basının varlığından tedirgin olduğunu hissettiniz mi?

Güneydoğu’da Diyarbakır, Lice, Silvan, Silopi, Nusaybin, Adıyaman ve daha pek çok yere giderek haber yaptım. Ayrıca 10 Ekim Ankara Katliamıyla ilgili de yazdım. Bu bölgelerde yolculuk etmek bugünlerde elbette zorlu bir şey çünkü insanlar kime ne anlatabilecekleri konusunda oldukça endişeli. Buna rağmen bazı bölgelere girişime izin verilmemesi dışında yetkililerle olumsuz bir olay yaşamadım.

Yaptığınız haberlerde hükümet politikalarına yaklaşımın yetkililerce beğenilmemiş olması mümkün mü?

Bu soruya ‘evet’ veya ‘hayır’ yanıtını vermem tam doğru olmaz fakat Ankara Katliamı sonrasında resmi makamlarca arandım. Olayın bazı unsurlarının Norveç’teki okuyucularımızın ilgisini çekebileceğini söyleyip bazı ek açıklamalarda bulundular.

Afterposten’ın Orta Doğu Bürosunun geleceği ne olacak?

Bu konuda karar verildi. Büroyu Ürdün’e taşıyoruz.

Türkiye basın özgürlüğünde küme düştü

New York merkezli uluslararası basın özgürlüğü izleme kuruluşu Freedom House’un yaptığı değerlendirmeye göre, Türkiye 3 yıldır basın özgürlüğü konusunda hızla geriye gidiyor, hatta küme düşüyor. 2012 yılını değerlendiren 2013 yılı raporuna göre “Kısmen özgür” statüsündeki Türkiye, 2013 ve 2014 yıllarında “Özgür değil” olarak tanımlanmaya başlandı. Türkiye bu üç yılda, genel değerlendirmeyi oluşturan yasal, siyasal ve ekonomik ortam skorlarında da geriledi.