15 Temmuz darbe girişiminin ardından servis edilen fotoğraflar işkenceyi ortaya koyunca darbe girişimiyle ilgili tüm yargı işlemleri gizlenmeye başladı; avukatlar müvekkilleriyle görüşemiyor, şüphelilerin nerede olduğu bile bilinmiyor. Avukatlar işkence gördükleri belli olan şüphelilerin işlemlerinin yapıldığı Ankara Adliyesini ‘işkence sergisi’ olarak niteliyor

Doğu Eroğlu (23 Temmuz 2016. Birgün Gazetesi)

Darbe girişimine iştirak eden askerlerin kimi polis nezaretinde öfkeli kalabalıklarca linç edilirken, özellikle yüksek rütbeli isimlerinse gözaltında işkenceye maruz kaldıkları, kamu kuruluşu niteliğindeki Anadolu Ajansının 16 Temmuz’dan itibaren yayımladığı fotoğraflarla anlaşıldı. Çok geçmeden darbe girişimcilerinin toplu olarak götürüldükleri mekanlarda elleri bağlı ve çıplak olarak alıkonulduğu ve işkence gördüğünü gösterir fotoğraflar da ortaya çıktı. Ancak savunuculara göre darbe girişiminin ardından ortaya çıkan işkencenin hala sürdüğüne dair kuvvetli emareler var. BirGün’e konuşan İnsan Hakları Derneği Avukatı Hüseyin Boğatekin ve Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi yetkilileri ve diğer avukatlar, işkencenin sürdüğüne dair belirtileri, ihlal edilen adil yargılanma haklarını ve adliyeler ile emniyet binalarında uygulanan sıkıyönetimi anlattı.

Gözaltılar nerede bilinmiyor

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Avukatı Hüseyin Boğatekin, darbe girişimi ardından yaşanan gözaltı ve tutuklamalardaki belirsizliklerin tüm ihlallere zemin hazırladığını aktarıyor. BirGün’e konuşan Boğatekin’e göre, bu belirsizlik ve korku ortamı, sanık yakınlarının İHD’ye resmen başvurmasını da önlüyor: “Sanıklarla aileleri birebir görüşemiyor, dolayısıyla biz de görüşme yapamıyoruz. Gözaltı ve tutuklamalardan sonra özellikle erlerin aileleri İHD’ye ulaştı ama çoğu derneğe gelmeye çekindi. Fakat genel tablo şu şekilde; aileler çocuklarının cezaevinde mi, cezaevindeyse hangisinde bulunduğunu yoksa başka bir yerde gözaltında mı tutulduğunu bilmiyor. Çağlayan’daki otobüsleri gezip çocuklarını bulabilenler, çocuklarının işkenceye uğradığını veya korkutulduğunu aktarıyor. Çoğu aile çocuklarını zaten hiç bulamıyor. Biz de başvurucuların yakınlarına ilişkin idareye sorular sorduk ama hiçbir cevap alamadık. Yakalama-gözaltı süreci geçicidir, Ceza Muhakemeleri Kanununun 95’inci maddesi, gözaltı ve uzatma işlemleriyle ilgili aileye haber verilmesini şart koşar. Bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesiyle de güvence altına alınır. Fakat bu güvence ihlal edildi ve bu ihlal diğer temel sorunları doğurdu.”

Özel avukatlara engel

Darbe girişimine iştirak ettikleri gerekçesiyle gözaltına alınan sanıkların avukatları, birkaç ortak sıkıntının altını çiziyor. Birinci ve en temel sıkıntı, yargılamaların hızı ve inisiyatifi kaybetmemek için neredeyse hiçbir mahkeme ve emniyet birimi özel vekillere izin vermiyor. Tüm sanıkların avukatlarının CMK sistemi üzerinden baro üzerinden atanması sağlanıyor; böylelikle mahkemeler istedikleri zaman Barolara haber verip toplu olarak sanık işlemlerini halletmeye, yani özel vekillerin işkenceyi belgeleme, delil toplama gibi uğraşlarından kurtulmaya çalışıyor.

Adliye içinde bile yasak

Özel vekillerin müvekkilleriyle ilgili yaptıkları girişimlerinse hiçbir karşılığı yok. Müvekkillerinden haber alamayan avukatlar görüşme yapamıyor, müvekkillerinin nerede olduğunu öğrenemiyor, Emniyet Genel Müdürlüğüne veya Ankara Adliyesinde işlemlerin yapıldığı, sarı şeritler çekilerek binanın kalanından ayrılmış ilgili bölümlere alınmıyor. Avukatlara göre, tutulma alanlarına alınmamaları ve müvekkilleriyle görüştürülmemeleri, işkencenin açık bir göstergesi.

‘Adliye işkence sergisine döndü’

Müvekkillerine ulaşamayan bir avukat, Ankara Adliyesindeki durumu şöyle aktarıyor: “Üç gün boyunca çabaladım ama müvekkilime hiçbir şekilde ulaşamadım. Bir avukatın ilk işi müvekkilini görmek, sağlığının yerinde olup olmadığını tespit etmektir. Bunu yapamadık. Adliyede sorguya çıkarılacaklarında büyük gruplar halinde, tek tip kıyafet giydirilmiş, terlikli veya çıplak ayaklı halde, elleri plastik kelepçeli biçimde getirilip koridorlarda bekletildiklerini gördüm. Çok büyük kısmının suratında ve vücutlarında morluklar ve bandajlar vardı, açık işkence izleri görülüyordu. Çok azının sağlam olduğunu gördüm. Adliyede hakim ve savcıların, avukatların sürekli yürüyüp geçtiği mekanlar işkence sergilerine dönüşmüş halde.” Diğer avukatlarsa işkence gören sanıkların işlemlerinin 8 adet Sulh Ceza Mahkemesinde sürdüğünü, binlerce kişinin işlemlerinin yapılamamasından ötürü pek çoğunun hala Emniyetin uygun gördüğü yerlerde bekletildiğini, yani fiili olarak gözaltında tutulduğunu aktarıyor. Pek çok avukatsa UYAP sisteminde “Tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildiği” görülen müvekkillerini bulamıyor.

‘Artık OHAL geldi!’

Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi de Ankara Adliyesinde ‘askıya alınan hakları’ doğruluyor. Özel avukatlarla görüşmelerin engellendiğini, polislerin koridorlarda avukatların yürümesine bile zorluk çıkardığını, sürekli Adliye içinde kimlik kontrolleri yapıldığını ve üst araması uygulamasının devamlı gündeme getirildiğini belirten yetkililer, durumu şu sözlerle özetliyor: “Devamlı yeni uygulamalar getirerek durumu zorlaştırıyorlar. Başsavcılık da sorunların çözümünde adım atmıyor. Yapılan uygulamaların kanuna aykırı olduğu söylendiğinde polisler, ‘Artık OHAL geldi’ yanıtını veriyor.”